Milat Bülent Kılıç, İran'da gerçekleşen eylemlerin ilgi çekici kesitlerinden ve Rejim'in direnişçilere yönelik tutumundan söz ediyor.
İran’daki eylemler dördüncü ayında devam ediyor. Geçtiğimiz hafta İran'da boykot eylemlerinin üçüncüsü düzenlendi. Özellikle büyükşehirlerde esnaflar kepenk kapatarak direnişe destek verdi. Direnişçiler bu eylemlerin Rejim'e karşı tutumu kuvvetlendirmek adına bir an önce artırılması gerektiğini düşünüyor.
Geçtiğimiz günlerde Rejim'in molalarından biri sarığını çıkardığı bir video yayınladı. Bu molla, masumların kanını döktüğü ve İslam’ın en büyük düşmanlarından biri olduğu için Hamaney'i eleştiriyor ve onu idama mahkûm ediyordu. Oldukça gecikmiş olsa da böyle çıkışlar Rejim'in de kendi içinde kuvvetle bölündüğünün önemli bir kanıtı niteliğinde.
İran'da gaz sıkıntısı yaşanıyor. Direnişin temsilcilerinin halkı faturalarını ödememeye teşvik ettiği biliniyor. Aynı zamanda kaçak olarak gaz kullanma yöntemlerinin anlatıldığı videoları yayınlandığı da görülüyor. Rejim aynı zamanda benzin fiyatlarına da zam yapmayı planlıyor.
Rejim'e yönelik kan donduran bir diğer iddia ise Rejim yanlıları veya direnişçiler fark etmeksizin ölen kişilerin iç organlarını pazarladığı. Şu an bu iddiaya yönelik bir kanıt olmasa da endişe devam ediyor.
"Ne ekmeğimiz var, ne evimiz. Hicab oldu bahanemiz."
İran'da duvar yazıları ve sloganlar da oldukça dikkat çekiyor. Bu sloganlardan en ilgi çekici ve kuvvetlilerinden bir tanesi ise şu: "Lütfen devrim yapın!"
Hareketlerin başladığı günden bu yana sanatçılar, sporcular, bilim ve düşünce insanları direnişin saflarına katılmaya devam ediyor. Özellikle karikatür sanatı oldukça yayılmış ve kuvvetli durumda.
Direniş hareketiyle ilgili en büyük eleştirilerden biri eylemlerin örgütsüz olması. Kimi direnişçiler bu eylemlerin yakınlarını kaybeden direnişçiler tarafından oluşturulacak bir dernekle örgütlü hâle getirilmesi gerektiğini savunuyor. Eylemlerin örgütlenmiş olmamasının olumsuz yanları olsa da direnişçilere avantaj sağladığı noktalar da var.
Ayaklanmacılar, eylemlerin ilk günlerinden beri sık sık Besiclerin lokal ve karargahlarını, polis karakollarını ve mollaların değişik kentlerdeki merkezlerini "mutfak kokteylleri"yle ateşe veriyorlar. Geçen gün Beluç kanallarından biri, bölgedeki bir molla merkezine yönelik eylemi çok ilginç bir biçimde veriyordu. Diyordu ki, "çocuklar lütfettiler ve molla merkezini aydınlattılar ve ısıttılar. Ellerine sağlık. Artık ateşe ateşle karşılık veriyoruz." Evet, bu özel dil, bu jargon öyle yerleşti ki, sosyal medya sansürüne yakalanmamak için, hesaplar bloke olmasın diye bütün eylemciler bu dili kullanmaya başladılar.