İranlı yönetmen Kiumars Pourahmad’in sır ölümü Rejim ile muhalifleri karşı karşıya getirdi.
(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)
İran’da olaylar yedi ayı geride bıraktı. Buna karşın işler bir süredir istendiği gibi gitmiyor, ne yazık ki. İstikrarsız… Bir gün ansızın büyük bir sokak gösterisi, sonra derin bir hareketsizlik… Oysa eylemlerin ilk dört ayında neredeyse ülkenin her bölgesinde ve kentinde eş zamanlı olarak eylemler düzenleniyordu. Bu da Rejim’in belli bir bölgeye odaklanmasını engelliyor, eylemleri bastırmasına engel oluyordu. Ama bir süredir sıklıkla yinelediğim gibi, Avrupa’da ve ABD’de bir takım kişiler türedi ve bunlar Batı’nın, Suudi ve İsrail sermayesinin finanse ettiği Farsça kanallar aracılığıyla, hareketin yönünü değiştirmeye uğraştılar. Kendilerince bir önderlik inşa etmeye çalıştılar. Bu basiretsiz, şaibeli, deneyimsiz ve yeteneksiz insan grubunun başına da Şehzade Rıza’yı geçirdiler. Sonra başladılar Macron’la görüşmeye, Biden’la görüşmeye, Avrupalı bilmem kimle görüşmeye… Avuçlarını açtılar ve onlardan İslam Cumhuriyeti’ni yıkmalarını talep etmeye başladılar. Devrimci hareketi ülke içi ve ülke dışı olmak üzere ikiye böldüler. Ülke içindeki devrimci unsurların moralini bozdular. Halkla bu organik önderlerin arasını açtılar. Ülke içindeki muhalefet bölündükçe bölündü. İç çatışmalar başladı, iç gerilimler başladı. Dün baş tacı edilen muhalif önderler bugün hain ve bölücü ilan edildi. Bir yandan da araya ağır kış koşulları girdi. Sokaklarda sabahlamak güçleşti. Rejim bu boşlukta bir miktar kendine geldi ve baskıyı yoğunlaştırmaya başladı. Derken Ramazan ayı ve Nevruz tatili girdi araya. Beluçlar, Ramazan ayı boyunca eylem yapmama kararı aldılar. Nevruz tatilinde herkes kentten kente, ülkeden ülkeye gitmeye başladı.
Eylemlerin düzenlendiği o hararetli günlerden uzağız
Zaman geçtikçe Batı’daki kukla önderliğin foyası iyice ortaya çıktı. Nevruz tatili bitti. Okullar açıldı ve açılır açılmaz da kız çocuklarının gittiği ortaokullarda kimyasal saldırılar başladı. Okulların açılmasının dördüncü gününden sonra saldırılar onlarca noktaya yayıldı. Kimyasal saldırılar aylardır kız çocuklarının gittiği okullarda görülüyordu ama tek tük de olsa erkek çocuklarının gittiği okullara da yöneldi. Hatta geçen haftanın ikinci yarısında Tahran üniversitesinin kız öğrenci yurtlarına bile bir saldırı düzenlendi. Bunun sonucu olarak da Pazar günü, katli olayların başlamasına neden olan Mehsa Emini'nin memleketi olan Saqqez’da halk ve öğrenci velileri, eylemi okulları önünden kent merkezine taşıdı ve Rejim’in güçleriyle çatıştı. Saqqez esnafı kepenk kapatma eylemine gitti. Bu da bütün İran’da üç günlük bir eylem süreci çağrısına dönüştü.
Muhtelif yerlerde eylemler oldu ama kabul edelim ki aynı anda 120 -150 - 200 noktada eylemlerin düzenlendiği o hararetli günlerden uzağız.
İranlı kadın aktivist Mesih Alinejad’dan son aylardaki programlarımda sıklıkla söz ediyorum. Alinejad, İranlı muhalif kesimlerin büyük bir çoğunluğunca şaibeli bulunan biri. Çünkü İran’da olduğu dönemde Rejim’in reformist kanadına yakınlığıyla bilinen biriydi. Yurt dışındaki macerasının bu son düzlüğünde de Şehzade Rıza’nın öncülük eder gibi gözüktüğü 7 - 8 kişilik ünlü grubunun içinde yer alıyor. Devrimci ayaklanmaların başlamasının belli bir aşamasından beridir de hareketin, devrimin istikbalini Avrupalı, Amerikalı liderlere pazarlamaya çalışan biri olarak gözüküyor, öyle değerlendiriliyor.
Hakkında yığınla söylenti var. Onun için tam bir tüccar diyenlerin sayısı az değil. ‘Köylü kızı Mesih, Manhattan’da milyonluk bir evi nasıl alabiliyor’, ‘Mesih erkek kardeşine nasıl villa satın alabiliyor’ gibi söylentiler de tedavülde.
Şah yanlısı kesimler uzunca süre Mesih’ye toz kondurmadılar çünkü Şehzade Rıza’nın ekibindeydi. Derken, Şah’ın ailesini, dolayısıyla Şehzade Rıza’yı ayda 30 - 50 bin dolar vererek 44 yıldır finanse eden Monarşi yanlısı Seid Sekui’nin açıklamaları geldi. Sekui, Şehzade Rıza’yı yanına bir takım şarlatanları toplamakla ve halkın sokaklardan pencerelerin ardına çekilmesine neden olmakla eleştiriyor, hareketi sırtından hançerlemekle suçluyordu. Şehzade Rıza’nın etrafında toplanmış bu kişilerin onu serçe parmağında oynattığını söylüyordu. Son olarak da Şehzade Rıza’ya atfen, “Beni kızdırmayın, her ay ödediğim 30 – 40 - 50 bin doları kesmeme neden olmayın, ağzımı da açtırmayın,” diyordu.
Fakat sanıyorum ki Seid Sekuigiller yalnız Şehzade’yi ve Şah ailesini finanse etmekle kalmıyor, aynı zamanda kimi monarşi yanlısı kanalları da finanse ediyordu. Çünkü geçtiğimiz aylarda monarşi yanlılarının ünlü figürlerinden olan gazeteci Shahram Homayoun’un kanalından da bazı yorumcuların ayakları kesilmeye başlamıştı. Bu insanlardan biri, bir başka kanaldaki programında, “Kanalın finansörleri bizden rahatsız olmuşlar ve programa devam edersek desteklerini keseceklerini söylemişler,” diye aktarmıştı.
İşte, muhaliflerin el çektirildiği Şah yanlısı o kanalda, bir süredir Mesih Alinejad hakkında yapılmadık program, denmedik söz kalmadı. Bana öyle geliyor ki bu kanal Seid Sekuigillerin emriyle yapıyor bu işi ve Mesih Alinejad’a zerre kadar sempatim olmamasına karşın sürecin bu biçimiyle işleyişi bana tiksinti veriyor. Yani devrim sürecinin hiç değilse bu cephesinde, parayı veren düdüğü çalıyor gibi gözüküyor. Elbette bu paraların Sekuigillerin cebinden çıkıp çıkmadığı, onların da başkalarınca, başka kurumlarca finanse edilip edilmediği sorusu geçerliğini koruyor.
İranlı yönetmen Kiumars Pourahmad sekiz sayfalık bir mektup bırakarak intihar etti
Geçtiğimiz hafta sonuna doğru İranlı yönetmen Kiumars Pourahmad’in ölüm haberi gelmişti ama olay henüz çok taze olduğu için programda söz etmemiştim. Yayınlanan ilk habere göre yönetmen Pourahmad, 74 yaşında, ardında sekiz sayfalık bir mektup bırakarak intihar etmişti. Olayın duyulmasının ardından yığınla Rejim muhalifi Pourahmad’in intihar etmiş olamayacağını, onun Rejim tarafından katledilmiş olduğunu öne sürdü. Yalnızca Molla yönetimi sürecinde değil, İran’ın son yüzyıldaki sabıkasında da benzer birçok olay olduğu için bu iddiaya karşı çıkmak mümkün değildi. Ben de bu nedenle ilk anda size aktarmak istememiştim. Kamuya açık biçimde ilk olarak bir televizyon oyuncusu olarak Parastoo Salehi, Instagram’da yayınladığı ‘sokakta başı açık olarak çekilmiş’ bir videosunda ağlayıp inleyerek, küfürler, lanetler eşliğinde Rejim’i suçluyor ve “ Pourahmad’i siz öldürdünüz,” diyordu. Bir iki gün içinde muhalefet cephesinde Pourahmad’in intihar ettiğine inanan tek bir kişi kalmadı.
Daha sonra da Kiumars Pourahmad’in yaklaşık dört yıl önce bir oturumda yaptığı konuşmanın ses dosyası dolaşmaya başladı ortalıkta. Bu dosyada, Pourahmad, “Benim gibi yönetmelerden beş, altı kişi kaldı. Rejim de kalp krizi geçirelim ve ölelim istiyor. Hatta bizim gibi düşünen daha genç yönetmenler çıkarsa onları da bir kazayla öldürelim ki kötü kokular yayılmasın istiyor,” diyordu.
Devrimci hareketin sembolü: 10 yaşındaki Kian Pirfalak
Bilebileceğiniz gibi, olayların başlamasından yaklaşık bir buçuk, iki ay sonra İze kentinde, eylemlerin devam etmekte olduğu bir akşam, babasıyla otomobillerinde seyir halinde olan 10 yaşındaki Kian Pirfalak, güvenlik güçlerince öldürülmüş, babası da ağır yaralanmıştı. Kian’ın babası komadan çıktığında, insanlar ona Kian’ın öldürüldüğünü haftalarca söylememişlerdi ta ki baba bir miktar iyileşip kendine gelene kadar. Kian, bir anda devrimin sembollerinden birine dönüşmüştü. Yayınlanan bir videosunda Kian, bir çocuk şiiri okuyordu ve bu şiirde de “Gökkuşağını yaratan tanrının adıyla” diye bir dize okuyordu. Bu nedenle, İran’da gökkuşağı da İran devrimci literatüründe anlam değiştirdi ve devrimci hareketi, devrimci süreçte katledilen bir çocuğu sembolize eder hale geldi. Artık bütün eylemlerde bir de gökkuşağı görseli ya da flaması kullanılıyor.
İşte o çatışmalı günlerde yakalanıp tutuklanan Mücahid Kurkur adlı bir devrimci, geçtiğimiz günlerde Kian’ın katili olduğu suçlamasıyla idama mahkum edildi. Öyle olunca da olayların yaşandığı İze kenti birden karıştı çünkü bu suçlamaya hiç kimse katılmıyor, inanmıyordu. Herkes, olaylar sırasında cesaretle mücadele eden Mücahid Kurkur’un Rejimce ortadan kaldırılmaya çalışıldığına inanıyor. Öyle trajikomik bir durum ki Kian’ın babası bile bir video yayınlamak zorunda kaldı, “Bir polis müdürü ve ekibi yolumuzu kesti ve aracımıza ateş etti. Ben ateş edenleri gördüm. Ateş edenler arasında Mücahid Kurkur yoktu; onlar, polislerdi,” dedi. Ama işe yaramadı. Zaten dava dosyasında da herhangi bir görüntü ya da fotoğraf yer almıyor. Yani suçsuz bir genç daha adım adım ölüme yaklaşıyor. Bakalım neler olacak.