Ekonomik Gidişat'ta Seyfettin Gürsel, ikinci çeyrek büyüme rakamlarının açıklanmasının ardından ekonomik gidişatı masaya yatırıyor.
Ömer Madra: Seyfettin, merhabalar.
Seyfettin Gürsel: Merhabalar, günaydın.
Özdeş Özbay: Günaydın.
Ö.M.: Günaydın, evet, bugün tam da bu ikinci çeyrek büyümesinin de açıklandığı bir sırada ekonomik gidişatı konuşmanın zamanıdır bir kez daha diye düşünmüştük dün seninle konuştuğumuzda. Bir durgunluk göze çarpıyor herhalde, bunun bedeli ne olacak, kim ödeyecek, kim ödemeyecek? Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek'in kararları ve durumu ne olacak? İstersen bunların üzerinde bir genel konuşma, değerlendirme yapalım.
S.G.: Aynen, evet. Bir kere şunu söyleyeyim, beklenen oluyor yani bu enflasyonu aşağı çekmek için Mehmet Şimşek'in uyguladığı program zaten böyle sonuçlar verecekti. Nasıl bir sonuç verecekti? Ekonomide durgunluk giderek ağırlaşacaktı ki ikinci çeyreğin büyüme rakamları da bunu teyit etti. Bir iki rakam vereyim; birinci çeyrekten ikinci çeyreğe Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) artışı real olarak tabii %0,1 - Şimşek’in tahmini. Birinci çeyrekte %1,4’tü; 2023’ün son çeyreğinden birinci çeyreğe ekonomi iyi kötü %1,4 büyümüştü - bu normal bir büyüme ama çok açıkça %0.1 Türkiye ekonomisinin durduğunu gösteriyor genelde. Tabii yılda ne olduğunu daha iyi takip edebiliyor vatandaş. Yıllık büyüme rakamı, %2,5 yani bir yıl öncesine göre ikinci çeyrek dediğimiz - Nisan, Mayıs, Haziran onu da hatırlatalım - %2,5 büyüme. Bu tabii çok düşük bir büyüme Türkiye açısından. Örneğin; bir önceki çeyrekte yıllık büyüme ilk birinci çeyrekte %5,3’tü ki bu Türkiye'nin aşağı yukarı normal, potansiyel büyümesine uygun. %2,5 büyümede en önemli, dikkat çekici nokta sanayinin %1,8 küçülmüş olması. Diğer sektörlerde ise nispeten artışlar olmuş. Özellikle tüketim %1,6 artmış ki önceden çok daha hızlı artıyordu. Bir de tabii net ihracattan büyümeye bir katkı var. Neden var? Aslında ihracat durmuş fakat içeride iç talep baskılandığı için ve gelirlerde de aşınma olduğu için ithalatta %5,7 gibi ciddi bir düşüş var.
Uzun lafın kısası, Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte durmuş vaziyette. Şimdi tabii bu neden önemli? Bir kere şuna geçeceğim yani acaba Beştepe, Cumhurbaşkanlığı bunu ne kadar bekliyor, ne kadar süre dayanabilir bunu konuşacağız esas - bence önemli nokta bu. Ama tabii önemi şurada; bu Mehmet Şimşek'in enflasyonla mücadele programı devam ettiği sürece devam edecek gibi duruyor çünkü hâlâ enflasyon çok yüksek; %52, en son Ağustos ayı enflasyon malum belli oldu, 3 Eylül'de açıklandı. Yıllık enflasyon %52'ye geriledi. İktidar ve ekonomi yönetimi tarafından bununla övünülüyor yani daha doğrusu bu öne çıkartılıyor ama bu da beklenen bir şeydi ki bundan da çok söz ettik. Neden bekleniyordu? Çünkü geçen yıl Ağustos ayında %9 küsur bir enflasyon vardı ama bu sefer %2,5. Bu tabii hâlâ aylık olarak çok yüksek bir enflasyon yani enflasyon direniyor. Dolayısıyla bunu Merkez Bankası'nın ilan ettiği gibi ve dolayısıyla Beştepe'ye de anlatıldığı gibi Merkez Bankası'nın enflasyon tahminlerinden yola çıkarsak bunun bu yılın sonunda %52'den %39'a değil, %40'a düşürülmesi lazım Bunun için aylık %2,5 büyüme oldukça yüksek. Evet, geçen yıl önümüzdeki aylarda yine %3'lerde %4'lerde aylık enflasyon olmuştu. %40'a bile gerileyebilir yıllık olarak enflasyon ama 2025 - 2026’da esas hedef %10'a düşürmek.
Bu demektir ki bu dirençli enflasyon karşısında mevcut sıkılaştırma politikalarında Merkez Bankası hem faizi indiremez, mecburen yüksek tutacak ve hatta belki daha da yükseltmesi gerekebilir; artı mali disiplin şart, kamu harcamalarının düşürülmesi şart. Orada da bir frene basılmış ama yeterli olmadığı çok açıkça gözüküyor. Üç, tabii gelirlerin üstünde de baskı yaratmak. Bunu nasıl yaratacak? Ücret ve vergileri arttırmaya çalışması lazım. Bunu tabana yayarak vergi yükümlülüğünü, vergi ödemeyenlerin üstüne gitmeye çalışıyor, bu tamam, bu iyi bir şey de orada da sınırları var, belli oluyor siyasi olarak. Ondan sonra ne yaptı? Yapa yapa Temmuz'da asgari ücrete artış yapılmadı. Bu, ister istemez tabii ücretleri düşürüyor. Nitekim payı da azalmış ikinci çeyrekte. Ücretlerin pay yüzde rakamını da söyleyeyim, o da beklenen bir sonuç. Bu politikalar dolayısıyla %41,7 idi birinci çeyrekte, ikinci çeyrekte %40,8’e düşmüş.
Demek ki bir taraftan bu politikalar en az bir buçuk sürdürülecek, ekonomide durgunluk dedik ikinci çeyrekte, üçüncü çeyrekte daralma bile olabilir yani yıllık büyüme bile giderek %2,5’in altına, %2’nin altına düşme ihtimali var. Bütün bunlarla tabii istihdam neden yeterli değil dedim çünkü bu büyümeyle de arzu edildiği kadar iş gücü artışını karşılayacak kadar iş yaratamazsınız. İstihdam ister istemez son derece yavaşlayacak ve hatta belki az olacak. Nitekim sanayide %-1,8 daralmadan söz ettim yıllık olarak ikinci çeyrekte. Sanayi istihdamına baktığımız zaman geçen yıla kıyasla 74 bin kayıp var net olarak yani eksi 6 milyon 684 bine düşmüş. Uzun lafın kısası, %1,2 azalmış istihdam sanayide. Tabii ki GSMH azalırsa, sanayi daralırsa istihdamda da olacağı bu. Nitekim işsizlikte de bunun ilk sinyallerini gördük çünkü ikinci çeyrek işsizlik istihdam rakamları da açıklandı bir süre önce. Bunlar daha güvenilir aylığa kıyasla. Orada görülen şu; son üç çeyrektir işsizlik oranı %8,8’e düşmüştü. 2022'deki yüksek büyüme %10’un üstünde, pandemi döneminin telafisiydi adeta. 2023'te de %5'in üstünde büyüme vardı. Bunlar tabii ciddi istihdam da yarattı ve sonuçta %8,8'e düşmüş işsizlik oranı ama son üç çeyrektir %8,8 - ikinci çeyrekte de böyle. İstihdam artışına bakıyoruz, birinci çeyrekten üçüncü çeyreğe %0,6 sadece, bu iş gücünü de olumsuz etkilemiş. Özellikle kadınlarının istihdam oranı düşüyor ve iş gücü de sadece %0,6 arttığı için işsizlik oranı %8,8 de adeta bir taban yaptı.
Bundan sonra gecikme istihdama yansıyacağı için ve bu ekonomideki büyümenin sıfır noktası ve açıklandığı zaman önümüzdeki üçüncü çeyrekte büyük bir ihtimalle onu göreceğiz, yeniden bu programda konuşuruz ama benim beklentim şahsen işsizlik bundan sonra artmaya başlayacak. Tabi ne kadar hızla artar? Ekonomi doğrulanırsa hatta daralırsa tabii o kadar hızla artar. Şimdi dolayısıyla mesele dönüyor, dolaşıyor, şuraya geliyor; buna Beştepe, Cumhurbaşkanı ne kadar süre tahammül eder?
Dikkat ederseniz artık pek ekonomiden konuşmuyor. Büyük bir ihtimalle tabii ki bir takım dilemalar bir takım değil yani çok açık bir ikilemle karşı karşıya olduğunu biliyor. Bu onun için sürpriz mi, sanmıyorum çünkü Mehmet Şimşek bu görevi kabul etmek için programını ana hatlarıyla anlattı - bir kere Merkez Bankası'nın baskıyla faizleri indirme gibi saçma bir para politikası ki o büyük ölçüde biliyorsunuz dövizi tetikledi ve sonra da enflasyon %80’lere kadar çıktı - bunu uygulamayacağını tam aksine normal, standart politikalara dönüş yapacağını, enflasyonu indirilmek isteniyorsa bunun üç ay anında aynı anda uygulanması gerektiğini söyledi yani enflasyonun üstünde hem para politikası sıkılaştırılacaktı, faizler arttırılacaktı ki nitekim aşağı yukarı şu anda durum da öyle ve mutlaka bütçe açığı düşürülecek, bunun için hem vergileri arttırmak istedi ki kısmen yaptı, hem kamuda büyük bir tasarruf hamlesi iddiasıyla yola çıktı ama orada başarılı olamadığı da anlaşılıyor; üçüncüsü de gelir politikası dedi. O neydi? Biraz önce söyledim; mümkün olduğu kadar ücretleri real olarak düşüp tutmak ve bunda da ellerindeki tek enstrüman asgari ücret idi - malum Temmuz'da pas geçtiler.
Şimdi eğer bu enflasyonu hakikaten Cumhurbaşkanlığına da anlatıldığı gibi yaparsa bu politikaların giderek ağırlaşarak devam etmesi bir zaruret gibi gözüküyor yani 2026'da %10 civarına düşüreceğiz iddiası. Şimdi neden 2026'ya kadar bunun düşürülmesi lazım? İçeriden bilgiye sahip değilim ama nasıl bir pazarlık yapıldı, ne konuştu? Sadece tahminen söylüyorum, çıkarsamayla bu yorumu yapıyorum; büyük bir ihtimalle Mehmet Şimşek dedi ki, ‘Hiç kuşkusuz bunu %10'a düşürmek için bir bedel ödeyeceğiz, buna tahammül etmeniz lazım ama 2028 seçimlerinde %10'a düşmüş bir enflasyon ile artık tekrar gaza basabiliriz’ Tabii seçimlerin de 2028'de yapılacağı şüpheli, 2020'de yapılma ihtimali daha yüksek. Nedeni ise malum Anayasa değişmedikçe, böyle kaldıkça, gerçi Anayasa'yı da taktıkları yok ama herhalde bu kadarını göze alamazlar ama Recep Tayyip Erdoğan tekrar aday olamıyor - erken seçim olması lazım yani en azından bir yıl önceye alınması lazım. Öyle olunca da 2027'nin Mayıs ayına mı geliyoruz, Haziran ayına mı geliyoruz? Demek ki 2026'da çok uç, çok yakın bir tarih seçimlere 2027 diye düşünürsek. Şimdi dolayısıyla burada buna ne kadar tahammül edebilir?
AKP içinde de gene bir takım basına yansıyan bazı haberler, rivayetler, adına ne koyarsanız bu rahatsızlık, bu politikaların sonucunda büyümenin düşmesi, bundan sonra büyük bir ihtimalle işsizlik de artacak, yoksullaşma artacak ve bunlar da tabii ki iktidar partisini çok rahatsız ediyor. Özellikle de oylarında çok ciddi bir düşüş olduğunu anketler söylüyor. Bu gidişat da siyasi ekonomik açısından, siyaset açısından Beştepe'yi herhalde çok ciddi bir biçimde endişelendiriyor.
Ö.M.: Peki, Seyfettin ben de bu noktada bir araya gireyim izninle, bir şey sormak istiyorum; şimdi bu genel temel varsayımlardan bir tanesi bu duruma ne kadar tahammül edebilir Beştepe, Cumhurbaşkanı diyorsun. Peki, tahammül etmemesi durumunda neler olması beklenebilir? Bir de konunun o tarafını da birazcık konuşmak iyi olmaz mı?
S.G.: Tabii ki akla bu soru geliyor, bunu sormakla doğru bir iş yaptın, hepimiz bunu soruyoruz. Kardeşim tahammül etmeyebilirsin ya da seni endişelendiriyor olabilir. Alternatifi ne bunun?
Ö.M.: Evet, önemli.
S.G.: Kolay kolay iktidarı bırakmayacağına göre tek bildiği alternatife dönmek yani normal bir yerde yaşıyor olsaydık, rejimde, demokraside anlatabilirdi iktidar, erken seçim yapar, ‘ben başaramadım, eğer halk beni istemiyorsa kenara çekileyim, erken seçim yapayım’ diyebilirdi. Ama Beştepe’nin bunu demesi hatta düşünmesi bile kabus. Dolayısıyla iktidarda ısrar etti ve iktidarda ısrar ettiği zaman bu politikanın da gidişatından, sonuçlarından dolayısıyla hiç memnun değilsin, bana bir dahaki seçime kaybettirecek diye düşünmeye başladığı anda başka bir alternatif bulması lazım. Tek yapabileceği ya da bildiği tek şey eskiye dönüş.
Geçenlerde bir haber okudum, ne anlam verdiğini bilmiyorum ama Nebati ile iki saat görüşmüş basına yansıdığına göre. Yani acaba ne görüştü? Bilmiyorum. Yani alternatif dediğim, aklımdakiyle de düşünebileceği tek alternatif eski politikaya dönmek; faizleri atmak, Merkez Bankası'nın yönetimini değiştirmek, faizleri yeniden düşürmek. İyi de bunu bir kere yaşadı ve bunun sonunda dövizin patladığını, enflasyonun iyice azdığını yaşayarak gördü. Bunu dolayısıyla göze alamaması lazım normalde.
Ö.M.: Nebati dediğin Nurettin Nebati değil mi?
S.G.: Açık ekonomiye de son vermen lazım yani ekonomik rejimini değiştirmen lazım. Artı dilim varmıyor ama siyasette de daha da yoğun bir otoriterleşme, bir açık diktatörlüğe doğru gidişi başlatıyor. Bunu da göze alabilir mi? Vallahi bilmiyorum, bu beni aşıyor.
Ö.M.: Seyfettin bir de şeyi söyleyeyim; Nurettin Nebati'nin dönemi yani Türkiye'nin eski, daha önceki Hazine ve Maliye Bakanı, açıklanması ve anlaması, kavraması bile son derece zor olan birçok cümle ve açıklama kullandı. Nasıl bir politika, maliye politikası gütmek istediğini ve isteyeceğini hiçbir şekilde anlayamamıştı pek çok kişi. Ben de anlayan bazı insanlara sorup da anlayamamıştım.
S.G.: Nebati’yi anlamak zor tabii.
Ö.M.: Evet yani nasıl bir gelecek tasavvur ediyoruz bütün bu değerlendirmelerden sonra? Durgunluk devam edecek mi, daralma devam edecek mi ve enflasyon ne olacak?
S.G.: Yani Mehmet Şimşek Maliye Bakanı olduğu sürece onun programı uygulanacak ki onun programı da belli ve hatta yeterince sert bir şekilde uygulanamıyor - özellikle de maliye politikası ayağında. O zaman ne yapacaksınız? Bunun tabii çaresi şuydu; böyle bir program belki kaçınılmaz ama büyümeyi nispeten makul bir düzeyde yani %5,5 büyüyemezsin artık ama %4, %4,5 büyüyebilirsin. Nasıl büyüyorsun? İçeride talebi tamam baskılamışsın ama hiç olmazsa istihdamı hayatta tutmak için ihracatın artması gerekir ama ihracat da artmıyor. Bir de şöyle bir şey oldu yani ayrı bir tartışma konusu ama Türk Lirası da değer kazandı - onun da çok fazla değer kazansın istenmiyor çünkü ihracat iyice kazanacak - bu değer kazanımı da enflasyonu düşürmede önemli bir araç ve bu da kullanıldı nispeten. Bir yıl, bir buçuk yıl öncesine göre şu anda Türk Lirası dövize kıyasla daha değerli durumda ama hâlâ aylık enflasyon %2,5. Bunu önümüzdeki aylarda %2 civarına düşürse bile ay sonunda %40’a indirmiyor. Ben baktım buna; enflasyonu %2 civarında tutabilirse, %42, %43’e inebilir belki.
Burada da enflasyonun ayrıntılarını bilmiyorum, ne kadar zamanımız var. Mesela konut enflasyonu, konut harcama enflasyonu dehşet yani bunun içinde kira var, ısınma var, doğal gaz, elektrik… Bunlara da ister istemez bütçede açığı kapatmak için ciddi zamlar yapıldı ve yapılmaya da devam edecek, ister istemez. Ağustos ayında konut kaleminde enflasyon %9 - aylıktan söz ediyorum. Neden? Çünkü çok baskılandı, tutamıyorlar. Daha önce enflasyonu düşük tutabilmek için sunni bir şekilde hem kiralara baskı yaptılar yani daha doğrusu mevcut kiralara biliyorsunuz sınırlama getirildi. Şimdi o sınırlama da kalktı. Ondan sonra elektriğe, doğalgaza yüksek zamlar geldi. Şimdi bu durumda o kadar katılaşmış durumda ki enflasyon, çok zor olacak. Sen yıl sonunda yıllık enflasyonu %42, %43'e indirdin ve sonra önünde bir buçuk yıl var. Nasıl düşüreceksin %10'u? Bu çok zor bir iş. Dolayısıyla hakikaten Beştepe, Cumhurbaşkanlığı'nın çok yoğun bir şekilde ikilemi yaşayacağı, daha doğrusu bir çaresizliği yaşayacağı söylenebilir çünkü biraz önce de söyledim; ortada bir B planı olsa nispeten mantıklı kabul edilebilir. Diyeceksin ki, ‘Tamam, bunlar belki enflasyonla mücadeleyi erteleyecek’ ama buna tahammülü yok ki Türkiye'nin. Zaten bu enflasyon canını okudu düşük gelirlilerin. Yani açıkçası kestirmek çok zor.
Dediğim gibi, Mehmet Şimşek başta olduğu sürece aşağı yukarı ne olacağını öngörebiliyoruz ki zaten ikinci çeyrek de teyit etti bunu. Daralma olmaz da düşük büyüme olur - fark etmez, işsizlik yükselecek, bu açık; gelirler artmayacak, büyük bir ihtimalle gelir eşitsizliği daha da bozulacak, yoksulluk artacak. Buna Beştepe ne kadar tahammül edebilir, daha doğrusu ne kadar süreyle tahammül edilebilir?
Ö.M.: Sen bir şey söylüyordun. Özdeş?
Ö.Ö.: Seyfettin Bey dedi de, ‘Türk Lirasının son bir, bir buçuk yılda dövizlere göre değeri arttı’. Doğru mu duydum, öyle mi? Çünkü Euro'nun, Dolar'ın sürekli bir artışı vardı ama önceki yıllarda biraz düştü.
S.G.: Onlar da arttı tabi. Bir yıl önce, bir buçuk yıl önce ne kadardı hatırlamıyorum. Ben bilmiyorum, 30 Liraydı herhalde Dolar. Tabii ki arttı ama enflasyon dövizdeki artışın oldukça üzerinde.
Ö.Ö.: Anladım. O anlamıyla artmış oldu Türk Lirası'nın değeri.
S.G.: Tabii ki. Dolayısıyla Türk Lirası değerleniyor ve bu durum zaten iş ihracatçıları çok rahatsız etmeye başladı. Nitekim bakıyorsunuz, ikinci çeyrekte ihracat durmuş, ithalat düşüyor. İçeride yabancı mal alacak hali kalmamış insanların, bu düşer tabii, tabii ki düşer. Bir de yatırım malları, para girdi – sanayi %1,8 küçüldüyse bu ne demektir? Daha az, ithal girdi kullandı demektir. Yatırım % yarım, bir yıl öncesine göre yatırımdaki artış, yatırım kalemindeki artış ikinci çeyrekte % yarım yani neredeyse hiç artmamış. Bu ne demek? Ekipman, makina vs. daha az, dışarıdan getirdin demektir. Onun için ithalat azalıyor ve cari açık da ona göre azalıyor. Tamam, bu zaten istenen bir şey, bu programın bir parçası, beklediği bir sonuç. İyi ama bu içerideki yangını söndürmeye ve enflasyonu hızla aşağı çekmek için yeterli olmaktan çok uzak ve sınırları var.
Dediğim gibi, evet, Türk Lirasını daha da değerlendirici politikalar izleyebilirsin. Güzel, dışarıdan daha çok döviz çekmek için arttır sıcak para girişini, Türk Lirası faizleri daha da yükselt, daha da boğ ekonomiyi, bol döviz de gelsin, onunla Türk Lirasını daha da değerlendir, o zaman maliyet kanalından enflasyonu daha hızlı düşürebilirsin ama bu tabii bir çeşit kâbus da yaratır içeride. İşsizlik büyük bir hızla artmaya başlar, insanlar yoksullaşmaya başlar. Bu Mehmet Şimşek'in de planında mı yok? Yani belli ki böyle yapacağız dememiş ve diyemez sanki. Daha makul bir enflasyonu, enflasyonla mücadele programını üç yıl içinde yani eğer 2023 Haziran’ından itibaren düşünürsek bu planın başlangıcını ve Mehmet Şimşek'in ekonomi dümenine geçmesi üç yıl, 2026 makul siyasi anlamda çünkü bu arada 2028’de Anayasayı da değiştiririz falan diyordu - umuyordu herhalde Beştepe. dolayısıyla seçim yaparız, ben tekrar aday olurum diyordu, iki yıl var önünde, yeniden gaza basar, ‘enflasyonu düşürdük artık bundan sonra şahlanacağız’ derdi bildiğimiz söylemleriyle. Tabii gazı verince büyümede artar, istihdam artar, işsizlik düşmeye başlar ve para da nispeten bol olacağı için 2017’de yaptığı gibi, 2022, 2023’te yaptığı gibi kamuoyunda bol para dağıtmaya başlar. Bu, kendi içinde tutarlı olan bir siyasi program, ekonomik siyasi programdı. Şimdiki ise 2026’da bu enflasyonu %10 düşürmenin neredeyse imkansız olduğu. Hadi, düşürdün %15, %20 ve hâlâ fiyatlar artıyor demektir ama bunun karşılığında ortaya çıkacak tablo hem işsizlik bakımından, hem yoksulluk bakımından seçimler 2027’de yapılmak zorundaysa kazandırmaya tutarlı olmaktan çıkıyor o zaman siyasette.
Ö.M.: Vahim bir durum. Süreyi de doldurduk Seyfettin, bunları tabii etraflıca konuşmaya fırsat bulacağız.
S.G.: Tabii ki yani bakalım üçüncü çeyrekte ne olacak? Yani üç ay sonra tekrar konuşuruz ama yani ayrı da olsa işsizlikteki gelişmeleri bir ay sonra bence tekrar gündeme getirelim bakalım nasıl bir gidişat var. Tabi siyaset sahnesinde neler olacak onu da takip etmek lazım. Muhalefet şimdi başladı bastırmaya, 2025’de bilemedin 2026 baharında erken seçim istiyor yani normalde katiyen bunu AKP'nin kabul etmemesi lazım ama biliyorum, bakalım neler olacak.
Ö.M.: Peki, konuşuruz, çok teşekkür ederiz.
S.G.: İyi yayınlar diliyorum, hoşçakalın.
Ö.Ö.: Görüşmek üzere.