Birlikte yaşamanın, birbirine bakmanın, birbirini umursamanın mümkünlüğü

-
Aa
+
a
a
a

Ekokozmopolitan’da Deniz Gündoğan İbrişimden ‘umursama’nın ekolojik ve ekofeminist bir açılımlarını dinliyor; umursamanın imkanlarını, sınırlarını, olasılıklarını soruyoruz. Tüm bu sorular Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılması planlanan değişiklikleri düşünmek için yeni bir yol da açıyor.

Monica Sjöö
Ekofeminist bir umursamaya doğru
 

Ekofeminist bir umursamaya doğru

podcast servisi: iTunes / RSS

Bu akşam Ekokozmopolitan'da umursama konusunu ele alıyoruz. Ekolojik ve ekofeminist bir umursamadan bahsetmek istiyorum. Bunun imkanlarını ve sınırlarını konuşup umursamayı yeryüzüne doğru açmaktan bahsedeceğiz.

Bugün bireysel, kültürel, toplumsal, çevresel sınırları aşan pandemiye, işgallere, tam sınırımızda süregiden savaşlara, ekolojik felaketlere, şehrimizde yaşananlara tanıklık ederken; neyi ve kimi umursuyoruz ve umursamanın imkanlarını nasıl görüyoruz? 

Umursamak hem fiil olarak hem de bir eylem, bir aktivizm biçimi olarak nasıl bir politika öneriyor bize? 

Bu soruların izinden gideceğiz çünkü 21. yüzyılda, küresel ölçekte pandemiye, sellere, orman yangınlarına, depremlere, sınırlarımızın çok yakındaki savaşlara, süregiden göçlere, iklimsel yerinden edilmelere, yersiz yurtsuzlaşmalara tanıklık ederken; bugüne ait kırılmaları, birinci ve ikinci yıl yaşanılan travmatik tecrübeleri, sadece insanların değil bütün yeryüzünün, bütün canlıların yaşadığı ve içinden geçtiği sarsıntıyı, her türlü farklılıklarımızı da düşündüğümüzde -özellikle yoldaş türlerimizi düşündüğümüzde- yeryüzünü nasıl ahlaki bir zeminde umursayacağımız -umursamak fiilini de birazdan açacağım, hem Türkçe hem de İngilizce- önemli. 

Bir ahlaki zeminde dünyayı, yeryüzünü nasıl umursayacağımız, çok önemli bir soru olarak önümüze açılıyor. Umursamak ne tür ağlar kuruyor? Özellikle de ekolojik ve ekofeminizmin getirdiği nefesle umursamanın kurduğu ağlardan bahsetmeye çalışacağım. Umursamak yeryüzünde nasıl var olur? Yeryüzünde kendi failiyle nasıl etik bir müdahale gerçekleştirir? 

Bu soruların peşi sıra giderken biraz da umursamanın kökenine bakabiliriz: Arapça umur işler sözcüğünden türeyen umursamanın merkezinde iş ve ilgi alanları bulunuyor. Umursamak ilk kez 19. yüzyılda Lehçe-i Osmaniye'de umursanmak biçiminde görülür. Anlamı da iş edinmek, üstüne almak, önemsemek. Başka bir deyişle her birimizin ilgilendiği, merakını, hevesini, ihtimamını yönelttiği ve üstüne aldığı işlere ve sorumluluk alanlarına gönderme yapıyor. Bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. 

Burada umursamanın anlamına çok yakın bir diğer kavram da var, akraba kavram diyebileceğimiz bir kavram: Bakım. Bakım ve umursamak çoğu zaman birbirinden çok farklı minik müdahalelerle ayrılsa da, bazen birbirinin yerine geçerek de kullanılıyor. İngilizce literatürdeki anlamlarına baktığımızda bakımın her iki anlamının da care ya da caring olarak aynı kökten şekillendiğini görüyoruz. İngilizce'de care sözünün de sadece bakmak, bakım vermek ile bağıntılı değil, ilgi, özen, empati, şefkat, umursamak, gözetmek, önemsemek gibi anlamları da içerdiğini görüyoruz. Dolayısıyla İngilizce'deki care sözcüğü hem fiil hem isim olup hem bakmak, bakım emeği vermek hem de önemsemek, ilgi göstermek, başkasının yerine de düşünebilmek ya da başka canlılarla da empati kurabilmek anlamlarında da bir ölçüde kullanılıyor. 

Umursamak aslında büyük bir çatı olarak empatiyi de önümüze koyuyor. Aslında umursamanın anlamı üzerine düşünürken kapitalist, ırkçı, cinsiyetçi, türcü ve insan merkezli bir bakışta şekillenen heteropatriyarkal sistemlerin ve bu sistemler içinde de yer alan adaletsiz bir umursama modelinin çok küresel bağlamda yayılıldığından söz etmek mümkün. Çünkü çoğu durumda görüyoruz ki, Batılı, Avrupalı, erkek insan modelinin dışına atılarak ötelenen, ötekileştirilen ve sömürülen; köle, yurttaş olmayan, kadın, kuir bireyler, hayvanlar, bitkiler -yeryüzünün ta kendisi gibi!- bu kapitalist, ırkçı, cinsiyetçi, türcü umursama modeline hapsediliyor.

Bunun öncelikli nedenlerinden biri kapitalizmin 21. yüzyılın son çeyreğinde içine girdiği neoliberal küreselleşmenin bilhassa ataerkilliği yücelttiği piyasacılık, rantçılık ve erkek egemen sermayenin ihtiyaçlarını önceneyen politika biçimleri. Sermayeyi insandan ve tüm canlıların yaşama hakkından daha önemli gören neoliberal politikalar, doğanın sadece insan ve insan faydası için araçsallaştırılmasına öncelik ederken eş zamanlı olarak bir hegemonik erkeklik modelini de önümüze koyuyor. Sermayeye hükmeden beyaz, Avrupalı, sağlıklı bedene sahip, iş adamı, üst sınıf erkekler ile çoğu zaman sermayenin taşımacılığını yapan, belli oranlarda sermayeden faydalanan, eğitimli, kariyer sahibi, orta sınıf erkeklerini oluşturduğu bir çatıdan bahsedebiliriz aslında. Bunu sağlayan bir umursama modelinden de bahsedebiliriz. 

Elbette umursama sadece böyle bir çembere sıkışmıyor. Umursamanın kendisiyle artık sistem tarafından görmezden gelinen, değeri yatsınan ve politik alanında dışında bırakılan bir özel alan var; duygularla ilintili konularla ilişkisellik kurulup buradan da daha ekofeminist bir bakış açısıyla bütün bu ataerkil umursama sisteminin yarattığı değerleri son derece sorgulayan, onlara meydan okuyan bir pencere var. 

Umursamanın ekofeminist açıları neler diye sorarsak eğer, ilk başta umursamanın ya da care dediğimiz o bakım emeğinin 1990'lı yılların başında Amerikalı sivil haklar aktivisti ve feminist siyasal bilimci Joan Tronto'nun patriyarkal umursama ve bakım sınırlarına direnerek umursamaya karşı önerdiği bir bakış açısından bahsederek başlayabiliriz. Joan Tronto umursamaya sorumluluk adetme, sorumluluk hissetme, sorumluluk alma meselelerine ilişkin feminist ve kapsayıcı bir yaklaşım sunuyor. Şöyle söylüyor aslında, dünyaya göre umursamak, dünyayı umursamak, eyleyici olarak umursamak, eyleyici olarak bakım vermek, dünyamızı korumak, sürdürmek, onarmak, onun içinde olabileceğin her şeyle iyi yaşamaya devam etmek için yaptığımız bir eylemdir, diyor. Umursamayla bedenlerimizi, benliklerimizi, çevremizi, yani aslında hayatın ta kendisini bir arada gören ve bunun eğlenciliğini savunan bir yerden yazıyor. Şöyle söylüyor; giderilmemiş ihtiyaçlara dikkatini vermek, gözetmek, aslında birlikte bakmaktır -caring with diyor buna- güven ve dayanışmayı geliştiren süregiden bir bakım ilişkisi kurmaktır diyor. 

Birlikte bakmak önerisi gerçekten çok önemli bugünlerde çünkü güven ve dayanışmayı yeşerterek birlikte ve bir arada yeryüzüne bakmak, umursamanın ekofeminist, ekolojik yönlerini de bize hatırlatıyor. Tabii ki ekofeminizm çokça konuştuğumuz, programlarımıza bir şekilde sirayet eden, çok büyük de bir mesele, yekpare tanımlanamayan da bir mesele. 

Fakat ekofeminizm; ekolojik krizin elit iktidardan kaynaklandığını düşündüğümüz, bütün ötekileştirilen bireylerin umursanmayan adledilmesinin reddine gönderme yapıyor. Yeryüzüne ve kendimize, insan ve insan olmayan canlıların yaşam hakkının tanındığı bir etik öneriyor. Birçok programda söylediğimiz gibi, erkek insan öznenin muhayyel ve kuramsal bağlamda da mutlak hâkimiyetin öncelediği ve onların korunduğu, pekiştirdiği alanlara müdahalesiyle ancak ekofeminist bir bakış açısı ön planda oluyor umursamada.

Ekofeminizmi tabii ki yekpare olarak tanımamak ve sınırlarını çizmek çok mümkün değil çünkü tek bir hareketten ibaret değil, hep söylediğimiz gibi. Birbirinden farklı beyanların bir araya gelerek kadınların ve doğanın arasında bir bağlantı kurabilmenin yollarını örüyor ekofeminizm. Çok çeşitleri de var, fakat kadınların tıpkı doğal kaynaklar gibi görüldüğünü ve sömürüldüğünü iddia ederken, bir başka kolla doğa ve kadınlar arasında bağın güçlendirici olduğunu iddia ederken, aslında cinsiyetimizin doğaya doğum gibi doğal süreçlerle de bağlandığını öne sürdüğü için özellikle 1990'larda son derece özcü olduğu için de eleştirilmişti. 21. yüzyıldaki ekofeminist anlayıştaysa, insan sonrası -sadece insan öznenin öncelendiği alanlar değil, diğer canlı varlıkların, yeryüzünün öncelendiği- ve birlikte yaşamanın, birlikte umursamanın, birlikte bakım vermenin, gerçekten son derece elzem olduğu vurgusu aslında son derece önemli.

Çünkü ekofeminizm düşüncesi; kimlik politikaların yanı sıra hayvan hakları, doğa ve çevre bilimleri, medya ve teknoloji çalışmaları, sağlık eleştirileri ve maddenin de bizzat kendisinin adilce ele alındığı yeni bir materyalizm gibi disiplinler arası, bütün farklı alanları da kapsayan, genişleyen bir şekilde önümüze çıkıyor. 

Buradan da hareketle biz umursamanın daha farklı tayinlerine doğru da göçebiliriz çünkü benmerkezci bağlamından kopararak ekofeminist bir çağrıyla bir umursamayı şekillendirebiliyor insan sonrası ve ekolojik düşünceler. Kapitalist sistemde ortak insan anlayışının tabii ki yine beyaz, erkek, zengin, sağlıklı ve özellikle heteroseksist erkek özne modelinin ekseninde var olmadığını, çok farklı anlayışlarla birlikte örülen bir umursama modelini de önümüze koyuyor. Dolayısıyla cinsiyetçilik, türcülük, ırkçılık karşı da aslında çeşitli insan faaliyetlerinin doğal çevreye nasıl kasıtlı olarak veya ihmalen imha etmesi, ki bunları aslında günümüzde de çok görüyoruz hem dünyada hem yaşadığımız yerde, ekokırım yüzleşmelerini de önümüze koyuyor. Aslında ekofeminist umursama, kim acı duyar, kim yaralanabilir sorularını, ne acı duyabilir ve ne yaralanabilir diye daha geniş bir çerçeveye çekmeyi hedefliyor. 

Yaralarımızla, çiziklerimizle, sınırlarla yaşarken daha adil, daha eşlikçi ve kapsayıcı bir umursamanın nasıl yapabileceğimizi düşündürtüyor bize. Türcü modelini de çok sorguluyor. Çünkü bu türcü model insan türünü en üst payede değerlendirerek iklim krizi, ormansızlaşma, kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı olmak üzere bütün yaşadığımız ekolojik yıkımların da temeli oluyor. 

Bunun karşısında ekofeminist bir umursama aslında bize şunu söylüyor, tanımlanan ihtiyaçların sorumluluğunu üstlenmek. Fakat tanımlanan ihtiyaç derken burada da sadece insan ihtiyaçlarından bahsetmiyoruz kesinlikle, yeryüzünün ihtiyaçlarından söz ediyoruz. Hepimizin birlikte, bir arada yaşadığı, bütün canlı formlarıyla bir arada, ortak işle, bir arada bakımın ve bir arada güven ve dayanışmanın geliştiği, süregiden bir bakım ilişkisi, süregiden bir umursama ilişkisine bakıyor ekofeminist umursama aslında.Nasıl bir bakım etiği geliştireceğimiz, kimi ve neyi umursayacağımız çok önemli. Çünkü umursama; sorumluluk, bir sorumluluğu üstlenme, kendimize onu ilgi alanı kılma, iş edinme, üstüne alma, önemseme. 

Tam da ekofeminist bir umursamanın ne acı duyar, ne yaralanabilir, kim acı duyar ve kim yaralanabilir sorularını önümüze koyduğunu düşünürken çok da tarihi bir dönemeçte olduğumuzu tekrar hatırlatmak istiyorum. Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu. 

Hatta bu program kaydını yaparken teklifin sunulduğunu ve teklifin mecliste görüldüğünü biliyoruz ama sonucunu henüz tam bilemiyoruz. Teklifte kuduz riski taşıyan, sahiplendirilmesi mümkün olmayan ve tedavi edilemeyen hayvanlara ötenazi uygulanması öneriliyor. Biliyoruz ki biz bu sokakta yaşayan tüm canlıların, hayvanların, can yoldaşlarımızın esarete ve ölüme mahkum edilmesi demek, çok iyi biliyoruz bunu ve biz bir arada yaşamayı umursuyoruz. Bir arada, birlikte, birbirimize bakım vermeyi, birlikte var olmayı çok çok umursuyoruz. Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat ve elbette ki birlikte yaşayalım diyoruz.