'Brezilya, aktivistlerin en çok öldürüldüğü ülkeler sıralamasında dördüncü sırada yer alıyor ve çevre aktivistleri bunların yüzde 40'ını oluşturuyor. Sadece bu bilgi bile, aktivistlerin burada yüzleşmeleri gereken düşmanlığın bir örneği.'
(Atlas Sarrafoğlu'nun bu röportajı Yeşil Gazete'nin internet sitesinden alınmıştır.)
Valentina Ruas, Brezilya’dan 17 yaşında bir iklim aktivisti. Şu anda okulunda son senesini okuyor. Bir yıldır grev yapıyor ama neredeyse dört yıldır iklim aktivisti. Youth for Climate- Brasília’da yerel olarak ve Fridays for Future Brazil’de ulusal olarak faaliyet gösteriyor.
En büyük umudum, bir gün küresel toplumun uyanık olduğunu görmek ve açgözlülükten kör olmuş bir gezegende başarılı olamayacağımızı veya yaşamayacağımızı farketmeleri. Bunun için bir yerden başlamalıyız ve bu nedenle gençlik her geçen gün kendini daha çok birleştiriyor. ‘Yeter artık’ dedik bile.
Atlas: Nasıl iklim aktivisti oldun? Bize hikayeni anlatır mısın?
Valentina: Eşitsizlik farkının son derece endişe verici olduğu bir ülkede, bir ayrıcalık “fanusu” olarak değerlendirebileceğim bir şey içinde büyüdüm. Bununla birlikte, aynı ayrıcalık, bir istisnai gruba dahil olduğumu fark etmemi sağladı ve bu bilgi, çocukluğum boyunca içimde büyük bir huzursuzluk kıvılcımı yarattı. Günlük rutinimde birlikte yaşadığım insanlar arasında, günün sonunda biriktirdiği para ile bir ekmek veya tek bir otobüs bileti almak arasında seçim yapmak zorunda olanlar olduğunu bilerek nasıl rahat bir şekilde yaşayabildim? Ve aynı gerçek, diğer milyonlarca ailede hala kendini tekrar ediyor.
Bu nedenle, o zamandan beri, toplumdaki ayrıcalıklı konumumu, en savunmasız olanların seslerini duyurmak için kullanacağıma ve hayatımı tüm adaletsizliklere karşı mücadele ederek bir değişiklik yapabileceğimi umarak söz verdim. Aynı zamanda, okulumun ilk yıllarında, iklim değişikliği bilimiyle tanışmıştım. Çevrenin korunması, günlük hayatımda zaten büyük bir rol oynuyordu çünkü ailem beni tüm yaşam biçimlerine saygı duymanın önemini öğreterek yetiştirdi.
‘Okullarda anlatılmıyor’
Yine de, her iki farkındalık kaynağı – okulum ve evim – her zaman ihtiyacımız olan tek şeyin bireysel değişim olduğunu düşünmeme neden olmuştu çünkü Brezilya eğitim sistemi iklim krizi hakkında yeterli bilgi vermiyor. Okulların çoğunda bize öğretilen tek şey, vizyonumuzu genişletmemize ve sistemik değişimin gerekli olduğunu anlamamıza izin vermeyen sadece küresel ısınmanın bilimsel açıdan olgusu.
İklim değişikliğinin karmaşıklığını ancak birkaç yıl sonra, 2017’de bir MUN program dahilinde COP 22’yi simüle ettiğimde anlayabildim. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle ilgili bulabildiğim her olası konuda birkaç derin araştırma yaptım ve aynı anlatıya iklim krizi ve sosyal meseleleri de dahil edebileceğimi fark ettim. O andan itibaren iklim adaletini savunmaya, elimden geldiğince farkındalık yaratmaya başladım.
‘Çevre aktivistleri öldürülüyor’
Brezilya’da hareketinizin hükümetle ilişkisi nasıl? İklim aktivistlerini nasıl algılıyorlar?
Frontline Defenders kuruluşunun de araştırma sonuçlarına gore Brezilya, aktivistlerin en çok öldürüldüğü ülkeler sıralamasında dördüncü sırada yer alıyor ve çevre aktivistleri bunların yüzde 40’ını oluşturuyor. Sadece bu bilgi bile, aktivistlerin burada yüzleşmeleri gereken düşmanlığın bir örneği ve mevcut hükümet tarafından teşvik edilen bir şiddet tırmanışı yaşıyor.
Bence bu durumu ikiye ayırabilirim, Bolsonaro’nun seçimi ile birlikte aralarında yaşanan büyük kargaşa açısından. Aktivistlere yönelik şiddet yeni bir sorun değil, her zaman vardı. Bununla birlikte, temel fark, çevre aktivizminin çoğunlukla ön saflarda yer alan, Amazon Yağmur Ormanı gibi bölgelerde arazi sahipleri, yöneticiler ve politikacılarla çevreyi savunanlar için ve kolonizasyondan beri topraklarını savundukları için öldürülen topluluklar tabii ki geleneksel ve yerli halklar için tehlikeli olmasıdır. Ancak Bolsonaro her zaman toplumsal nedenlere ve elbette iklim aktivizmine karşı düşmanlığıyla biliniyordu. Bununla ilgili temel sorun, söylediklerine yürekten inanan binlerce destekçiye sahip olması.
‘Güvenlik eğitimi alıyoruz’
Dolayısıyla, çevre STK’larını ve iklim hareketini haksız yere suçlayan konuşmalar yapmaya başladığı andan itibaren, sadece karar vericiler değil, sivil toplum da bizden nefret ediyordu. Mevcut hükümet için bir suç olan ve bazılarımız bir zamanlar çok daha güvenli olan yerlerde olsak da, bizi tehlikeye açık hissettiren diğer tehditlerin yanı sıra sık sık “komünistler” olarak adlandırılıyoruz.
Ayrıca güvenlik eğitimleri alıyor ve her zaman tetikte bulunuyoruz çünkü dijital ve fiziksel saldırıların açıkça veya alenen olmasa bile hükümetin teşvik edeceği şeyler olduğunu biliyoruz.
‘Ailem benim için endişeleniyor’
Aktivizmin için ailenden, arkadaşlarından ve okuldan destek görüyor musun?
Aktivizmimle gurur duyan çok destekleyici insanlar var etrafımda. İstediğimi elde etmek için sesimi duyurmam ve çok çalışmam gerektiğini en başından beri bana öğretenler ailemdi, bu yüzden tavsiyelerini aktivizme kanalize ettiğim için mutlular. Ancak benim için çok endişeleniyorlar ve burada aktivistlerin sürekli olarak karşı karşıya kaldığı şiddet nedeniyle hükümetin iklim krizine karşı ihmalkarlığına karşı bu kadar çok konuşmamış olmamı dilediklerini biliyorum, ama bunun gerekli olduğunu anlıyorlar.
Arkadaşlarım beni her zaman cesaretlendiriyor ve okulum da buna açık fikirli, ancak her hafta fiziksel olarak grev yapabilmem için dersleri kaçırmama ve dolayısı ile sınıfta kalmam olasılığına asla izin vermiyorlar.
‘En kalabalık eylemimiz eylülde oldu’
Brezilya’daki Küresel İklim Grevlerini nasıl organize ediyorsunuz? Sokaklara yeterince katılımınız var mı? Ne tür protestolar yaparsınız?
Brezilya’daki hareketin ülke geneline yayılmış çok sayıda bölgesel grubu var, bu nedenle küresel iklim grevlerinde merkezi bir organizasyonumuz yok. Bilgi, yardım ve planlarımızı paylaşıyoruz ama her bölge kendisine en uygun şekilde grevi yapıyor.
Grubum, Youth for Climate Brasília adına konuşursak, grevlerden haftalar önce başlayan büyük bir yayılımla bize yardımcı olan geniş bir iletişim ağına sahibiz ve yer, olası eylemler ve yasal çıkarımlar gibi tüm ayrıntıları planlıyoruz. Genellikle sokaklarda yeterince katılım sağlayamıyoruz, bu bizim için hala büyük bir zorluk çünkü toplumumuz iklim krizini inkar eden veya onu protesto etmenin anlamını görmeyen insanlarla dolu. Şimdiye kadarki en büyük kalabalık Eylül 2019’da benim şehrimde, yaklaşık dört bin kişiyi bir araya getirdiğimiz zaman oldu, ancak büyük bir çaba sarf etmeden değil elbette.
Grevlerimiz ve yürüyüşlerde müzik, tiyatro sunumları ve diğer sanat türleri gibi yenilikçi ve yaratıcı eylemler getirmeye çalışıyoruz. Bazı bölgesel gruplar tek bir yerde grevlerini yapıyorlar, ancak Brezilya yönetim merkezinde olduğumuz için şehrin en büyük caddesini kapatarak yürüyoruz, Çevre Bakanlığı önünde mola veriyor ve sonra Ulusal Meclis binasının önüne geçiyoruz.
Ülkende ne tür bir iklim tahribatı yaşanıyor ve insanlar buna nasıl tepki veriyorlar?
Brezilya, her bölgesinde farklı büyük bir biyolojik çeşitliliğe sahip geniş bir ülke. Yaygın olarak bilindiği gibi, Amazon, kârı hayatlardan daha öncelikli hale getiren bir zihniyetiyle her türlü şekilde daha fazla yok ediliyor.
Ormansızlaşma, yangın ve madencilik gibi yıkımlar her geçen gün daha büyük oranlarda artış gösteriyor. Bununla birlikte, medyanın göstermediği şey, bu durumun diğer tüm bölgelerde, örneğin doğal örtüsünün insan eylemleriyle yüzde 50’den fazla azaldığı Cerrado’da gerçekleşiyor olduğu.
İnsanların çoğunluğu Brezilya’da meydana gelen iklim tahribatının bir kısmının farkında, çünkü bu televizyon kanallarında ve gazetelerde tekrarlanan bir mesele, ancak buna karşı gösterilen en yaygın tepki “ihmal”den başka bir şey değil. Bundan rahatsız olsalar bile, durumu değiştirmek için güçsüzlük hissettiklerinden dolayı ya da gerçeği reddetmek amacıyla bir şey yapmıyorlar.
‘Krizin en büyük suçluları bireysel siviller değil’
İnsanları iklim krizi konusunda bilinçlendirmek için ne gerekli? Bunun için bireysel ve hareket olarak ne yapabiliriz?
İlk olarak, herhangi bir fikri veya alternatifi düşünmeden önce, iklim krizinin en büyük suçlularının bireysel siviller olmadığını, hükümetler ve başarısız toplum sistemimize dahil olan özel veya kamusal sektörlerin olduğunu ve bu nedenle, bunu tartışırken, iklim acil durumunu protesto ederken eylemlerimizden sorumlu tutulmayı hak etmediğimizi açıklığa kavuşturmak son derece önemli.
Bunu yapmanın bir yolu, okulun ilk yıllarından beri hükümetin, çocukların hayatlarında yaşanmakta olan iklim krizi hakkında farkındalık getiren verimli ve erişilebilir bir eğitim sağlamasını savunmak. Her işyerinin ve kamu hizmet sektörlerinin çalışanlarına ve topluluklarına iklim eğitimi vermesi de zorunlu olmalıdır. Bireysel olarak, iklim kriziyle mücadele eden hareketlere dahil olabilir, bu konuyu çevrelerimizde tartışmalar oluşturmak ve ilgili hükümetlerimize ve karar vericilerimize baskı yapmak için gündeme getirebiliriz. Bir hareket olarak, politikacılardan değişim talep etmek ve sivil topluma farkındalık getirmek için daha büyük bir kamusal görünürlüğe sahip olmanın avantajını kullanarak, ancak daha geniş bir etki alanında varlık göstererek aynı kilit noktaları zorlayabiliriz.
Brezilya bağlamında, siyasi alanlarda varlık göstermenin önemini vurgulamalıyım, çünkü parlamenterlerimizle görüşmelerimden öğrendiğim şeylerden biri, çok fazla baskı altında bırakılmadıkları ve göz dağı verilmediği sürece değişmeyecekleri ve gençlik hareketleri bunda büyük bir rol oynuyor. İklim için Gençlik tartışmalarda yer aldığında ve olmadığında bölgesel karar vericilerimizin davranışları ve duruşları üzerindeki fark açıktır.
SOS Amazonia kampanyasına dahil olan 16 aktivistten birisin. Kampanya nasıl başladı ve şu anda Amazon bölgesinde neler oluyor?
Kampanya, Manaus belediye başkanının, Greta’dan Amazonas eyaletindeki salgınla savaşmak için yardım istemesiyle başladı. Nüfusun karşı karşıya olduğu korkunç durumun tüm ayrıntılarını verdikleri hükümet binasındakilerle bir toplantı yaptıktan sonra, pandeminin zirvesine ulaşmış ülkeler için, dünya liderlerinden yardım istemek amacıyla bir video hazırlamaya karar verdik. Videoyu sosyal medyada yayınladığımızda ve basına sunduğumuzda, binlerce kişi bize nasıl yardımcı olabileceklerini sordu, bu nedenle bir kitle fonlaması oluşturmaya ve kampanyanın resmi olarak SOS Amazônia adını almasına karar verdik.
Amazônia bölgesi şu anda birçok sorunla karşı karşıya, ancak bazı kilit noktalar, çoğunlukla yasadışı çiftçiler ve madenciler tarafından başlatılan sürekli yangınlar, yasadışı yapılanma, ormansızlaşma ve tabii ki yerli halkların, nehir kenarı nüfusu ve quilombolas gibi geleneksel toplulukların sömürülmesi ve netice olarak toprakları işgal edilmiş ve hakları ellerinden alınmış, birçok ölüme ve kültürlerinin kaybına neden olunmuş durumlarla karşı karşıyayız. Ayrıca, bu durumları durdurmak için elinden geleni yapması gereken hükümet, kullandığı nefret söylemleri, söz konusu faaliyetlerin ve belli başlı suçların cezasız bırakılması ve hatta teşvikleri ile durumu daha da kötüleştiriyor çünkü bu faaliyetler hükümete kâr sağlıyor.
Bir iklim ve sosyal aktivist olarak, Covid-19 salgını ve iklim krizi hakkında ne düşünüyorsunuz? Geçişin nasıl olmasını beklersiniz?
Pandemi, toplumumuzun her yönünün iç içe geçtiğini ve bu nedenle ortaya çıkan sorunların ayrı ayrı ele alınamayacağı gerçeğini inkar edilemez hale getiriyor. Birdenbire büyük bir sağlık krizi ile başa çıkmak zorunda kalan ve tamamen verimsiz olduğunu kanıtlayan sosyal ve ekonomik sistemimizin kırılganlığı, kendimizi karşı karşıya olduğumuz bir başka krizin, iklim krizinin şiddetlenmesine götürenle aynı. Bu nedenle, bununla başa çıkıp çıkamayacaklarını umut ederek beklememeliyiz, çünkü zaten başaramayacaklarını gösteriyorlar ve bunun için daha kötüsünden kaçınmak için gerekli olanı şimdi yapmaya başlamalıyız.
Bilim insanları yirmi yıl önce bizi Covid-19’un 2020’deki gerçekliğimiz olacağı konusunda uyarmış olsaydı ve bu felaketten kaçınmanın yollarını da sağlamış olsaydı, hükümetler kesinlikle bundan kaçınmak için ellerinden geleni yapacaklardı. Koşullar aynıysa neden iklim krizini kontrol etmek için hiçbir şey yapmıyorlar?
İyileştirilmiş bir topluma geçişin sürecin tüm sosyal çıkarımlarını ve taşıyacağı görevleri göz önünde bulundurarak iklim kriziyle mücadelede işe yarayan bir ekonomik istikrarı öncelik olarak tutarak, temel odak noktanın iklim adaleti olmasını diliyorum. Yine de dilemek beklemekten farklıdır ve ileride zor günler bekliyorum.
Hükümetlerimize mümkün olan her şekilde yeşil ve adil bir iyileşme sağlamaları için baskı yapmazsak, her zamanki gibi işlere ayak uyduracaklar ve iklim acil durumu her geçen gün daha da kötüleşecek. Bu yüzden kendimizi yolumuzu açabilmek için önemli bir karar anındayız: Gelecekte “dünyayı kurtaracak” nesil olduğumuzu düşünmelerini istemiyoruz, hemen şimdi değişim talep ettiğimizi bilmelerini istiyoruz. Bizim teşvik ettiğimiz şeye katılmazlarsa, bu sadece karşı karşıya olduğumuz krizle başa çıkma konusundaki sorumsuzluklarını ve hazırlıksızlıklarını gösterir ki bu durumda iktidarda olmamaları gerekir.