İstanbul’da ‘normalleşme’ ile birlikte hava kirliliği yüzde 38 arttı

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Koronavirüs tedbirleri kapsamında azalan ekonomik hareketlilik sebebiyle hava kirliliği azalmış, Uludağ manzarası ortaya çıkmıştı. Normalleşmeyle birlikte Uludağ yeniden kirliliğe gömüldü.

Yeşil Gazete’nin haberine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hava kalitesi ölçüm istasyonları verilerine göre, İstanbul’da 1 Haziran’da havadaki  azotdioksit (NO2) oranı, mart, nisan, mayıs ayıyla kıyaslandığında yüzde 38 arttı.

‘Uludağ artık görülmeyecek’

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul’da koronavirüs salgını tedbirleriyle beraber hava kirliliği oranının bir dönem iyileştiğini söyledi.

Hava kirliliğinin azaldığı dönemde açık havada İstanbul’dan Uludağ’ın rahat bir şekilde görüldüğünü belirten Toros, “Mart, nisan, mayıs ayında İstanbul’da hava kirliliği büyük oranda azalmıştı. Çünkü insanlar koronavirüs tedbirleri nedeniyle evde kalıyor, araç pek kullanmıyordu” diye konuştu.

‘Fosil yakıtlar sebep oluyor’

Toros, modern hayatın önemli kirleticilerinden azotdioksitin daha çok fosil yakıtların yanması sırasında atmosfere salındığını dile getirdi. Bu kirletici gazın en büyük kaynağının araçlar, sanayi tesisleri ve enerji santrallerı olduğunu belirten Toros, şunları söyledi:

Önemli bir kirletici olan azotdioksit göz ve solunum yolu hastalıkları, akciğerlerde iltihaplanmalara karşı bağışıklığı azaltabilmektedir. İnsan sağlığının korunması için Çevre ve Şehircilik ve Avrupa mevzuatlarına göre NO2 saatlik ortalamasının 200 µg/m3 değerinin altında olması gerekiyor.

Normalleşme sürecine geçilmesiyle beraber kentte insan kaynaklı hareketlilik arttığını belirten Toros, insanların dışarıdaki hareketliliğinin artmasının iyileşen havanın yeniden kirlenmesine neden olduğunu söyledi.

‘Toplu taşıma tercih edilmeli’

İnsanların soluduğu havanın kaliteli olması gerektiğinin altını çizen Toros, “Soluduğumuz hava iyi olursa solunum sistemlerimiz iyi çalışır. Hele ki koronavirüsle mücadele ettiğimiz dönemde havanın kalitesinin iyi olması sağlığımız açısından da önemli.” ifadelerini kullandı.

İnsanların evlerini iş yerlerine yakın seçerek hem zamandan kazanacağını hem de çevreyi daha az kirleteceğini vurgulayan Toros, şunları kaydetti:

Havanın kalitesini iyileştirmek için öncelikle kaynakları verimli kullanmalıyız ve her türlü israfa son vermeliyiz. Hava kirliliği farkındalığı ve duyarlılığı çalışmalarını desteklemeliyiz, süreklilik sağlamalıyız, sanayide temiz teknolojileri kullanmaya özen göstermeliyiz. Binalarda doğal havalandırma ve aydınlatmaya önem verilmeli, çatı ve duvar yalıtımları yaptırmalı, insanların ulaşımda toplu taşımaları tercih etmeleri gerekiyor. Güvenli yürüyüş ve bisiklet için alanlar arttırılmalı. Ağaçlar da hava kirliliğini süzen doğal süzgeçlerdir.

Toros, binalar arasında, yol kenarlarında, parklarda, binalarda yeşil alanların çoğaltılmasının önemine vurgu yaparak, “Hidroelektrik, rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırmalıyız. Atıkları azaltmalı ve oluşan atıkları yerinde ayrıştırarak geri dönüşüm ve yeniden kullanım veya atıkların yeniden işlenmesini sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.