Pazartesi akşamları Açık Dergi'de 19:00'da yayınlanan Ebedi Yokoluş/Forever Extinct'in 10. bölümündete, Virginia Patrone ve Çiğdem Fidan önce nesli tükenmiş ya da tehlike altındaki canlılara dair haberlere derliyor ve ardından 20. yüzyıl ortasında nesli tükenen Carolina Papağanı'nı anlatıyorlar bizlere.
V: Ebedi Yokoluş / Forever Extinct programına hoş geldiniz.
Ç: Merhaba. Bugünkü programımızda zarif, rengarenk bir dostumuzdan bahsedeceğiz: yirminci yüzyılın ilk yarısında nesli tükenmiş olan Carolina Papağanı’ndan.
V: Ama daha önce, isterseniz gelin, nesli tükenmiş ya da tehlike altındaki canlılara dair haberlere bir göz atalım.
Ç: Bu haberlerin ortak faili insan: Söz konusu türlerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasının başlıca nedeni şimdiye kadar hep insan faaliyetleri oldu ve olmaya da devam ediyor.
V: İlk haberimiz Afrika’dan; zürafalarla ilgili:
Ç: Geçtiğimiz otuz yılda zürafa popülasyonu kaçak avlanma, doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve insanlar arasındaki çatışmalar nedeniyle yaklaşık %40 oranında azaldı. Zürafaların yaşadığı bölgelerdeki çatışmalar da bu hayvanların hem doğrudan hem de yaşam alanlarının daralması dolayısıyla ölümüne neden oluyor. Popülasyondaki düşüşün bir diğer nedeni ise kemiklerinden veya derilerinden yapılan hediyelik eşyaların bir hayli rağbet görmesi. Bu eşyaların uluslararası ticareti serbest; genellikle de Afrika ülkelerinden ABD’ye satılıyorlar.
Buradaki asıl sorun zürafaların koruma altında olmaması; uzmanlar bunun “sessiz sedasız bir yokoluş” olduğunu söylüyorlar, çünkü kimse olanın bitenin farkında değil – bu konuyla ilgili girişimlerde bulunmaya çalışan insanların sayısı ne yazık ki bir elin parmaklarını geçmiyor. Ama biz farkında olsak da olmasak da gerçek bu; örneğin Senegal’de zürafaların nesli halihazırda tükenmiş durumda.
Bazı Afrika ülkeleri, bu “sessiz sedasız yokoluş”a karşı, meseleyi gündeme taşıyarak zürafaların koruma altına alınmasını sağlamaya çalışıyorlar. CITES temsilcisi Abba Sonko’nun sözlerini aktaracak olursak:
Ülkemizdeki zürafaları korumak, nesillerinin tükenmesini önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmak istiyoruz.
CITES Şubat 2019’dan beri AB’nin dikkatini bu konuya çekmeye çalışıyor. Gayretlerinin bir karşılık bulmasını canı gönülden umuyoruz.
V: İkinci haberimiz Amerika’dan;
Ç: Trump iktidarı döneminde ABD ile Meksika arasına çekilmesi planlanan o bednam duvarla ilgili bir haber. İki ülke arasındaki yaklaşık 3200 kmlik sınırın aşağı yukarı 1000 kmsinde halihazırda çeşitli bariyerler var. Trump bunu toplam 1600 kmye çıkarmak istiyor.
V: Ancak bu alanda önemli bir yaban hayatı da yer alıyor.
Ç: Şimdi böyle bir duvar türlerin serbest dolaşımını engellemek anlamına geliyor; bu da kıtanın biyoçeşitlilik açısından zengin bazı bölgeleri için büyük bir tehdit demek: Bu duvar bölgede 1500’den fazla hayvan ve bitkinin hayatını etkileyecek. Tüm türlerin, gen alışverişi ve sağlıklı nesiller için uzaktaki bireylerle etkileşimde bulunma özgürlüğüne sahip olması gerekir, ancak bunun Trump için geçerli bir argüman olmayacağını biliyoruz, zaten insanlar da dahil birçok türün yaşamını umursamıyor bile.
V: Şimdi de kısaca, programlarımızda sıkça andığımız IUCN’den ve nesli tehlike altındaki hayvanları sınıflandıran Kırmızı Liste’sinden bahsetmek istiyoruz.
Ç: IUCN, Dünya Doğayı ve Doğal Hayatı Koruma Birliği’nin kısaltması. Programlarımızda da birçok kez adını andık. 1963'te, gezegendeki her türün neslinin tükenme olasılığını göz önünde bulundurarak, türleri sınıflandırmak için Kırmızı Liste’yi oluşturdular. Bu liste zamanla, türlerin durumunu değerlendirmek için başvurulan başlıca kaynaklardan biri haline geldi. Liste oluşturulurken, biliminsanlarının, çevre korumacıların ve daha pek çok paydaşın yürüttüğü çeşitli araştırmalardan yararlanıldı. Bu kırmızı listeye göre dokuz kategori bulunuyor. Şimdi bu kategorilerden kısaca bahsetmek istiyoruz.
EX: Extinct / Tükenmiş: Kuşkuya yer bırakmayacak delillerle soyu tükenmiş olduğu ispatlanan türler.
EW: Extinct in the wild / Doğal ortamında tükenmiş: Vahşi yaşamda soyu tükenmiş, fakat diğer alanlarda (örneğin yetiştirme veya sergileme amaçlı) varlığını sürdüren türler.
CR: Critically endangered / Kritik tehlikede: Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi had safhada (extreme) olan türler.
EN: Endangered / Tehlikede: Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi çok büyük olan türler.
VU: Vulnerable / Hassas : Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türler.
NT: Near threatened / Neredeyse tehdit altında: Şu anda tehlikede olmayan fakat yakın gelecekte VU (Hassas), EN (Tehlikede), CR (Kritik Tehlikede) kategorisine girmeye aday olan türler.
LC: Least concern / Asgari endişe: Yaygın bulunan türler.
DD: Data deficient / Yetersiz veri: Üzerinde yeterli bilgi bulunmayan türler.
NE: Not evaluated / Belirlenmedi: Şimdiye kadar yukardaki kriterlere uygunluğu değerlendirilmemiş türler.
Ç: Liste bu şekilde.
V: Gelelim bugünkü dostumuza. Kahramanımız, Carolina Papağanı. IUCN verilerine göre 1918’de (Amerikan Ornitolog Birliği’ne göre ise 1939’da) ne yazık ki nesli tükendi.
Ç: Neotropik bir papağan olan Carolina Papağanı (Corunopsis carolinensis), ABD topraklarının doğusuna özgü tek papağan türüdür. Yaklaşık 5,5 milyon yıl önce Kuzey Amerika'ya yerleştiği tahmin edilmektedir. Amerikan yerlileri Chickasawların (Mississippi ve Alabama) dilinde “Kelinky” ve Seminole halkı (Florida) arasında “Puzzi la née” (sarı kafa) veya “Pot pot chee” olarak biliniyordu. Daha sonra, beyazlar tarafından Carolina’da keşfedildikleri için böyle anılır oldular. Özellikle “nahoş çığlıklar”ıyla ve güzellikleriyle nam saldılar.
Carolina Papağanı’na New York'un güneyinden Wisconsin'e kadar olan bölgede ve Meksika Körfezi’nde rastlanıyordu. Genellikle yaşlı ormanlarda ve nehir boylarında, çınar ve selvi gibi ağaçlarda yaşıyorlardı. Kayın, selvi, çitlembik, çınar, akçaağaç, karaağaç ve çam ağaçlarının tohumları ve sert kabuklu meyveleriyle besleniyorlardı. Bunların yanı sıra incir, üzüm ve elma gibi meyveler de yiyorlardı. Erkekler ve dişiler renk bakımından aynıydı, ancak erkekler biraz daha iriceydi.
On dokuzuncu yüzyılın ortalarında, dostumuz pek ortalarda görünmez oldu. Yabandaki son birey, 1904'te Okeechobee’de (Florida) öldürüldü. Son erkek birey ise 21 Şubat 1918'de tutsak olduğu Cincinnati Hayvanat Bahçesi'nde, bir kafesin içinde öldü. Dört yıl önce, son göçmen güvercin “Martha” da yine aynı kafeste ölmüştü.
V: Neslinin tükenmesinin birbirinden farklı pek çok nedeni var, ancak bunların ortak noktası da çok açık:
Ç: Hepsinde insan fail konumunda.
V: Öncelikle, yaşam alanları yok edildi; tarım alanı açmak için onlarca orman katledildi. Ayrıca, tüyleri, hatta bazen bedeninin tamamı, şapka süslemek için kullanılıyordu.
Ç: Hatta Pinterest'te, böyle akıl almaz şapkaların bir sürü görseline rastladık.
V: Evcil hayvan olarak beslenmek üzere yakalanıp tutsak edilmeleri çok kolaydı. Çünkü sosyal hayvanlardı, hayatı hep birlikte yaşıyorlardı.
Ç: Topluluktan biri vurulup öldürüldüğünde, hemen uçup oradan uzaklaşmak yerine, arkadaşlarının başına toplanıp yas tutuyorlardı. Yine aynı sebeple, toplu olarak katledilmeleri de hiç zor değildi. Ayrıca çiftçiler tarım zararlısı saydıkları bu hayvanların onlarcasını öldürüyordu. Bunların yanı sıra, insan eliyle getirilen bal arılarının da papağanların sayısının azalmasında etkili olduğu düşünülüyor, zira bal arıları bu hayvanların yuvaladıkları alanı ele geçiyordu. Sayılarının bunca azalmasının ve popülasyonlarının aşırı parçalanmasının ardından ise sonlarını getiren muhtemelen ithal edilen tavukların taşıdığı bir tür kuş hastalığı oldu.
Böylece, evren denilen o devasa muammanın küçük, ama bir o kadar da büyük, bir parçası ebediyen yok oldu. Christopher Cokinos'un yazdığı gibi:
İnsan eliyle yok edilen tüm türler gibi Carolina Papağanı’nın da neslinin tükenmesiyle birlikte, hayatta kalabilmek için ihtiyaç duyduğumuz bu dünyanın zenginliğinden bir şey daha yitti. Güzel olmasına güzellerdi, ona şüphe yok; ama daha da önemlisi, biyosferin işleyen bir parçasıydı bu papağanlar.
V: Bu bölümü bitirirken, sizinle paylaşmak istediğimiz bir internet sitesi var: “The search of lost species” (Kayıp Türlerin Peşinde).
Ç: Birbirinden farklı mecraları kullanarak, pek çok canlı türünün neslinin tükenmesi meselesine dikkat çekmeye çalışıyorlar. Nesli tükenen türler arasında en çok görülmek istenenler diye bir liste de oluşturmuşlar. Bu listede geçen programımızda bahsettiğimiz Fernandina dev kaplumbağası da yer alıyor. İlginizi çekiyorsa bir göz atmanızı öneririz: https://www.lostspecies.org/
Ç: Christopher Cokinos’un söylediği gibi Carolina papağanı biyosferin işleyen bir parçasıydı, tıpkı diğer programlarımızda ele aldığımız canlı dostlarımız gibi. Bu parçaları yitirmek demek bütünün işleyişinde aksaklıkların kaçınılmaz olması demek. İşte bu aksaklıkların önüne geçmek için insan merkezli bakış açısını değiştirmenin şimdi tam zamanı! Etrafımızdaki tüm canlıların bu bütünün parçası olduğunu hatırlamanın tam zamanı!
V: Kapatmadan önce, yorumları için Özge Çelik’e, Açık Radyo’ya ve dinlediğiniz için size teşekkür ediyoruz.
Programın illüstrasyonlarını sosyal medyada paylaşacağız. Bize Instagram ve Facebook’tan ve [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.
V: Bugünkü şarkımız Folknery’den. Folknery, dünyayı bisikletle dolaşan müzisyen bir aile ve bu geziler esnasında yaptıkları müzikleri Two-Wheeled Chronicals adlı albümlerinde topladılar. Şimdi bu albümlerin ilkinden Flow adlı şarkıyı dinleyeceğiz ve bu şarkımızı bugünkü dostumuza adıyoruz.
V: Ben Virginia Elena Patrone,
Ç: Ben Çiğdem Fidan.
V&Ç: Gezegendeki her şey! Çok güzelsiniz ve sizi seviyoruz!
Kaynaklar:
Zürafa:
Trump Duvarı
IUCN liste
IUCN Kırmızı Liste
Carolina Papağanı
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Folknery | Flow | Two-Wheeled Chronicals | 3:14 |