IUCN’e göre nesilleri hassas kategorisinde yer alan bu tosbağaların nesli yaşam alanlarının daralması ve tahribatı, esaret altına alınmaları, orman yangınları, vahşi kentleşme, kötü ve sorumsuzca yapılan tarımsal faaliyetler sebebiyle giderek azalmakta.
V: Ebedi Yokoluş / Forever Extinct programına hoş geldiniz.
Ç: Merhaba.
V: Bugün yine çevre ile ilgili dramatik birkaç haberle başlayalım.
Ç: Küresel ısıtmayla ilgili çeşitli verilere bir göz atalım: Geçtiğimiz ocak ayı, ölçülen en sıcak Ocak olarak tarihe geçti. Şu ana kadarki en sıcak Ocak olan 2016 Ocak’tan bile 3 derece daha sıcaktı. Bu ölçümler 1981 ila 2010 arasındaki verilere dayanıyor ve bu verilere göre 2019, Avrupa’da yaşanan en sıcak yıldı.
V: Küresel ısıtmanın pek çok sonucu bulunuyor, örneğin geçen hafta da üzerinde konuştuğumuz Avustralya’daki yangınlar bunlardan yalnızca biri. Şimdi bu yangınlardan etkilenen iki türe daha yakından bakalım.
Bunlardan ilki, bilimsel adıyla Euperipatoides rowelli olarak anılan kadife kurt.
Ç: Kadife kurt adını vücudunu kaplayan şahane kadifemsi yapıdan alıyor. Bu hayvanlar oldukça sosyal varlıklar: hep birlikte uyuyorlar. Biri, bir av yakaladığında hep birlikte yiyorlar. Bu kurtlar, Avusturalya’da yangından etkilenen ulusal parkların birinde yaşıyorlardı. Uzmanlar, türün neslinin yok olup olmadığı konusunda bir şey söyleyebilmek için henüz erken olduğunu söylüyor. Yangınların etkisi geçtikten birkaç ay sonra daha net bilgilerin ortaya çıkabileceği söyleniyor.
V: Avustralya yangınlarının ardından, nesli tehlike altında olabilecek, başka bir tür ise, gezegenin en ilginç memelilerinden biri olarak kabul edilen ornitorenkler, yani bilimsel adıyla Ornithorhynchus anatinus.
Ç: Ornitorenkler, Avustralya’nın yangınlardan en çok etkilenen doğu kıyısında bulunuyorlar. Ornitorenklerin nesli, yaşam alanlarının kaybı ve yabani kedilere av olmaları dolayısıyla zaten tehlikedeydi, şimdi de bu yangınlar nedeniyle durumları iyice kritik.
Uzmanlara göre, bu türlerin nesillerinin yok olma riskinin boyutunu anlayabilmek için acilen araştırmaların yapılması gerekiyor.
V: Gelelim bugünkü dostumuza. Bugünkü dostumuz, birçok yerli halk mitolojisinde önemli bir yere sahip, bu dünya üzerindeki en eski yaratıklardan bir tanesi, kaplumbağa.
Ç: Kaplumbağaların pek çok türü bulunuyor. Hatta daha önceki programlarımızdan bir tanesinde, farklı kaplumbağa türleriyle ilgili çeşitli haberlere yer vermiş, Galapagos adalarından Fernandina adasında bulunan dev kaplumbağa dostumuzun hikayesinden bahsetmiştik.
Bugün, bu topraklarda oldukça yaygın olarak görülmesine karşın şu anda nesillerinin git gide azaldığı bir türden, bilimsel adıyla Testudo graeca, Türkçe adıyla Mahmuzlu Akdeniz kaplumbağası olarak bilinen bir türden bahsedeceğiz. İsminin afili göründüğüne bakmayın, aslında bu ülkemizde en yaygın rastlanan kara kaplumbağalarından biri, halk arasındaki ismiyle tosbağa. Arka ayak butlarında mahmuzu andıran ufak sert çıkıntılar bulunduğu için mahmuzlu Akdeniz kaplumbağası olarak anılıyor.
Bu dostumuzun Latince isimlendirmesi birçok türü isimlendiren ünlü botanikçi Linnaeus tarafından 18. yüzyılda yapılmışsa da dostumuzun tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Kuzey Afrika’da 150.000 yıl önceye ait fosilleri bulunmuş.
V: Latince ismindeki ikinci isim olan graeca, dostumuzun kabuğu Yunan mozaiklerine benzediği için verilmiş.
Ç: Mahmuzlu Akdeniz kaplumbağası, adından da anlaşılabileceği gibi hafif rüzgar ve yağmurlu, yazları sıcak ve kurak geçen Akdeniz iklimini seviyor. Dünyada Kuzey Afrika’dan Kafkaslara kadar yayılmışlar. Kuzeybatı Afrika, güney Avrupa ve Balkan ülkeleri, Akdeniz adaları (Kıbrıs hariç), güney Rusya, Azerbaycan, batı İran, Suriye, Lübnan, İsrail ve Ürdün yaygın dağılış gösteren, farklı alt türleri bulunan Mahmuzlu Akdeniz Kaplumbağası, Türkiye’de Doğu Karadeniz bölgesi dışında tüm Anadolu’da yaşıyor.
Tarım alanlarında, nemli ve rutubetli bozkırlarda, yarı bozkır ve ormanlık habitatlarda yaşıyorlar.
Üst kabuklarının kubbeli olduğunu görüyoruz ve yaklaşık 20-30 cm uzunluğa erişebiliyorlar. Üst kabuklarının her bir parçasının yanları siyahımsı, orta kısımları ise sarı, kahverengi ya da zeytin yeşili olabiliyor. Alt kabuklarının rengi yeşilimsiden kahverengiye değişiyor ve alt kabuklarda bazı koyu lekeler bulunuyor.
V: Bu dostumuz gündüz aktif. Ayrıca yavaş hareket ediyor. Genel olarak çeşitli bitkilerle, yapraklarla, çiçeklerle ve meyvelerle besleniyor.
Ç: Dişileri ve erkekleri ayırmak kolay. Dişiler erkeklere göre daha iri. Erkek tosbağaların kuyrukları dişi tosbağalara göre daha uzun ve ayrıca cinsel olgunluğa ulaşan erkek tosbağaların alt kabuğu içe doğru göçük. Dişiler ancak on yaşında eşeysel olgunluğa ulaşıyorlar.
V: Tosbağalar, kış uykusuna yatıyorlar. Kış uykusundan uyandıkları mart ayından itibaren çiftleşme zamanı başlıyor.
Ç: Genellikle mart sonu, nisan ve mayıs aylarında çiftleşiyorlar. Dolayısıyla bahar aylarında, çiftleşmek için yollarda karşıdan karşıya geçme riski alan tosbağalar görebiliyoruz.
Bu dostumuzun soyun devamı için muhteşem bir stratejisi var: Dişilerin yumurta kanallarında bir sperm deposu bulunuyor ve burada farklı erkeklerden aldıkları spermleri dört yıl kadar muhafaza edebiliyorlar, bu da genetik çeşitliliği getiriyor.
Diğer kaplumbağalar gibi toprağı kazarak yumurtalarını bırakan bu tosbağalar, her mevsim 2-3 kez ve her seferinde ise 3-5 tane yumurta bırakıyorlar.
V: Yumurtalar genellikle yuvarlak oluyor.
Ç: Dişi tosbağa, yumurtaları nemli toprakta arka ayaklarıyla oyduğu bir çukurun içine bırakıyor. Sonra başkaları almasın diye yumurtaların üzerini toprak ile örtüyorlar. İki ay dolmadan yavrular yumurtadan çıkıyor ve kendi kendilerine besleniyorlar.
Aslında dünya üzerinde oldukça geniş bir alanda yaşayan bu tosbağa popülasyonları çok dağınık halde bulunuyor.
V: Üstelik de günümüzde IUCN’e göre bu tosbağanın nesli ‘hassas’ kategorisinde yani herhangi bir şey yapılmazsa nesli azalacak.
Ç: Nesillerini tehdit eden unsurların arasında yaşam alanlarının daralması ve tahribatı, esaret altına alınmaları, orman yangınları, vahşi kentleşme, kötü ve sorumsuzca yapılan tarımsal faaliyetler bulunuyor.
Şimdi, eminim ki hemen hemen hepimiz kırsalda bir tosbağa ile karşılaşmışızdır ve hiçbirimiz bu kadim hayvanların nesillerinin azalabileceğini düşünmemişizdir bile ama bugün bu muhteşem hayvanların nesilleri tehdit altında.
Yani bizden uzak diyarlarda yaşayan, adını sanını duymadığımız canlılar kadar, yanımızda yöremizde yaşayan ve hep bizimle olacağını düşündüğümüz canlılar da türlerin altıncı kitlesel yok oluşundan payını alıyor ve yeniden yeniden vurgulamakta yarar var ki, bugün bu yok oluş hikayesi insan eliyle gerçekleşiyor.
V: Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
Programın illüstrasyonlarını sosyal medyada paylaşacağız. Bize Instagram ve Facebook’tan ulaşabilirsiniz.
V: Bugünkü şarkımız Julie London’dan The End Of The World ve bu şarkımızı bugünkü dostumuza adıyoruz.
V: Ben Virginia Elena Patrone,
Ç: Ben Çiğdem Fidan.
V&Ç: Gezegendeki her şey! Çok güzelsiniz ve sizi seviyoruz!
Kaynaklar:
- https://www.ilfattoquotidiano.it/2020/02/05/clima-gennaio-2020-e-stato-il-piu-caldo-di-sempre-in-europa-31-gradi-rispetto-alla-media-del-trentennio-1981-2010/5696632/
- https://www.independent.co.uk/news/world/australasia/australia-wildfire-species-extinction-worms-beetles-spiders-a9278231.html
- https://www.nytimes.com/2020/02/04/science/platypus-australia-wildfires.html
- https://www.iucnredlist.org/species/21646/9305693
- http://www.turkherptil.org/IcerikDetay.asp?IcerikKatId=25&TurId=503
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Mahmuzlu_Akdeniz_kaplumba%C4%9Fas%C4%B1
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Julie London | The End Of The World | The Very Best Of Julie London | 2:47 |