Ebedi Yokoluş/Forever Extinct Bölüm 2: IPBES Raporu & PUFFIN Kuşu

-
Aa
+
a
a
a
Açık Radyo
Ebedi Yokoluş/Forever Extinct Bölüm 2: IPBES Raporu & Puffin
 

Ebedi Yokoluş/Forever Extinct Bölüm 2: IPBES Raporu & Puffin

podcast servisi: iTunes / RSS

 

Virginia Patrone: Ebedi Yok Oluş 2. programına hoş geldiniz.

Çiğdem Fidan: Geçen programımızda, Hawaii adalarına endemik ve nesli şu anda tükenmiş olan zarif Kauai’ı Ö’ö kuşu ile ilgili konuşmuştuk.

V: Evet bu kuşlar 5 milyon yıldan beri dünyada yaşıyordu.

Ç: Ve yerli olmayan insanların adaya gidişiyle birlikte bu kuşların ebediyen yok olması yalnızca 150 yılı aldı.

Bu acı bir hikaye, bununla birlikte, Hawai endemik kuş türlerinin asıl hikayesinin küçücük bir parçası:  kaydedilen 71 türün 26sının bugün nesli tükenmiş durumda, geçen hafta konuştuğumuz Kauai’ı Ö’ö buna dahil ve bu 71 türden 41’i ‘nesli tehlike altında bulunanlar’ kategorisine alınmış durumda.

Aslında gerçek ilk bakışta göründüğünden daha karmaşık çünkü bir türün neslinin tükenmesi durumunda, onların varlığı sayesinde yaşayan tüm ekosistemlerin bundan etkilendiğini de dikkate almamız gerekir: bu, söz konusu kuşlar sayesinde yaşayan tüm böceklerin ve organizmaların da “yuvalarını kaybetmiş olabileceği” ve soylarının tehlike altında olabileceği anlamına gelir. Bu bir zincir: önce bir kuşun soyu tükeniyor, ardından bazı böceklerin, organizmaların soyu tükeniyor ve kim bilir bu daha nelere yol açıyor...

Bu da bizi, bugün bahsedeceğimiz konuya getiriyor: bir çoğumuzun farkında olduğu üzere, birkaç gün önce IPBES (Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services) Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu, son dört yıldır yapılan araştırmalar sonucunda hazırlanan bir özet rapor yayınladı: çıktılar pek de iç açıcı değil.

Nitekim, IPBES’in yeni raporuna göre, nesli tükenmekte olan türlerin durumu, çoğumuzun hayal edebileceğinden çok daha ciddi ve bugün bir milyon tür nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya.

V: IPBES’in başkanı Robert Watson’ın The Guardian’da yazdığı üzere:

We have all assumed that nature would always be here for us and our children. However, our boundless consumption, shortsighted reliance on fossil fuels and our unsustainable use of nature now seriously threaten our future.

Ç: ‘Hepimiz, doğanın, bizim ve çocuklarımız için daima burada olacağını varsaydık. Gelgelelim, sınırsız tüketimimiz, fosil yakıtlara yönelik yetersiz görüş ve doğayı sürdürülebilir olmayan bir şekilde kullanımımız artık geleceğimizi ciddi biçimde tehdit ediyor.’

V: Ve makalede devam ediyor:

The report, spearheaded by the Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services (IPBES), found that nature is being eroded at rates unprecedented in human history.

One million species are currently threatened with extinction and we are undermining the entire natural infrastructure on which our modern world depends.”

Ç: ‘Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu öncülüğünde hazırlanan raporda yer aldığı üzere, doğanın insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş oranlarda yıprandığı tespit edildi.

Bir milyon türün nesli tükenme tehlikesi altında bulunuyor ve bizler modern dünyamızın dayandığı tüm doğal altyapıyı baltalıyoruz.’

Profesör Watson, makalesinde, kolaylıkla tahayyül edebileceğimiz bir şeyi doğruluyor: kanıtlandığı üzere dünyanın Limit Aşım Günü her yıl geriye doğru çekiliyor: doğanın kaynaklarını, kendisini yenilemesine fırsat vermeden, daha hızlı bir şekilde tüketiyoruz.

Çevreyi ilgilendiren tüm konular birbiriyle ilişkili ve iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalmasının birincil nedeni olsa bile, biyolojik çeşitliliğin azalması da iklim değişikliğine neden oluyor. Peki bu nasıl oluyor? Örneğin, ormanlar tahrip edildiğinde, insan tarafından üretilen başlıca sera gazı olan karbondioksit, atmosfere salınıyor. Bu yüzden, Watson'ın da işaret ettiği gibi, insan kaynaklı iklim değişikliğini ve “izolasyondaki” biyolojik çeşitlilik kaybını ayrı ayrı çözemeyiz, bunlar eşzamanlı olarak ele alınması gereken konular: ya ikisini birden çözersiniz ya da hiçbirini.

V: Şimdi bunları konuştuk. Gelelim bugünkü hayvana.

Ç: Profesör Watson’ın yanı sıra, bugünkü bölümümüzün diğer kahramanı, Bayağı deniz papağanı, İngilizce adıyla Atlantic Puffin, Latince adıyla Fratercula artica.

Bu Kuzey yarımküreden bir kuş, yani bir zamanlar Kauai Öö’nun yaşadığı Batı Pasifik Okyanus’undan Atlantik Okyanusu’na doğru yola çıkıyoruz.

V: Bu Atlantic Puffin, kuzeyli bir kuş,  yüzde 60’ı İzlanda’da yaşıyor.

V: ve onun sesi böyle: https://www.youtube.com/watch?v=wfZMdr4_UCo

Tamam. Kabul ediyoruz ki bu kadar güzel bir kuştan çıkmasını beklediğimiz ses bu değil.

V: Fakat bizce bu Puffin’i daha bile ilginç hale getiriyor.

Bayağı deniz papağanları, penguenlerin renklerinde ancak gagaları oldukça gösterişli ve onlara ‘deniz papağanı’ unvanını kazandıran da bu gösterişli gagaları. Gagalarının renk değiştirmesi de çok ilginç: kış aylarında çoğunlukla griyken, baharda farklı renklere bürünüyor ki bu da muhtemelen çiftleşme için bir dikkat çekme taktiği.

Bu kuşlar aslında İzlanda’da oldukça iyi biliniyor, turistler için neredeyse ülkenin sembolü haline gelmiş durumdalar.

V: Ancak ne yazık ki insanlar onları avlıyor…

Dediğimiz gibi gagalarının renklerini mevsime göre değiştirebiliyorlar ve deniz kuşları oldukları için uzun kış aylarını denizde geçiriyorlar. Karaya yalnızca üremek için geliyor, bahar ve yaz aylarında koloniler kuruyorlar.

Cinsiyet eşitliği anlamında da oldukça modernler: dişinin yumurtlamasının ardından anne-baba kuluçkaya sırasıyla yatıyor.

Tek eşli olan bu hayvanlar ortalama 20-25 yıl gibi oldukça uzun denebilecek bir hayat sürebiliyorlar, hatta bu güne kadar kaydedilen en yaşlı deniz papağanı 38 yaşında ölmüş.

Ayrıca olağanüstü yeteneklere sahipler: bir kere çok iyi birer yüzücüler, 60 metre kadar derine dalabiliyorlar; ağır kuşlar oldukları için hızlı kanat çırpmak zorundalar ve dakikada 400 kez çırptıkları kanatlarıyla saatte 88 km hızla uçabiliyorlar. Balık avlamak için gittikleri açık denizlerden karadaki evlerine nasıl geri döndükleri ise hala soru işareti.

Ne yazık ki, Dünya Kuşları Raporu’na göre, 2018’de bu güzel, görkemli hatta neredeyse fantastik hayvanların nesli tükenme tehlikesi altında.

V: Bu rapora göre:

 V: “40 percent of the world’s 11,000 bird species are in decline, and one in eight bird species is threatened with global extinction. The data are unequivocal. We are undergoing a steady and continuing deterioration in the status of the world’s birds,”

Ç: ‘Dünya üzerindeki 11.000 kuş türünün %40’ının sayısında azalma var, ve her 8 kuştan birinin nesli tükenme tehlikesi altında. Bu veriler apaçık. Dünya kuşlarının durumunda istikrarlı bir gerileme söz konusu.’ (Tris Allinson, BirdLife’s Senior Global Science Yetkilisi ve raporun baş editörü)

V: “The threats driving the avian extinction crisis are many and varied, but invariably of humanity’s making.” And unfortunately this is also what is confirmed in IPBES report.

Ç: ‘Kuşların neslinin tükenme krizine yol açan bir sürü ve değişik tehdit bulunmakta; değişmeyen tek tehdit ise insan eliyle olan.’  Bunun IPBES raporuyla da onaylandığını görüyoruz.

Bu bölümümüzün de sonuna geldik. Umarım programı beğenmişsinizdir ve programımız sizde, gezegenimizin ve toplumumuzun işleyişindeki status quo’yu kırabilmek adına, gündelik yaşantınızda bir takım değişiklikler yapma motivasyonu yaratabilmiştir çünkü siz de farklılık yaratabilirsiniz, herkes yapabilir.

V: Profesör Watson’un da yazdığı gibi:

We still have time – though very limited – to turn things around. It won’t be easy. It requires massive changes, from removing subsidies that lead to the destruction of nature and future warming of the Earth, to enacting laws that encourage the protection of nature; from reducing our growing addiction to fossil-fuel energy and natural resource consumption, to rethinking the definition of a rewarding life.”

Ç: ‘Gidişatı tersine çevirmek için -sınırlı da olsa- hala zamanımız var. Bu kolay olmayacak. Doğanın tahribatına ve gelecekteki global ısınmaya yol açacak sübvansiyonların kaldırılmasından doğanın korunmasını teşvik eden yasaların çıkarılmasına, giderek artan fosil yakıt ve doğal kaynak tüketim alışkanlıklarımızın azaltılmasından, tatminkar bir hayat tanımını yeniden düşünmeye kadar büyük değişiklikler gerekmekte.’

Şimdi size bir şarkıyla veda etmek istiyoruz, bu bir çocuk şarkısı. Creation Connection adlı grubun Frozen Chosen adlı albümünden Nuffin Like a Puffin. Umarım bu güzel yaratıklar yalnızca çocuk şarkılarında değil ait oldukları dünyada yaşamaya devam ederler.

Şarkıyı onlara ve IPBES raporunda bahsedilen nesli tehdit altında olan 1 milyon canlıya adıyoruz.

V: Bize Instagram ve Facebook’tan ve [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu yeni bölüm için Puffin illüstrasyonu sosyal medyada paylaşacağız.

Kapatmadan önce Açık Radyo’ya ve dinlediğiniz için size teşekkür ediyoruz.

Ben Virginia Elena Patrone, ben Çiğdem Fidan.

V&Ç: Gezegendeki her şey! Çok güzelsiniz ve sizi seviyoruz!

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Creation Connection Nuffin like a Puffin Frozen Chosen 1:21