Merhabalar

-
Aa
+
a
a
a

Açık Radyo ailesine bu sene katılma şansını buldum ve daha ilk günden beri gerçekten bir aileye kabul edilmiş, bir ailenin parçası olmuş gibi hissediyorum. 

Bu günlerde gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan’ın Pale Blue Dot, yani Soluk Mavi Nokta, isimli kitabını okuyorum. Oradan bir geçit paylaşmak istiyorum, çünkü aslında içinde bulunduğumuz dönemde hepimizin duymaya ihtiyacı olabileceği bir hatırlatma olmanın yanı sıra, bence Açık Radyo’nun doldurduğu boşluğa da güzel bir gönderme yapıyor.

Biraz arka plan: Eylül 1977’de NASA, Güneş Sistemi'ni ve uzayı incelemesi için Voyager 1 isimli aracı uzaya fırlatıyor. Fırlatılmadan önce ise aracın içine Voyager Altın Plakları isimli gramofon kayıtları yerleştiriliyor. İçeriğini Carl Sagan'ın başkanlığını yaptığı bir komitenin belirlediği plakta, dünya dışı akıllı yaşam formlarının ya da gelecekteki insanların bulması niyetiyle, dünyadaki hayatın ve kültürlerin çeşitliliğini gösteren bazı seçilmiş sesler ve görüntüler bulunuyor. Örneğin Mozart'ın, The Magic Flute'u; Beethoven'ın 5. Senfoni'si veya Chuck Berry'nin seslendirdiği Johnny B. Goode.  

Voyager 1, 1980’de Satürn’ü geçtiğinde de Carl Sagan, NASA’ya bir istek mektubu fakslayıp, aracın Güneş Sistemi’nden çıkmadan önce son bir kez kamerasını Dünya'nın yönüne çevirip, fotoğraf kaydetmesini istiyor. Voyager 1’ın çektiği bu fotoğraf da en uzaktan çekilen Dünya resmi olarak tarihe geçiyor. Daha sonra Sagan; Soluk Mavi Nokta isimli kitabında, bu fotoğrafın önemi hakkındaki düşüncelerini şöyle kağıda döküyor: 

Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. İşte o nokta burası; evimiz... O nokta biziz. Sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. Türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız ve ideolojimiz, her kahraman ve her korkak, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, yozlaşmış her politikacı, her aziz ve her günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde.

Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.

Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.

Bence Açık Radyo, bu soluk mavi noktada sıcacık bir ışık; bize sık sık farklılıklarımızın hatırlatıldığı günlerde, zaman, coğrafya, dil fark etmeksizin ortak paydalarımıza; tüm iniş çıkışlarıyla birlikte hayatın ve yaşamanın çok güzel ve kıymetli olduğuna; güzel işler ve iyi insanların daima, her yerde var olduğuna ve olmaya devam edeceğine dair bir hatırlatma. 

Bugün uzayın en uzak noktalarına bir plak gönderiliyor olsa, belki de içine koyulduğu taktirde kâfi olacak yegâne ses… 

Ve bildiğiniz gibi, Açık Radyo sizin destekleriniz sayesinde bağımsız varlığını sürdürebiliyor.  Biyolog ve yazar Rachel Carson; "Doğada hiçbir şey tek başına var olmaz" demiş. Bu düşünceden yola çıkarak siz de yarım veya bir saatlik bir programa sponsor olarak Açık Radyo’nun var oluşunu desteklemek isterseniz, acikradyo.com.tr sitesine girip, Program Destekçisi Ol butonuna tıklayarak desteğinizi verebilirsiniz.

 

Naz Özbek