Sevgili Apaçık Açık Radyo,
Bazı şeyler hiç kapanmak bilmiyor. Bu Kasım ayının, olmaması gerektiği kadar sıcak havasında kutladığımız 30. Yaş günü, aslında benim de İstanbul’a Ankara’dan gelişimle aynı yaşta.
Ankara’da doğmuş büyümüş, üstelik de TRT Ankara Radyosu’nda prodüktör bir annenin kızı olarak büyümüş bir insan olarak, ben “dinlemeciyim”. Yollarda, mutfakta, cam kenarlarında, halı üstünde, bebekliğimden itibaren her an dinleyenim. İstanbul’a geldiğim zamanlarda ise, ki iş için ve bir sudan çıkmış balık olarak geldiğimde, her şey bana yabancı geldiğinde kendimi kaybolmuş bir akışta hissetmiştim. Evimin yolunu bile bulamıyordum her gün kayboluyordum. Şehir büyüklüğü ile beni bir toplu iğne başı kadar hissettirdiğinde, kalbimle, beynimle, ruhumla, duydum Açık Radyo’yu. O bulduğum güne şükür. Ben Açık Radyo’nun parçasıyım. O da benim parçam.
İstanbul’a gelmemin bana kazandırdığı en önemli zenginlik. Sığınak. Derinlik. Pek çok kararım, hayatımdaki değişim, dönüşümde hem eşlikçi hem de zaman zaman yardımcı oldu…
Bir radyo ile insanın bağı nasıl bu kadar derin olabilir? Burası, yaşadığımız dünyanın, ülkenin içinde tutunamayanlar duygusu olan insanların birleştiği bir yer. Ters giden şeyleri, haksızlıkları, hepimizle birlikte olmadıkça tam olmadığını hep hisseden, hissettiren, rahatsız olan Apaçık Radyo. Rahatsızız biz. Ve o rahatsızlığımız içinde konuşuyoruz buna çare arıyoruz, bağlar kurarak bu rahatsızlığın sesi oluyoruz. O zaman tek başına olan o yalnız tutunamama halimize büyük bir sığınak oluyor burası işte. Okuduğum kitapların, dinlediğim şiirlerin, şarkıların ve sorulması nadir soruları sorup cevap arayanların bileşkesinde ben kendimi evimde hissediyorum hep.
Yalnız değiliz. Bazı şeyler hiç kapanmak bilmiyor. O biziz. Hep beraber kapanmayacağız. Kapatamayacaklar ruhumuzu. İyi ki varsın. İyi ki 30. Yaşındasın. Daha nice yaşlara birlikte…
Gözdem Gürbüzatik
