Sevgili Ömer Madra, hayır, alınan ödül dikkatimden kaçmadı. Öncelikle, tebrik ederim. Ancak, bu ödülün sadece sömürge ülkelerdeki kültürel faaliyetlere veriliyor olması, benim baktığım yerden pekte prestijli bir ödül değil gibi. Ne gibi geliyor biliyor musunuz, sokak çocuklarını topluma kazandırma faaliyeti gibi. Aile olarak kültür ve sanata verdiğiniz katkıdan dolayı çok teşekkür ederim. Bu fonların dağıtılması, vicdansız sömürünün günah çıkartması bile değil aslında. Bu fonlar aynı zamanda patronun kim olduğunu da gösteriyor. Ayın elamanı seçilen bir garson ne kadar prestijliyse, kültürün elamanı seçilmekte bana göre aynı. Zira muhalif bir garson, neden ödüllendirildiğini bilir. Bunu yazarken aslında bunları bildiğinizi, hatta daha fazlasını bildiğinizi biliyorum. Ama yazmak istedim.
Bir Açık Radyo dinleyicisi
Sevgili dinleyicimiz,
Mesajınız ve ödülümüzü tebrikiniz için çok teşekkürler.
Teşekkürden sonra da itirazlarımızı dile getirelim izninizle: Ödülün sadece sömürge ülkelerdeki kültürel faaliyetlere veriliyor olduğu yolundaki ifadeniz biraz yanıltıcı olabilir. Yani, bakınız, tarihte hiçbir zaman sömürge olmamış Türkiye dışında da, ödülün verildiği kişi ya da kuruluşların mensubu olduğu İran, Çin, Mısır, İsrail gibi tarihte sömürge olmamış ülkeler bulunduğu gibi, Hindistan, Brezilya, Arjantin, Meksika, Güney Afrika gibi bugün dünyanın önde gelen ülkeleri arasında sayılan ama eskiden sömürge olan birçokları var.
Bu ülkelerin ödül alan kuruluş ve kişilerine bir bakalım, dediğinizi doğruluyorlar mı? Sömürgeci Batı ülkelerinin en eskisi ve 1 numarası ya da "Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk" diye adlandırılan Birleşik Krallık'ta neredeyse yarım yüzyıl önce (1972'de) kurulmuş olan ve dünyanın her yerinde ezilen entelektüelleri, sanatçıları, gazetecileri, yayıncıları ve bu insanların hepsinin fikir özgürlüğünü her yerde savunan "Index on Censorship" kuruluşunu, Youssou N'Dour, Baaba Maal gibi olağanüstü müzisyen ve aktivistleri, Filistin'in hallerine yılmadan tercüman olan İsrail'li Amira Hass gibi cesur, muhalif ve mükemmel gazetecileri, Güney Afrika'da, "gerçeklik ve yüzleşme" sürecini destekleyip ona omuz veren "sessizlerin sesi" Bush Radio'yu vb. "topluma kazandırılacak sokak çocukları" benzetmesiyle anmak, onlara da, sayıları yüzbinleri aşan, belki milyonları bulan takipçilerine de yapılmış büyük bir haksızlık olur bizce.
"Sömürge"leri bir yana bırakıp Türkiye'deki "garsonlara" geçelim şimdi de. Ve, geçmiş yıllarda Türkiye'deki faaliyetleri ile bu ödüle layık görülmüş üç önemli ismi ele alalım:
Halet Çambel gibi dünyanın gelmiş geçmiş en kalburüstü arkeolog ve bilim insanlarından biri olan, ölümünden sonra bir uluslararası bilim merkezi haline getirilsin diye Boğaz'daki yalısını Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden birine bağışlayan bir müthiş şahsiyeti;
Gülsün Karamustafa gibi 45 yıldır dünyanın dörtbir yanında sayısız sergileri olmuş, sanat ve tasarım yapıtları birçok uluslararası özel ve kamusal koleksiyonun parçası olmuş, ressam, heykeltıraş, sinemacı, akademisyen nitelikleriyle her bakımdan olağanüstü bir figürü;
Hasan Saltık gibi, Türkiye, Kafkas ve Balkan halk müziklerinin nadide örneklerinden devasa arşivlerle, dokuzyüzü aşkın projeyle Anadolu kültür mirasının dünyanın en prestijli arşiv ve kütüplanelerinde dinleyici ve akademisyenlerle buluşmasına imkân sağlamış bir kişiliği;
"ayın elemanı seçilen bir garson"a indirgemekle, dünya çapında önemli bu kültür-sanat insanlarına büyük haksızlık etmektesiniz bizce.
Ve nihayet, "son garson"a, Açık Radyo'ya gelelim isterseniz: Dinleyicisi ve destekçisi olduğunuz, ödül almasını da mesajınızın başında "öncelikle tebrik ettiğiniz" sevgili radyomuz (ya da "ayın elemanı") hakkındaysa bakın neler söylüyor "Patron" (Fon):
"Açık Radyo:
"Tartışmalı konulara, karşıt görüşlere ve dürüst eleştirel tahlillere yer veren, bilgi açısından zengin, eğlendirici ve esinlendirici programlar düzenlediği,
"Çoğulcu demokrasi, hukuk devleti, evrensel insan hakları ve temel özgürlüklere dayalı ilkeleri el üstünde tuttuğu,
"Alternatif, marjinalleştirilmiş ve azınlık seslerin duyulmasını mümkün kılan bir diyalog ve görüş alışverişi alanı sunarak kendi topluluğunu ve sivil toplumu temsil ettiği, onlara hizmet verdiği ve onları güçlendirdiği;
“Yalan haber”lerin ve yanıltıcı medyanın yaygınlaştığı bir dönemde gazetecilik dürüstlüğünü ve ahlakını yılmaz bir şekilde savunduğu...
için ödüllendirilmektedir."
İşte böyle.
Sayın dinleyicimiz,
Biz Açık Radyo elemanları olarak bu sıradışı niteliklere sahip miyiz, değil miyiz, bilemeyiz. Ama şu kadarını söyleyebiliriz ki yukarıda sadece birkaçının adını anmaya çalıştığımız vicdanlı, cesur insan ve kuruluşlarla birlikte "ödüldeş" olarak anılmak bize iyi geliyor, gönlümüzü şenlendiriyor; bizi vicdanlı, iyi insanlarla "gönüldeş" kılıyor. Siz destekçilerimize de öyle gelir diye düşünmüştük. Hâlâ da öyle düşünüyoruz. Eleştirel tebrik mesajınızı da işte bu saiklerle cevaplamaya çalıştık - tabii dilimiz döndüğünce.
Umarız, lafı fazla uzatmadan meramımızı anlatabilmişizdir.
Saygılar, selamlar,
Açık Radyo
ekibi adına
Ömer Madra