Sevgili Ömer Bey, Sevgili Dostlarım, Ailem dediğim Açık Radyom,
Duyduğum anda kanımın çekildiğini hissettiğim, kalbimin çarptığı o tatsız haberi aldığımdan bu yana, benim için Açık Radyo nedir diye sorguluyorum, diğer dostlarımın da yaptığı gibi! Duygularımın bir kısmını yazarak sesleneyim dedim, zira o kadar çok düşünce dönüyor ki kafamda, yazıp yenilerini dile getirecek güce sahip olayım, yoksa plak takılacak!
1) Öncelikle demeliyim ki, Açık Radyo bir okul, hem de her kısır döngü içinde hapsolmuş insanı farklı bilgiye, görüşe, anlayışa, hoşgörüye götürebilecek bir okul. İnsanları konfor alanından çıkarır, kimilerini rahatsız eder, huzurunu bozar, ama gelişmek, ilerlemek, büyümek için konfor alanlarından çıkmak, yeniliklere açık olmak gerekmez mi, ülkenin şu an içinde bulunduğu durumun baş nedenlerinden biri bu değil mi!
2) Yaptığı çeşitlilik içeren programlarla insanları cezbeden, peşine takan bir yapıya sahip, zira üslubu sert değil, olması gerektiği gibi, saygı çerçevesi içinde, abartısız, net, ifade özgürlüğüne olan bağlılığı içinde çok kucaklayıcı, dolayısıyla dinlediğinizde kayıtsız kalamıyorsunuz, bir nefes gibidir Açık Radyo, alır, verir, hayatta kalırsınız!
3) Çocukluğumdan bu yana radyo ile büyüdüm, Açık Radyom bunu çok iyi biliyor, o nedenle radyonun tarifini yapmayacağım, ancak Açık Radyo'nun, radyo ve radyoculuk alanında gereken her özelliğe, hatta fazlasına sahip olduğunu görmezden gelmenin, böyle bir kurumun sesini kesmenin iyi olacağını düşünmenin nasıl bir aymazlık olduğunu vurgulamadan geçemeyeceğim.
4) Sunduğu sıcak ortamı ile bize kendimizi evimizde hissettirmesi de ayrı bir özellik, Açık Radyo amatör ruhla profesyonelce yönetilen bir kurum, kucaklayıcılığı buradan kaynaklanıyor. Bunu sadece programcılar hissetmiyor, gönüllüsünden destekçisine, tüm teknik ekip ve diğer çalışanları ile birlikte böyle hissediyor. Durum böyle olunca daha bir şevkle, daha bir istekle Açık Radyo için var olmaya çalışıyorsunuz, özeniyorsunuz, sakınıyorsunuz, aman zarar gelmesin diye yazdığınız metinleri defalarca dönüp dönüp tekrar okuyorsunuz. Ama ondan sonra ne oluyor, birileri bir kelimenin üzerinden yola çıkarak işi Radyoyu kapatmaya kadar vardırmaya uğraşabiliyor, kesinlikle kabul edilemeyecek bir durum.
5) Benim güne başlama ritüelim, uyanınca açtığım radyom, dinledikçe bilgilendiğim, kendimi eğittiğim, sivri kenarlarımı törpülediğim radyom, bağnazlığın boyutlarının toplumu nerelere sürükleyeceğinin ciddiyetini daha net algıladığım yer, iklim krizinin gerçek ciddiyeti ile ilk kez 2007 yılında tanıştığım, "yok artık, daha neler" dediğim her tür fikir ve görüş açıları ile yüzleştiğim, yumuşadığım, ufkumu, perspektifimi geliştiren radyom, yokluğunda bir tarafım değil her yanım eksik kalır, soluğum kesilir öyle diyeyim.
Açık Radyo'nun toplumsal, politik, küresel kapasitesini anlatmak benim haddim değil, ben duygusal açıdan kısmen bir dinleyicinin, bir gönüllünün, bir programcının neler hissedebileceğini aktarmak istedim, yoksa kâinatın tüm seslerine ve titreşimlerine Açık bir Radyo'yu anlatmak için daha yazılacak çok şey var. Çok üzüldüm, ancak hiç ümitsiz değilim, umut direncin kamçısıdır, insanı besler, diri tutar. Bu bir süreç, birlikte göğüslememiz gereken bir süreç, sabırla, sebatla tünelin ucundaki aydınlığı göreceğimiz günlere diliyorum, zira her karanlık bir gün aydınlığa kavuşur, tüneller de öyle!
Dün Classic FM'de yeni bir kayıttan haberim oldu, en sevdiğim gruplardan VOCES8 ve İzlanda'dan nefis, derin, gizemli, merak uyandıran, tüm bedeninizde hissedebileceğiniz bir müzik, adı "Nightfall". Bu güzel eseri sorunu tümden içine alıp çözüme götürebilecek akışa sahip olduğu için kâinatın tüm seslerine Açık Radyo'ma göndermek istedim. İnanarak, güvenerek, sevgi ve müzikle, kâinatın tüm seslerine ve titreşimlerine açık olarak yaşamın içinde kalıyoruz her zamanki gibi!
Hepinize sevgiler,
Zerhan Gökpınar