Radyo’ma hergün yeniden can veren, bunun için emek harcayan herkese teşekkür ediyor, iyi ki varsınız, yolunuz açık olsun diyorum.
Sevgili Radyo’m,
Bilmem kaç zamandır sana yazmak istiyorum; ama bilirsin işte hep böyle olur; ha bugün ha yarın derken, bitmez sanılan zamanın içinde yuvarlanıp giderken erteleme hastalığı müzminleşir. Ama artık zamanı geldi kocaman bir teşekkür yollamanın; şöyle kalbimden, içten bir ‘sağolasın’ demenin.
Her sabaha Açık Gazete ile uyanmak uzunca bir zamandır günlük ritüelimin bir parçası oldu; adeta bildik odaya uyanmak gibi ‘olağan’ bir hal. Her salı sabah kahvaltısına ya da sonundaki keyif kahvesine eşlik eden, ahşap zamanlardan başlayıp betona uzanan, mecidiyeyken jetonlaşan değerler içinde, dünü öğrenip bugünü anlamaya koyulmak aslında ne kadar sıradandır?
Özellikle bugün sona ermekte olan dinleyici destek programı gibi zamanlarda bunu kendime soruyorum. Eğer Radyo’m birgün artık ses çıkaramaz hale gelse diyorum, benim için ne olurdu? Bu soruya kısa yoldan cevap vermek zor ama şu kadarını söyleyebilirim: Eğer Radyo’m olmazsa, kulaklarım daha az duyar, zihin gözüm miyoplaşır, hayal gücüm kısırlaşır, ilhamım güdük kalırdı. Kısacası dünyam küçülürdü. İşte bunlar olmasın diye, anlayacağın oldukça ben merkezci bir tasayla, sadece cebimdekini değil kalbimdekini de paylaşmak, hep orada ol demek istedim.
Radyo’ma hergün yeniden can veren, bunun için emek harcayan herkese teşekkür ediyor, iyi ki varsınız, yolunuz açık olsun diyorum.
Sevgi ve Selamlarımla
Neşe Mortensen