Yayınlarınızı internet erişimim oldukça takip ediyorum. “Dünyada internet erişiminin olmadığı yer kaldı mı?” diye sormayın. Okyanuslar hâlâ kapsam dışı. Uydu aracılığıyla yapabildiğimiz erişim ancak ailelerle iletişime yetecek kadar, çünkü maliyeti yüksek.
Merhaba
Yayınlarınızı internet erişimim oldukça takip ediyorum. “Dünyada internet erişiminin olmadığı yer kaldı mı?” diye sormayın. Okyanuslar hâlâ kapsam dışı. Uydu aracılığıyla yapabildiğimiz erişim ancak ailelerle iletişime yetecek kadar, çünkü maliyeti yüksek.
Yayınlarınız internet erişimim oldukca takip ediyorum. “Dünyada internet erişimimin olmadığı yer kaldı mı?” Diye sormayın okyanuslar hâlâ kapsam dışı. Uydu aracılığıyla yapabildiğimiz erişim ancak ailelerle iletişime yetecek kadar, çünkü maliyeti yüksek.
Ben Star Glory gemisinin kaptanıyım. Gemim Yunanlı bir şirkete ait, Cayman bayraklı. Gemimde benimle birlikte bir Türk daha var 2 Ukrayna’lı, 1 Romen ve 15 Filipinli personel ile birlikteyim.
Bugüne kadar profesyonel yaşamın gerektirdiği birliktelik dışında ortak bir nokta olmadan yaşamımızı sürdürürken şimdi aynı kaderi paylaşıyoruz
“Hepimiz aynı gemideyiz” :)
Gemiye Aralık ayında Singapur’da katıldım. Gemi Çin’de (Tianjin) yükünü boşaltmış, Endonezya’dan yüklemiş Hindistan’a gidiyordu. Çin’deki salgın haberleri ufak ufak gelmeye başlamıştı. Hindistan’dan Brezilya Santos’a giderken haberler daha ciddi bir hal almaya başladı.
Çin çok uzakta kaldığı için rahat rahat haberleri dinliyor ama daha çok göçmen krizi, Suriye gibi konularla ilgileniyorduk. Filipinliler için konu yanardağ patlaması idi. Bazılarının evi bölgenin içinde kalıyordu. Manila havaalanı da kapatılınca sözleşmesi bitenler dönemediler haliyle.
Santos kalkıştan itibaren Corona virüs haberleri sardı hepimizi. Önce Filipinler sonra biz, ailelerimizi Corona tehdidi altında buluverdik. Yakıt için durduğumuz Sri Lanka’da karantina görevlileri tarafından ateşlerimiz ölçüldü. Bir kısım personel evlerine dönebildi.
Chittagong’da liman işçileri geminin kıç tarafında brandanın altına kendilerine yatacak yer yaptılar, geminin kıçından denize doğru uzattığımız bir kafes de umumi ihtiyaçları (!) için yeterliydi.
En büyük sorun yanlarında getirdikleri canlı tavuklardı. Tüm itirazlarımıza rağmen hemen oracıkta kesip umumi ihtiyaçgâh’ın yanında temizleyip parçalayıp pişirdiler.
İstekleri karşılanmadığı zaman “insani gereksinimler”den bahsedip” tavır alan Bengalliler “Corona “ çağında bu şekilde yaşamayı normal sayıyorlardı. Suyun tadını beğenmedikleri için sürekli sorun çıkardılar. Durumu çözmek için sahilden gelen biri suyun “insani” bir gereksinim olduğundan bahsedince ben sinirlenip asıl “insani” olanın bu işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi konulu bir söylev çektim. Sustu kaldı. Aynı yerde namaz da kıldıklarını söylersem durumu daha iyi anlarsınız. Yüklerine sardıkları bez parçasının maske görevi gördüğünü sanıyorlardı.
10 günde orada şeker yükümüzü tahliye ettik. İşçiler giderken her türlü çöplerini pisliklerini yattıkları şiltelerin altından temizlemek ve dezenfekte etmek günlerimizi aldı.
Bu arada uçak seferleri yapılamadığından personel değişimi Mayıs sonuna kadar durdu.
Çalıştığım şirket moral olsun diye hepimize 300MB bedava internet dağıttı. Mutlu olduk.
Şimdi Endonezya’da gene demirde kömür yükleyip Beihai - Çin’e gideceğiz. Burada durum farklı değil. Hamaklarında yatan işçiler gene kıç tarafta yaşıyorlar.
Bizler her sabah ateşimizi ölçüyoruz. Yaşam mahalli her gün dezenfektanla temizlenirken fotoğraf çekip ofise gönderiyoruz. Onlar da Atina’daki kısıtlamalarından şikayetçiler. Evden çalışıyorlar. En son telefonda konuştuğumda Haziran sonuna kadar beklemem gerektiğini söylediler.
Yakıt alımı için durduğumuz Singapur’da eskiden dakikada bir uçağın indiği havaalanına günde 3-5 kargo dışında inen görmedik.
Evlerinde oturanlara göre durumumuz iyi. Bizler de limandan dışarı çıkamıyoruz ama 2 gün önce kamaramdan çıktığımda Singapur marina manzarasıyla kahvemi içerken bu sabah tropikal Endonezya ormanları manzarasına bakarak aynı zevki tattım. İnsanın hem dışarı çıkamaması hem de her sabah farklı bir manzaraya uyanması güzel bir şey olsa gerek.
Sanıyorum bir salgın hepimizin aynı gemide olduğunun daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Tabii bilgi kirliliğinin yarattığı paranoyayı saymazsak. Aklı başında kişiler koltuk korkusuyla Greta’nın ardında saklanmayı bırakıp konuşmaya başlamazlarsa bu salgın da boşuna gelip geçecek.
Hepinize saygılar.
Melih Akgül
Açık Radyo dinleyicisi
Palembang/Endonezya