Kadın gazeteciler saldırı altında

Çeviri
-
Aa
+
a
a
a

Britanya’nın köklü gazetelerinden The Guardian’ın ‘Editöryal’ yazısında kadın gazetecilere yapılan saldırılar konu oldu. 

(The Guardian'de yayımlanan bu yazıyı Umut Adan, Internazionale’nin 14-20 Mayıs tarihli 1409 numaralı sayısından Açık Radyo için Türkçeleştirdi.)

UNESCO’nun yakın zamanda açıkladığı bir rapor tüyler ürpertici. 125 ülkede yapılan araştırmada kadın gazetecilerin bugüne kadar benzeri görülmemiş bir saldırıya maruz kaldığını ortaya çıkarıyor. Rapora göre hedef, karalamak, küçük düşürmek, ürkütmek ve nihayetinde kritik ve gerçekleri yazan gazeteciliğin zeminini aşındırmak. 

Veriler gerçek anlamda şok edici. Araştırmaya katılan 901 kişinin dörtte üçü web’de düşmanca davranışlara maruz kalmış, dörtte biri ise tecavüz ve ölümle tehdit edilmiş. Bir de kadınlar bir azınlığa mensup ise oran daha da artıyor. Bildirilen vakalar arasında, kişisel bilgilerinin web üzerinden yayılması, mali durumlarına siber saldırılar, ailelerine gözdağı vermek ve taciz etmek ve de işverenlerine manipüle edilmiş fotoğraflar yollamak gibi şeyler yer alıyor.

Yapılan araştırma erkek gazetecileri dahil etmese de, 2016’da yapılan bir çalışma, Guardian’ın web sayfasına bırakılmış olan 70 milyon yorumun onda sekizinin kadın gazetecileri hedef aldığını ortaya çıkıyor. Bu saldırıların ne kadar organize saldırılar olduğunu görmek ise iç karartıcı. Ama en çarpıcı olan gerçek, bu tür saldırılara devletlerin en yüksek mertebeleri tarafından yalnızca müsamaha gösterilmesi değil bir de üstüne üstlük bu davranışların cesaretlendirilmesi. Buna örnek olarak Filipinler Cumhurbaşkanı Rodrigo Duterte’nin gazetecilerin yargısız infazlara karşı korumasız olmaları ile ilgili yaptığı şaka ve Donald Trump’un kişisel saldırıları gösterilebilir. Unesco’nun yaptığı röportaja cevap veren kadın gazetecilerin yüzde kırkı bu saldırıları yapanların “siyasi kişilikler” olduğunu beyan etti. Bunda sağcı medyanın çoğalmasının etkisi küçümsenemez.

Sosyal iletişim ağları, sorumluluklarını üstlenmek konusunda çekingen kaldıkları için, söz konusu mesajları silmek yine kurbanların işi oluyor. Bu da “yapılan saldırıların etkisini potansiyel olarak ağırlaştırıyor.” Yapılan saldırılar bir de hiç bir moderatörün müdahale edemediği yerel dillerde olunca, suiistimale maruz kalanlar şikâyet etmeyi denemiyor bile. Çok az kadın kurban, yapılan saldırıları hukuka taşıyor. Bu durumda toplum gazetecileri ne şekilde korumalı?

Raporu hazırlayanlar 28 adet mantıklı öneri sunuyorlar. Bu öneriler küresel alanda daha güçlü bir işbirliğinden, sosyal ağlar tarafından, çabuk müdahale eden bir hareket ünitesinin kurulmasına kadar uzanıyor. Buna ilave olarak da devletleri, bu tür şiddetlerle kirlenmiş olan görevlilerine karşı harekete geçmeye ve daha sorumlu bir medya oluşturulması için çalışmaya davet ediyorlar. 

Gazetecilere karşı yapılan saldırılar, özellikle de kadınlar hedeflendiğinde, susturmayı veya gözdağı vermeyi amaçlayan nefret söylemleridir. Unesco’ya göre her üç kadın gazeteciden bir tanesi otosansür uyguladığını açıkladı. Bu fenomenin etkileri çok vahim sonuçlara yol açabilir ve en kısa zamanda önünün kesilmesi gerekiyor.