"İklimi konusunda alınacak koruma tedbirleri konusunda abartılı gözükmekten çekinenler bugüne kadar Avrupa Birliği’nin ardına sığınıyordu. Şimdi onlara omuz verecek bir de Alman Anayasa Mahkemesi var artık."
(Una sentenza storica sul clima - Bernhard Pötter, Die Tageszeitung, Germania. Internazionale dergisinden tercüme eden: Umut Adan)
Angela Merkel 2019 yılında, iklim krizi ile ilgili kanun tasarısını sunarken “Siyaset imkânlar dahilinde olanlardır” demişti. Oysa Karlsruhe Federal Anayasa Mahkemesi Merkel’in söylediklerini düzeltti: “Siyaset, gerekli olanlar olmalıdır.” Bugüne kadar ikim krizi ile ilgili meselelerde bir duruş belirtmekten kaçınan Alman adaleti, kanun taslağını en küçük detaylarına kadar eleştirmekten geri kalmadığı gibi, gaz salımlarının “karbondioksit bilançosu” sistemiyle yapılan salım ölçüm sisteminin de şüpheli olduğunu ilan etti ve böylelikle bundan sonra, şu anda gücü elinde tutan siyasi neslin, evlatlarının ve torunlarının bunun bedelini ödeyeceği şekilde yoluna devam etmesini de engelledi. Hepsinden de önemlisi, hakimler, iklim krizi meselesini bir özgürlük meselesi olarak tanımladılar: bugün salınan her ton karbondioksitin, bizlerden sonra gelecek nesillerin “karbondioksite bağlı özgürlüğünü” kısıtladığını bildirdi. Bu kavram, önümüzdeki zamanlarda çok konuşulacağa benziyor.
Yıllardır hukuki faaliyetleri de eylemlerine ekleyen iklim hareketi için büyük bir zafer bu. Ekolojist dernekler arasındaki ittifakın, Fridays For Future (FFF) hareketi ve birkaç kararlı avukat ile mahkeme koridorlarında mesai yapmaya karar vermesi durumunda, neleri elde edebileceğinin de ispatı oluyor. Alman hükümeti çıkardıkları bir yasanın anayasa karşıtı olarak tanımlanmasından hiç de hoşnut olmayacaktır. Ama her şey toplandığında sonuç yine siyasetin elini kuvvetlendiriyor: artık iklim mücadelesi adına çıtayı yükseltmek ve salımlara karşı alınacak önlemlerin 2030’dan da erken tarihlere yayılması için engel oluşturacak bir mevzuat bulunmuyor. Salım haklarının bedelini yükseltmek, kömürün terk edilmesi sürecini hızlandırmak, içten yanmalı motorları yasaklamak ve yeni başka önlemleri başlatmak gerekiyor. İklimi konusunda alınacak koruma tedbirleri konusunda abartılı gözükmekten çekinenler bugüne kadar Avrupa Birliği’nin ardına sığınıyordu. Şimdi onlara omuz verecek bir de Alman Anayasa Mahkemesi var artık.
Hristiyan Demokrat Birliği CDU’nun lideri Armin Laschet iklim koruması konusunda bugüne kadar hep ihtiyatlı bir duruş sergilemiş, bu konudaki çabaların fazla işgücü gerektirdiğini ve maliyetin yüksek olacağını belirtmişti. Laschet yaptığı yeni bir açıklamada “on yıllık bir modernleşme”den bahsettiyse de, bu, ekonomi politikle ilgili geçmişteki dolapları karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Gerçek şu ki, CDU’nun büyük bir kısmının iklim korumasının gelecekte getireceği refah ve yeniliklere ilişkin pek fazla bilgisi de yok. İşte söz konusu mahkeme kararı tam da bu noktada imdada yetişiyor çünkü Laschet tarafından kurulacak olası bir hükümet için de bağlayıcı bir unsur oluşturuyor. Karlsruhe’de kopan gök gürültüsü, CDU’yu uyandırabilir. Hangi Alman şansölyesi Anayasa Mahkemesi tarafından “gelecek nesillere köklü bir kısıtlamanın yükünü bırakmış olmak” ve hayatlarını “total bir özgürlük kısıtlamasına maruz bırakmak”la suçlanmak ister ki?
(Çeviri editörü: Ömer Madra)