Ziya Şefik Atun

Dinleyicilerimizden
-
Aa
+
a
a
a

Sayın yetkili,17 Kasım 2006 Cuma günü 17.00 haberlerinizi dinledim. Bu haberlerde Van'da P.K.K. tedhişçilerine karşı yapılan bir harekât esnâsında bir erin  "hayatını kaybettiği" haberi de verilmiştir. Bu tür haberlerde kullanılan genel üslûp "şehit olduğu"dur. Sizin, bu tür bir haberde bir erin hayatını kaybettiği ifâdesini kullanmanız bir dikkâtsizlik midir; bir dil sürçmesi midir; yoksa bir tavır mıdır?Saygılarımla,Ziya Şefik Atun

Sayın Ziya Şefik Atun,

 

Açık Radyo’nun genel sadâsı hakkındaki titiz ilginiz için teşekkür ederiz. Dikkatli bir Açık Radyo dinleyicisi olarak, başlangıç yıllarımızdan bu yana şaşmaz bir şekilde, gerek haber bültenlerimizde, gerek sözel, gerekse müzik programlarımızda düzgün, dürüst, objektif ve evrensel yayın ilkelerine uygun bir üslûp ve dille yayın yapma çabası içinde bulunduğumuzu farketmiş olduğunuz ümidindeyiz. Sözünü ettiğiniz haber bülteninde kullanılan üslûp ve dil de bu anlayışımıza tamamen uygundur.

 

Sizin “bu tür haberler” derken neyi kasdettiğinizi tam anlayabilmiş değiliz. Radyomuz, haberleri “tür”lerine göre değil, önemlerine göre ayırmaya çalışıyor: Buradaki tek kıstasımız da o haberin yeryüzünde yaşayan bir insan (ya da “bir dünya vatandaşı”) açısından taşıdığı önemden ibaret. Haberlere millî, dinî, etnik, ideolojik, vb. kriterler uygulamıyoruz ve uygulayamayız da. Böyle şeylere girişsek, o zaman haber, yorum, müzik vb. programları değil, millî-dinî-etnik-ideolojik “broşür”ler ya da belirli kesim ya da gruplar adına “reklam panoları” yayınlıyor olurduk ki, bunu hiç istemiyoruz biz. Yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi, amacımız, sadece doğru dürüst yayın yapmak.

 

Sayın Atun,

“Bu tür haberlerde kullanılan genel üslûp” derken neyi kasdettiğinizi de tam anlayabilmiş değiliz. Bundan Türkiye’deki radyo, televizyon, gazete ve dergilerinin yayın ortalamasını kastediyorsanız eğer, tam da böyle bir şeyin, yani “medyakrasi”nin  dışında kalma arzusunda olduğumuzu, bundan 12 yıl önce kaleme alınmış manifestomuzda şöyle ilân etmiştik aşağı yukarı:

“Radyo, televizyon, gazete, dergiler, sıkıcı ve vasatçı. Hepsinden öylesine kuru bir gürültü çıkıyor ki, sonuçta, bir ‘kakofoni’den başka bir şey doğmuyor. Bir anlamda, kitle iletişim araçlarının gerçek bir iletişimsizliğe yol açması gibi bir paradoks söz konusu. Dolayısıyla, yeni bir radyoya ihtiyaç var...” (Bkz.:http://www.acikradyo.com.tr/arsiv-link?_mv=a&aid=8276&)

 

Mesajınızda sözü edilen bazı spesifik (özgül) terimlere gelirsek: “Şehit”, bildiğimiz kadarıyla, İslamî dünyanın ağırlıklı olarak kullandığı bir kavram. “Cihad”, “kâfir”, gibi... Objektif olgulara pozitif ya da negatif anlamlar yükleyen ve böylelikle –bizce– onları “distorsiyon”a uğratan bu gibi terimler bizim radyoda kullanılmıyor. Ölenlere “öldü, hayatını kaybetti” vb. diyoruz. Yaralananlara da “yaralandı” diyoruz biz, “gazi oldu” demiyoruz meselâ, gene İslamî dünyada yapıldığı gibi...

 

Sayın Atun,

 

Görüldüğü – ve tarafınızdan da tahmin edilmiş olduğu – gibi, burada dikkatsizlik, sürc-ü lisan ya da “tavır” değil, bizce evrensel olan bir yayıncılık anlayışının gereklerini yerine getirmemiz sözkonusu.

Umarız, sorularınızın cevabını vermeyi başarabilmişizdir. Mesajınız için tekrar teşekkür eder, ilginizi eksik etmemenizi dileriz.

 

Saygılarımızla,

Ömer Madra, 

Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni