Washington'la PKK dansı

-
Aa
+
a
a
a

19 Temmuz 2006

Aslı Aydıntaşbaş

 

 

Kamuoyunda PKK'ya yönelik sınır ötesi operasyon beklentisi artarken, Ankara ve Washington arasında yeni bir söz düellosu başlamasına ramak kaldı.

 

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson'ın ''Türkiye'nin sınır ötesi operasyon yapması mantıklı olmaz'' sözlerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan yanıt hızlı geldi: ''Böyle bir şeyin kararını Sayın Büyükelçi veremez."

 

Aslında bir yıldır, yani Wilson Ankara'ya geleli beri, iki taraf da doğrudan birbirini eleştirmemeye özen gösteriyordu. ABD, Eric Edelman döneminde yaşanan medyatik gerilimleri, Ankara ise Washington'daki düşmanlarına malzeme sağlayacak antiAmerikan söylemleri istemiyor.

 

Ancak, terör yükseldikçe TürkAmerikan ilişkilerinin gerilmesi de "kaçınılmaz." Türk kamuoyu, ABD'nin İsrail'in meşru müdafaa hakkını savunurken bu hakkın Türkiye'den esirgenmesini kabullenemiyor. Wilson'un "Türkiye İsrail değil" tezi, destek değil tepki almaya mahkum. Hükümet ise, terörün azdığı noktada dikkatlerin, kamuoyunun PKK'nın ülke içindeki varlığı yerine "sınır ötesi operasyon" olgusu üzerine yoğunlaşmasından memnun.

 

Üst düzey bir Batılı diplomat, Washington'un sınır ötesi konusundaki pozisyonunu "Yeşil ışık değil ama tam kırmızı da denemez. Kırmızının ne kadar kırmızı olduğu tartışılır" diye anlatıyor. Pardon? Yani Batı, Kuzey Irak'a yönelik bir manevranın ancak Washington ve Iraklı Kürtlerle ortak yapılması halinde destek bulacağını söylüyor.

 

"Peki operasyon değil de sıcak takip yapılsa?" diye soruyoruz. Cevap ilginç. "Sıcak takip zaten sürekli oluyor. Sınırın coğrafi yapısı nedeniyle hangi tarafta olduğunuz her zaman belli değil. Türk birlikleri de zaman zaman geçiyor."

 

Batılı diplomata göre "sınırötesi operasyon" da tamamen imkansız da değil: "Örneğin PKK şehirlerde devasa boyutta dramatik bir eylem yapsa, herkes biliyor ki Türkiye bir şeyler yapmaya mecbur kalacak. Bu durumla baş etmek nispeten daha kolay. Ama mevcut durum, farklı. Daha düşük seviyede şiddet olduğu için." Ama meşru müdafaa? "Evet Kuzey Irak'ta üsler var ama Avrupa'da da ve Türkiye'de de PKK var. Tunceli dağlarında 20 yıldır PKK militanları var. Bu yalnız bir Kuzey Irak sorunu değil. Daha büyük ve geniş bir strateji gerektiriyor." Ve devam ediyor "PKK ABD'nin yarattığı bir sorun değil ki bütün fatura ABD'ye çıksın."

 

Aynı kaynak, "Peki PKK'lılar nerede?" diye sorunca, "Anladığımız kadarıyla yılın ilk aylarında sınırdan bu yana geçişler oldu. geçen kış Türkiye'ye girenler çıkmadı. Son saldırılar, geçen kıştan beri ülke içinde kalanlarla buradakiler tarafından yapılıyor. Kuzey Irak''tan doğrudan gelip saldıran daha az."

 

Bu analizi üst düzey askeri bir kaynağa sorduğumuzda, PKK'lıların genelde Kuzey Irak içlerinde değil sınır bölgesinde olduğunu doğruluyor. (Örneğin Kandil'de çok az terörist kalmış; sınır bölgesinde ise 2000'in üzerinde PKK'lı kah Türkiye kah Irak arasında dolanıyormuş.) Ancak askeri yetkili, yine de Kuzey Irak'ın bu tarz saldırılar için kritik bir lojistik üssü olduğunu ve "yönetim kadrosu"nun orada yuvalandığını hatırlatıyor .

 

Yine de "sınır ötesi" laflarının yeni bir Türk-Amerikan krizi getireceğini söylemek için erken. Çünkü ortada henüz bir sınır ötesi operasyon hazırlığı yok; yalnızca "Kızarsak yaparız ha!" sözleri var. Öyle anlıyorum ki, medyada yükselen "sınır ötesi" heyecanının belli bir bölümü yetkililer tarafından kamuoyunu tatmin etmek, "Bakın bir şeyler yapıyoruz" demek için.

 

Evet hafta başında yapılan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantısı sonrasında Güneydoğu'da operasyonlar yoğunlaştı. Ve şehit cenazeleri geldiği sürece, yeni Terörle Mücadele Yasası, askerin arzuladığı biçimde kullanılacak.

 

Ancak sınır ötesi operasyon demek, AB ile ilişkilerden ekonomiye kadar her şeyi etkileyecek bir süreci göze almak demek. Olağanüstü bir seferberlik hali, demek. Oysa önümüzdeki hafta Başbakan Erdoğan, kabinenin yarısı, emniyet ve istihbarat birimlerinde kilit isimler ve ABD elçisi tatilde olacak. Sizce bu sınır ötesi operasyona hazırlanan bir ülke tablosu mu?