20 Ocak 2008Sabah Gazetesi
- İngiltere'de ırkçılıkla suçlanan ünlü yazar Martin Amis'le ilgili olarak edebiyat eleştirmeni Terry Eagleton, "Romancılar yerine temizlikçilerle siyaset konuşsanız daha anlamlı olur," dedi. Siz de bir romancısınız. - Başka yazarların ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiği konusunda ahkâm kesmem çok aptalca olur. Romancılarla entelektüeller de, tesisatçılar veya otobüs şoförleri gibidirler, aralarında çok fark yoktur. Kimileri faşistler için, kimileriyse komünistler için çalışırlar. "Yazarlar politik konularda yorum yapmalı mı, yapmamalı mı?" gibi bir soruyu sorma lüksüne ben hiç sahip olmadım. Ben bir kasabada büyüdüm; şayet bir eylemci olmasam, hâlâ o kasabadaki baskıcı bir toprak ağasının karısı olurdum, o da muhtemel her gün beni bir güzel pataklıyor olurdu. İnsan dibe vurunca bir yere oturup sanat başka şey, politika başka şey' gibi düşüncelere dalma lüksüne sahip olmuyor. - George Soros hakkında ne düşünüyorsunuz? - Soros'u şahsen tanımıyorum, ama servetini Doğu Asya'daki piyasaların çöküşü esnasında yaptığını biliyorum. Şimdi de bu parayı iyi şeyler yapmak için kullanmak istiyor. Genellikle hayırseverlik, kuşaklar boyunca süren bir tür gelenektir. Hayırseverlerin babaları diyelim ki Hintlileri öldürmüştür, şimdi de onları öldürüp sahip olduğu toprakları onun oğlu hayırseverlik işleri için kullanıyordur. - Hiç siyasete girmeyi düşündünüz mü? - Hayır. Yazdıklarımı okuyanlar, parlamenter sistemi 'özgür dünyanın orospusu' olarak adlandırdığımı hatırlayacaklardır. Birleşik Devletler'de konuşuyordum geçenlerde, biliyorsunuz orada siyaset Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında ayrılmış. Oysa bunlar, aynı şirketin sahip olduğu iki farklı sabun markasından farksız. Cumhuriyetçiler de Demokratlar da emperyalizmi, Irak'ın işgalini, savaşı destekliyorlar. Tıpkı Hindistan'da olduğu gibi Amerika'daki seçimler de sahte bir mücadeleden ibaret. Hindistan'da politik olarak radikal görüşlere sahip kişiler, toplumsal olarak daha muhafazakâr olurlar. Oysa ben mobil bir cumhuriyet gibiyim, siyasete girsem beni en yakın ağaçtan sallandırırlardı! - Burada şimdi bir bilgisayar olsa, Google'ı açsanız, ilk arayacağınız kelime hangisi olurdu? - Söylemem! Ama şunu söyleyebilirim: Google'da en çok aranan kelimeler listesinde ilk defa 'hisse senedi' (stocks) kelimesi 'seks'in yerini alıp birinci sıraya yerleşmiş. İnternette yeni bir toplum yaratılmış durumda. Ben şahsen internetten, konuşma yapmam ya da etkinliklere katılmam için gönderilen davetiyelerden bir kitap yayınlamayı düşünüyorum! GAP Jeans'den de, Nükleer Silahlara Karşı Nükleer Fizikçiler Birliği'nden de davetiye aldım... - GAP Jeans mi? - Politik yazılar yazmaya başlayınca GAP Jeans'in beni desteklemek istediğini öğrendim, "GAP Devrimi!" gibi şeyler söylüyorlardı. Şirketlerin bu tür durumlarda ilk içgüdüsü, hemen sizi satın almaya çalışmak oluyor. - Türklüğü aşağılamayı yasaklayan 301. madde hakkındaki görüşünüz nedir? - Türklüğü tanımlama hakkı kime ait? Türk halkı, bu hakkı kime vermiş? Hangi kuruluş çıkıp da "Türklük budur" deme hakkına sahiptir? İnsanların hayal gücüne yapılmış bir baskıdır bu. Hindistan'da da hep milliyetçi olmamakla suçlanmışımdır. Doğrudur, değilim. Benim genlerim böyle; bana kim olduğumu, nasıl düşünmem gerektiğini söyleyen her tür otoriteye şüpheyle yaklaşırım. - Bizim için adalet anlayışınızı tanımlayabilir misiniz? - Adalet, bana kalırsa, bize dayatılan yeni sözlükte, bilinçli olarak, insan hakları kavramıyla yer değiştirmiştir. Adalet, çok daha derin, geniş ve büyük bir kavramdır. Adaletle mukayese edildiğinde insan hakları hiçbir şeydir.