Konya, Karaman’ın Ermenek ilçesinde 2 gün önce bir linyit kömür madeninde meydana gelen su baskını sonrasında madende 18 işçi mahsur kaldı. Testi Kırılmadan’da madende su baskınının nedenlerini, önlenip önlenemeyeceğini, nasıl önlenebileceğini, bu konuda devletin ve maden işletmesinin sorumluluklarını ve Ermenek’teki ihmalleri ele aldık. Peki en azından patlamanın ardından yapılması gereken kurtarma çalışmaları hakkıyla yapıldı mı?
İndirmek için: mp3, 36.4 Mb.
29 Ekim 2014’te Açık Radyo’da yayınlanmıştır.
Ermenek'teki faciadan neredeyse 1 yıl önce iki ayrı programda, Konya Karapınar’da yapılması düşünülen termik santralin ve bölgedeki büyük linyit rezervinin çıkarılıp kullanılmasının risklerini ve bölgenin ekosistemine, bütün Konya Havzası'nın yeraltı su kaynaklarına ve tarıma etkilerini konuşmuştuk. TEMA Vakfı'nın Konya Karapınar Termik Santrali hakkında yayımladığı uzman raporunu ele almıştık. TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Metarlurji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Duman, burada kömür çıkarmaya devam etmenin "ısmarlama felaket" olduğunu söylemişti. Dinlemek için tıklayın.
***
Testi Kırılmadan programının yapımcısı Dr. Ali Rıza Tiryaki'nin olay sonrasındaki kurtarma ve kriz yönetimine dair tespitleri ise şöyle:
28 Ekim günü öğlenden sonra geldi felaket haberi. “Ermenek’in, Pamuklu Köyü mevkiinde bulunan özel bir linyit kömür madeninde bir su baskını meydana geldiği, maden ocağında çalışan işçilerden bir kısmının ocaktan çıkmayı başardığı, 2 yaralı işçinin kurtarıldığı, 18 madencinin madende mahsur kaldığı” anlaşıldı.
Olayın analiz edilmesini, kök sebeplerin teşhis edilmesini ve benzer kazaların önlenmesi için çıkarılması gereken dersleri sonraki aşamaya bırakıp, kurtarma ve kriz yönetimi boyutuna odaklanmamız lazım.
Çalışmaların hızlandırılarak aralıksız sürdüğü, “Madende 11.000 ton su toplandığı”, “dakikada 8500 lt su tahliye edebilen ahtapot kollu dev pompa(lar)”ın çalıştığı, alana sevk edilen jeneratörler sayesinde 250 kW'lık mevcut kurulu gücün 6 kat arttırıldığı” açıklamaları yapıldı resmi kaynaklardan.
Olayın üzerinden 50 saatten fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, su tahliyesi tamamlanamadı (normal şartlarda bu emiş kapasitesi ile olduğu varsayılan suyun tamamı çekilebilirdi) mahsur kaldığı varsayılan işçilere ulaşılamadı.
Olay yerinde gözlem yapma şansı bulan maden kurtarma-kriz yönetimi deneyimi olan arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre:
1. Kriz yönetimini AFAD devralmış olmasına, oraya erken dönemde mobil araç-gereç donanımlı ekip sevk edebilmesine, bir kriz yönetimi şeması oluşturmuş olmasına rağmen hala etkili bir kriz yönetimi yapılamıyor.
2. AFAD, maden kurtarma konusunda çok deneyimli değil. Deneyimli maden kurtarma ekipleri ve maden mühendisleri kriz yönetimi sürecine entegre olamıyor. Artan kamuoyu beklentisi, baskısı; devlet hiyerarşisinin en üst düzeyde işin operasyonuna dahil olmuş olması serinkanlı, etkili mühendislik hesaplarına dayalı senaryoların tasarlanması, planların yapılması imkanını güçleştiriyor. Farklı kurumlar arası yaklaşım ve dil farklılıkları kriz yönetiminin en önemli unsuru iletişimi güçleştiriyor.
3. Etkili bir su-balçık tahliyesi ve mahsur kalanların kurtarılması planını teknik olarak tasarlayacak-hesaplayacak uzmanların acilen kriz yönetimine entegre edilmesi ihtiyacı var.
4. Hem durumu değerlendirme, farklı kurtarma senaryoları geliştirebilme, hem eğer mahsur kalanlar yaşıyorsa onlara hava ve su gibi temel yaşamsal desteği minimal ölçekte de olsa sağlayabilme adına sondaj müdahalelerinin bir alternatif olarak değerlendirilmesi gerekiyor.
5. Suyun-balçığın tahliyesi sonrası, su baskınından etkilenmiş ahşap tahkimat malzemesinden ve su altında kalan zeminlerin-çeperlerin hareketlerinden kaynaklanabilecek tehlikelerin değerlendirebilmesi, bir başa çıkma palanı-hesabı için şimdiden çalışmak lazım.
Acilen yanıtlanması gereken sorular:
1. Su çekmek üzere tasarlanmış itfaiye pompaları ile bu kadar uzun mesafeden artık balçık-çamur haline gelmiş bu malzemenin çekilemeyeceği, tıkanmalar, arızalar yaşanacağı neden öngörülemedi ? Böyle bir ön görü geliştirildi ise neden çözüm alternatifleri geliştirilemedi ?
2. Çok sayıda küçük çamur pompası ve hafif – kolay taşınabilir konteynırlar veya vagonlar yardımıyla oluşturulacak pompa istasyonları ile kademeli olarak, balçık vasıflı malzemenin tahliyesi orada üretilen çözüm seçeneklerinden biri olarak neden devreye alınamıyor ? Bu seçenek üzerinde neden yeterli derecede çalışma imkanı bulunamadı ?
3. Mahsur kalan madencilerin yaşama olasılığı, varlığı teyit edilen ve “815 kotu”na uzandığı bilinen kör bacaya ulaşabilmiş olmalarına bağlı. Bu bacaya işletme sahası(922 kotu) üzerinden yaklaşık 100-125 metrelik bir sondajla ulaşılabilir. Neden sondaj seçeneği hala hiçbir şekilde konuşulamıyor ?
4. Suyun, balçığın tahliyesinin ardından yapılacak kurtarma girişimleri planlanırken artık farklı davranması beklenen zemin ve tahkimat kaynaklı tehlikelerle nasıl başa çıkılacak, kurtarma ekipleri nasıl korunacak ?
Akıl ne kadar bu koşullarda madencilerin sağ kalabilme olasılığının çok azaldığını görse de, gönül her şeye rağmen mahsur kalanların sağ olduklarına ve kurtarma girişimlerinin başarılı olacağına inanmak istiyor.