TESEV Başkanı: Ya özgürlük ya askeri çözüm

-
Aa
+
a
a
a
İSTANBUL - Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) düzenlediği “Küresel bir tartışma: Güvenliği sağlarken insan haklarını korumak” konulu uluslararası konferans, Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye’den uzmanlar ve siyasetçileri biraraya getirdi.TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker, konferansın açılışında yaptığı konuşmada konferansın, TESEV ile merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Siyasal Çalışmalar Merkezi’nin (CEPS) birlikte yürüttüğü 18 aylık bir araştırma projesinin kapanış faaliyeti olarak düzenlendiğini anlattı. Paker, aylar öncesinden planlanan konferansın, Türkiye siyasetinin olağanüstü koşullarda bulunduğu kritik bir döneme rastlamasının herkese toplumsal diyalog ve uzlaşma yolunda önemli bir fırsat sunduğunu vurguladı. Paker şunları söyledi:HATASINI KABUL EDEN DEVLET BÜYÜKTÜR“Bu fırsatı değerlendirebilmemiz, ancak yakın tarihimizde yaşanan acılı toplumsal olayları doğru okumak ve onlardan gereken dersleri çıkartmak ile mümkün olacaktır. Cumhuriyet tarihimiz, siyasi çıkarlar uğruna toplumsal barış ve adaletin feda edilmesinin, popülist politikalar uğruna duyguların ajite edilmesinin, milli güvenlik adına vatandaşların en temel anayasal ve insan haklarının ihlal edilmesinin, ‘istikrar ve kamu düzeni’ adına meşrulaştırılan olağanüstü hukuk rejimleriyle toplumun bütününün veya bir kesiminin güvenlik kıskacına alınmasının, kısa vadede kamu düzenini sağlasa da orta ve uzun vadede toplumsal güvenliği, barışı ve adaleti tehdit ettiğini gösteren örneklerle doludur. Türkiye’de siyasetin hala normalleşememiş ve demokrasinin yerleşmemiş olmasında geçmişte yaşanan acıların payı büyüktür. Oysa, sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Ağustos 2005’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmasında belirttiği gibi, büyük devletler, hatalarını kabul eden ve sorumluluklarını üstlenen devletlerdir.”Terörle mücadelenin sadece Türkiye değil, birçok devlet için acil bir gündem maddesi olduğunu dile getiren Paker, insan haklarından taviz vermeden güvenliği sağlamanın zor, ancak yapılması gereken bir görev olduğunu söyledi.BARIŞ İÇİN TEK SEÇENEK SİYASET VE DEMOKRASİPaker, “Dünya tarihi, insan hakları ile güvenlik arasında bir seçim yapılması gerektiği yanılgısına düşen ve kamu düzeni adına siyaseti, demokrasiyi ve insan haklarını askıya alan devletlerin toplumlarına ödettiği ağır bedellerin örnekleriyle dolu” dedi.Demokratikleşme sürecinden geçmiş olan ülkelerin tecrübelerinin, toplumsal barış, güvenlik ve adalet için tek seçeneğin siyaset ve demokrasi olduğunu gösterdiğini ifade eden Paker, şöyle devam etti:TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE İKİ SEÇENEK VAR“Bugün Türkiye bir yol ayrımındadır. AB sürecinde tarihinde benzeri olmayan bir demokratikleşme sürecinden geçmekte olan Türkiye, toplumsal sorunları hak ve özgürlüklerin alanını genişleterek çözmekle, reform sürecini askıya alarak askeri tedbirler uygulamak arasında bir seçim yapmak zorunda. Bu seçim aslında siyaset ile otoriter yönetim arasındadır. Kuşkusuz her türlü terör eylemiyle mücadele son derece meşru ve gereklidir. Ancak gerek Türkiye’nin, gerekse benzer sorunlar yaşayan diğer ülkelerin tecrübeleri göstermiştir ki, terörle mücadele uğruna toplumun bir kesimini hedef alan, hak ve özgürlüklerini askıya alan bir anlayış, güvenliği sağlamayı başaramayacağı gibi, siyasi meşruiyetini de kaybeder. Terörle en etkili mücadele, terörün kökeninde yatan toplumsal sorunla hukuk, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde siyaset yoluyla yüzleşmektir.”