Saydamlık mı patavatsızlık mı

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

9 Haziran 2010Referans Gazetesi

Yıllar önce, özelleştirme konusunda danışmanlık yapmak üzere Türkiye'ye gelen bir uzman bana "Türkiye'de sorumlu kişilerin sorumsuz beyanat vermelerini engelleyecek bir yasal düzenleme olup olmadığını" sormuştu. Biraz şaşırıp, biraz da canım sıkılarak olmadığını söyledim. O da mutsuz bir ifadeyle "Bizde de yok" dedi. Hangi ülkeden olduğunu anımsamıyorum. Ama geçen hafta olanlara bakılırsa Macaristan'da da yokmuş.
Geçen perşembe, Macaristan'da iktidarda olan Fidesz partisinin başkan yardımcısı Lajos Kosa, ülkesinin Yunanistan benzeri bir krize sürüklenme tehlikesi içinde olduğunu söyledi. Kosa'nın yaptığı açıklamaya göre 2010 yılında da bütçe açığı tahmin edildiği gibi GSYH'nin yüzde 3,5'i dolayında kalmayacak, yüzde 7,5'e fırlayacaktı. Ertesi gün, haber ajansları ortalığı yatıştırmak için ortaya çıkan Başbakanlık Sözcüsü Peter Szijjarto'nun Macaristan'nın borcunu zamanında ödeyemeyebileceği söylentilerinin hiç de abartılı olmadığını söylediğini yazdılar. Yazılanlara bakılırsa Başbakanlık Sözcüsü, Macar ekonomisinin durumunu vahim olarak niteleyip, Yunanistan benzeri bir krize yuvarlanmaması için çok çalışması gerektiğini söylemiş. Bununla da yetinmemiş, daha önceki hükümetin bütçe rakamlarını çarpıttığını da sözlerine eklemiş. Tabii, Macaristan devlet tahvillerinin değeri düştü, borsa karıştı.
Hafta sonu Macaristan hükümeti, yatırımcıların güven kaybını gidermeye çalıştı. Hükümetin kişisel gelirler üzerinde yüzde 15-20 oranında vergi alınması seçenekleri üzerinde durulduğunu kamuoyuna açıklandı. Ekonomi Bakanı Gyorgy Matolcsy de bankaların vergilendirilmesinden söz etti.
Başka önlemlerin de düşünüldüğü, bunlara ilişkin açıklamaların ise Başbakan Viktor Orban tarafından yapılacağı duyuruldu. Başbakanlık Müsteşarı Mihaly Varga da 2010 için öngörülen yüzde 3,8'lik bütçe açığı hedefinin korunacağını söyledi. Bütün bunlardan Macar hükümetinin, tutarlı bir program olmaksızın, piyasaları yatıştırmayı denediği izlenimi doğuyor. Seçimlerde sosyalist hükümetin kemer sıkma programını yumuşatacağını, Macaristan'ın büyümeyi özendirmek için vergileri düşürmesi gerektiğini savunan şimdiki Başbakan Orban'un böyle bir programı uygulayacağına ne kadar güvenilebilir?
Kestirmek zor. Ama iktidara gelmenin çok öğretici olduğunu ülkemizin deneyiminden biliyoruz. Maalesef bu öğrenciler de öğrenene kadar insanlara çok çektiriyorlar. Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker olayı şöyle özetlemiş: "Macaristan'a ilişkin bir sorun görmüyorum. Tek sorun Macar politikacılarının çok konuşması". Bana da bu olup bitenler saydamlıktan çok patavatsızlıkmış gibi geliyor. Ama tek sorun bu değil. Macaristan küçük bir ekonomi, ‘Euro Bölgesi'nde de değil. Üstelik 2008 krizi üzerine Avrupa Birliği ve IMF ile bir kurtarma paketi üzerinde anlaşmıştı. Bütün bunlara rağmen euro sarsıldı. O halde bizim açımızdan bakarsak ortalıkta üç sorun var:
i) Euro küçük şoklardan bile etkilenecek kadar kırılgan görünüyor. Bu, Avrupa ekonomisinin sorunlu olduğunun bir başka göstergesi.
ii) Mali piyasalardaki oyuncular çok tedirgin. Bir olumsuz haber ellerindeki bütün bilgi kümesine boş verip paniğe kapılmalarına yol açıyor. Macar yöneticilerinin söyledikleri doğru olsa bile ne ortaya çıkabilecek bütçe açığı ne de dış borç yükü Yunanistan ile karşılaştırılabilir düzeyde. Ama hemen bu iki ülke aynı kefeye konuldu.
iii) Bu olay aslında Macaristan'la ilgili değil. Herhangi bir ülkeden gelecek olumsuz haberin mali piyasa oyuncularınca abartılarak değerlendirileceği anlaşılıyor. Buna Türkiye de dahil.
İşte bütün bu nedenlerle önümüzdeki dönemde çok dikkatli olmamız gerekiyor. Cari açık, bütçe açığı gibi sorunlarımız, vahim olmasa da var. Öte yandan Macaristan'ın sağlamış olduğu IMF sigortası benzeri bir güvencemiz de yok. Üstelik, piyasaların bu kaygılı döneminde, bizim gibi ekonomilerden gelen iyi haberlerin de iskonto edilerek değerlendirileceğini akılda tutmakta yarar var.