Vietnam savaşından görüntülerin Amerika’nın bir ucundan diğerine izleyicilerin oturma odalarında televizyonlardan gösterilmesinin üzerinden 30 yıldan fazla geçti. Ama ilk kez şimdi çatışmanın görüntüleri naklen yayınladığı gibi ilk kez bu denli kesilip biçilerek yayınlanıyor. Bu son yılların en büyük sansürü. Dijital uydu yayınlarını alabilenler isterlerse farklı savaş alanlarını istedikleri bir kanaldan izleyebiliyorlar. Buna olanak sağlayan yüzlerce muhabirin Irak’ı işgal eden kuvvetlerle birlikte dolaşıyor olması. Bu muhabirler beraberindeki askerlerin faaliyetlerini cepheden naklen aktarıyorlar. Hiç durmadan savaş nakli dünyanın dört bir yanındaki izleyici sayısını arttırdı. Londra’dan yayın yap an bir radyo, bu naklen ve sansürlenmiş bombardımanın adını ‘savaş pornosu’ koydu. Cepheden verilen savaş haberleri futbol macı gibi aktarılırken, adeta bir naklen yayın bombardıman ile karşı karşıyayız. Uzmanlar bu yayınların insan psikolojisini bozduğuna dikkat çekerek, televizyon izleme rehberleri hazırlıyor.
Şimdiye kadar 11 savaşı yerinde izleyen BBC’nin eski muhabirlerinden Martin Well, bugüne kadar böylesine yakından savaş izleme ve haber aktarmanın mümkün olmadığını söylüyor. Ancak muhabirleri askeri birliklerin içine yerleştirilme konusunda endişeli olduğunu da ifade ediyor. Well, savaşın uzaması durumunda muhabirlerin gerçekleri ne kadar halka ulaştırabileceğinden kaygılı. Sansürlenerek haberlerin aktarıldığını söyleyen Well, “Şimdi bir medya milisi türedi. Ama ne olursa olsun, bize parça parça da olsa cephede olup bitenleri çok canlı biçimde aktarmayı başardılar. 12 yıl önce böyle bir olanağımız yoktu. Sansürlü de olsa Bağdat’tan şimdi haber alabiliyoruz. Abu Dabi televizyonu bombardımanı çok dikkat çekici görüntülerle aktardığı için kutlamamız gerekiyor. Tabii silahlı birlikler içine muhabir yerleştirmenin kötü bir yanı da var. O da ordunun bu muhabirleri neyi görüp neyi görmeyeceğini denetleme olanağına sahip olması. Durum kötüleşirse acaba bu muhabirlerin yenilgiyi, yapılan hataları, ölen ve yaralanan sivilleri, askerleri göstermelerine ve haber vermelerine izin verilecek mi?” diyor.
Öte yandan Amerikan medya tekelleri savaşın uzamasından en az Bush kadar endişeli. Savaş haberleri verebilmek için milyonlarca dolar harcamış olan bu yayın kuruluşları da tıpkı Washington yönetimi gibi yanlış hesap yaptıklarını belirtmeye başladılar. Çünkü savaş çok uzarsa, habere olan talep azalabilir. Bunun için Amerikan medyası bütün stratejisini savaşın her an önce bitmesi üzerine kurmuş durumda. Onun için haberlere dikkatle bakmamız gerekiyor.
Amerikan Medya Merkezi
Katar’da Pentagon tarafından oluşturulan merkezde daha önceden seçilmiş basın mensuplarına brifing veren General Tommy Franks dünya medyasını bir psikolojik savaş aracı olarak kullanamaya gayret ediyor. Bir ilkokul sınıfını andıran Amerikan Medya Merkezinde öğretmenlik görevini yapan General Franks elinde bulunan bir çubukla büyük elektronik harita üzerinde savaş cephesi hakkında bilgiler aktarıyor. İlkokul çocuklarını andıran “seçkin gazeteciler” ise parmaklarını kaldırıp “gerçek bilgiye” ulaşmak için soru soruyorlar.
“Gerçek bilgileri” alan gazeteciler hemen kameralarının karşısına geçerek ya da cep telefonlarına sarılarak ülkelerindeki yayın merkezlerine ‘haberi’ aktarıyorlar. Amerika’nın gazeteciler için savaş cephesinde kilometrelerce uzakta bulunduğu medya merkezinde cephede nelerin olup bittiğini öğrenmek olanağı var mıdır? Savaşı daha başından itibaren kazandığını dünyaya duyuran General Franks’ın verdiği bilgilere güvenilir mi? Aynı şey Bağdat’taki gazeteciler içinde geçerli. Bağdat’taki gazetecilerin serbest hareket etmedikleri biliyoruz. Ancak Irak Enformasyon Bakanı’nın bilgisi dahilinde gezdiriliyor ve sadece bombalara hedef olan sivil yerler gösteriliyor.
Kurşunlanan gazeteciler Bu arada Irak savaşının başlamasından bu yana 3 gazeteci kurşunlara hedef olup öldürülürken birçoğunun da kayıp olduğu bildiriliyor. Gerçekten kaç medya mensubunun öldürüldüğü veya kayıp olduğu ise bilinmiyor. Bunu ancak savaştan sonra öğrenebileceğiz. Daha önce Iraklı askerler tarafından öldürüldüğü propagandası yapılan İngiliz Star Televizyonu muhabiri Terry Lloyd’in müttefik güçler tarafından bombalanan Basra şehri yakınlarında arkadan Terry Lloyd, arkadan kurşunlandı
kurşunlanarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Arkadaşı Daniel Demoustier ise ağır yaralandı. İngiliz ITN televizyonun 2 gazetecisi Belçikalı Fred Nerac ile Lübnanlı Hüseyin Osman halen kayıp. Kaçırıldılar mı veya öldürüldüler mi, bilinmiyor.
Cephede kurşunlara hedef olup öldürülen bir Rus gazetecinin dışında 39 yaşındaki Avustralya ABC televizyonu kameramanı olan Paul Moran ise Kuzey Irak’ta Ansar-e İslam adlı radikal bir grubun 22 Mart tarihinde gerçekleştirdiği bir suikast saldırısına kurban gitti.
İngiliz Gazeteciler Birliği Washington yönetimine yaptığı çağrıda olayın derhal aydınlatılmasını talep etti. İngiliz Başbakanı Blair ile Savunma Bakanı Geoff, yaptığı açıklamalarda, “Çok üzgünüz. Lloyd’un nasıl nerede ve kimler tarafından öldürüldüğüne dair bilgi sahibi değiliz” görüşlerini belirtmekle yetindiler. Washington ise İngiliz Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklamasına herhangi bir cevap vermedi.
Müttefik güçler kurşun yağdırdı
Star televizyonu kameramanı Demoustier’in diğer gazeteci arkadaşlarına verdiği bilgilere göre, Basra şehrinin yakınlarında arkadaşı Lloyd ile birlikte Amerikan ve İngiliz askerleri tarafından Iraklı askerlerin cephesine yakın bir mesafede bulundukları için yaylım ateşine tutuldular. Demoustier ayrıca, “Müttefik güçler tarafından kurşun yağmuruna tutulduğumuz için çok öfkeliyim. Iraklı askerler müttefiklerin gerçek hedefi olmuş olabilir. Fakat Iraklı askerlerin teslim olmak istediklerine eminim. Ama buna rağmen hepimiz yaylım ateşine tutulduk. Teslim olmaya çalışan ve yanımızda bulunan bütün Iraklı askerler de öldürüldü” açıklamasında bulundu.Dünyanın çeşitli kriz bölgelerinde savaş muhabiri olarak büyük bir üne sahip olan ve geçtiğimiz hafta sonu müttefik güçler tarafından öldürülen İngiliz gazeteci Lloyd, 1988 yılında Saddam’ın Halepçe’ye kimyasal silahlarla saldırmasını dünyaya duyuran ilk gazeteciydi. Lloyd, son olarak da Saraybosna ve Kosova’da görev yapmıştı.