29 şubat ve 7 marttaki yayınlarınızda, gittiğim her yerde sizinleydim. Boğazıma düğümlenenlerden korktuğum için canlı yayına bağlanabilme cesaretini bir türlü kendimde bulamadım. On saat sesiniz hiç düşmeden yayında kalmanız ve 9 yıldır da bizlere hissettirmeden, içinize atarak yayında kalma mücadelesi vermeniz sizin nasıl bir aşkla bu işi sürdürdüğünüzü bir kez daha gösterdi. İnanın ki, bu aşk karşılıksız değil. Sizlere bağımlı olduğunu söyleyen pekçok dinleyici arkadaşıma yürekten katılıyorum. Sessizliği ve sizsizliği düşünmek bile çıldırtıcı.
N. Negropente bir konferansında Harvard Media-lab yöneticisi olarak yaptıkları bir araştırmadan söz etmişti; Afrika'da çocuklara önce TV izletmişler sonra da radyo dinletmişler. Daha sonra da , en canlı renklerin hangisinde olduğunu sormuşlar.Altı yaşında bir oğlan çocuğu, " radyonun renkleri çok canlı" demiş. Kendimi, sizlerin yayınınız karşısında yıllardır hep 6 yaşında Afrikalı çocuk gibi hissettim.Yaşamımı ,Açık Radyo'ya tutulduğum/ bağlandığım günden bu yana pırıl pırıl canlı renklerle sürdürmemi sağlıyorsunuz. Sizi rakipsiz kılan, bilgi kanallarımızı neredeyse bir sağanağa tabii tutmanız ve anaakım medyaya kiralanmış beyinleri kişilik sahibi yapma misyonunuz. Kültürel sermayemize yaptığınız katkı tartışılmaz.Unutmaya başladığımız insan sıcaklığını, bilginin gücünü sizlerle yeniden yakaladık. Sizlere kendimi boğazıma kadar borçlu hissediyorum. Kampanyanızla en azından " benim de çorbada tuzum var" hissiyle biraz olsun gönül borcumu ödeme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.Hep sesinizle ve sevginizle kalabilmek dileğiyle.
Prof.Dr Nurdoğan (Nurdan) Rigel - Alev Rigel