Merhaba kâinat!..
Değişik bir konu seçelim dedik bugün: Daha önce hiç değinme fırsatını bulamadığımız şu savaş meselesini ele alalım.
Bu Site’de sayısız yazıda ele alınan bir konu vardı. Savaşkanlığın ardında petrol akışının ve dolayısıyla petrol zengini Ortadoğu’nun ABD tarafından tam kontrol altına alınması çok yazıldı çizildi. Meğerse, doğru değilmiş!
Kulağına nereden gitmişse artık, Britanya Başbakanı Blair, konuyla petrolün hiçbir ilgisi olmadığını, bunların bir “komplo teorisi”nden ibaret olduğunu ve asla dikkate alınmaması gerektiğini bir güzel anlatmış kendi partisinin milletvekillerine.
Koskoca Britanya Başbakanı yalan söyleyecek değil ya. Petrol ve hegemonya için değil, terörün ve kitle imha silâhlarının ortadan kaldırılması için savaşa girildiğini kabul etmemiz gerekiyor.
Gelgelelim, koskoca Britanya’nın yaşayan en büyük yazarlarından John Le Carré, bütün meselenin de petrol ve para için olduğunu yazıyor koskoca Times gazetesinde. Makalesinin adı: “Amerika Birleşik Devletleri Aklını Kaçırdı”.
Carré’nin olağanüstü casus romanlarını sevmiyor olsanız da, koskoca yazarın komplo teorileri üretecek, koskoca gazetenin de bunlara ortak olacak hali yok ya?
Buyrun bakalım! Hangisi doğru söylüyor? Nasıl çıkacağız işin içinden?
Aslında şaka şaka! İçinden çıkılmayacak bir durum falan yok ortada:
Ne yazık ki, koskoca Britanya Başbakanı ve onun koskoca bakanları, koskoca ABD’nin hemen hepsi petrol zengini yöneticilerinin peşine takılarak gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Bayağı yüzkarası bir durum bu.
Ve, ne iyi ki, büyük yazar Le Carré ve dünyanın dört bir yanında kalem oynatan bütün öteki büyük yazarlar, düşünürler, tarihçiler, siyaset bilimcileri de doğru söylüyorlar. Onlara da insanlığın yüzakları olarak bakıyoruz.
ABD’nin yaşayan en büyük tarihçilerinden biri sayılan Profesör Chalmers Johnson, bu yılın sonlarında yayımlanacak kitabından çıkardığı “Irak Savaşları” adlı denemesinde, yaklaşan savaşın gizli nedenlerine ilişkin 4 teori sayıyor:
Birinci sırada petrol var. ABD’nin şimdiki yöneticilerinin tüm Ortadoğu’daki petrol akışını kontrol altına almak için yıllardır plan yaptığını söylüyor Johnson.
İkinci teori, İsrail’in sağcı Likud yöneticilerinin bölgede askeri üstünlük planları. ABD’nin kilit yöneticileri ile Likud’un bağlantıları vıar ve bu yöneticiler, sadece Irak’a değil, İsrail’in öteki düşmanlarına yani İran’a, Suriye’ye ve Lübnan’a da savaş açılmasını, ayrıca Batı Şeria ve Gazze’nin toptan İsrail tarafından sonsuza kadar işgalini savunuyorlar.
Üçüncüsü: İç politika. Yani Enron ve diğer büyük şirket kepazeliklerinin, görülmemiş büyüklükteki bütçe açıklarının, zenginleri görülmemiş ölçüde koruyan vergi indirimlerinin, McCarthy dönemini bile aratacak özgürlük kısıtlamalarının, ve El Kaide’nin bir türlü altedilememesinin unutturulmasını sağlayacak, kamuoyunun dikkatleri dağıtacak, Irak’a yönlendirecek savaş.
Dördüncüsü: ABD’nin yarım yüzyıllık emperyalist yayılmacılığı. 1953’te İran’da gerçekleştirilen ilk CIA darbesinden bu yana Amerikan emperyalizminin ve militarizminin baskısı sonucu bölgede ve dünyada kurulması istenen hegemonya planları, 1. Irak savaşı, 199 Balkan savaşı, 2001-2002 Afganistan savaşı...
Johnson’ın tarihî makalesi, şöyle bitiyor: “Atlanta Journal-Constituion editörlerinden Jay Bookman’ın yazdıklarına katılıyorum: ‘ABD yönetimi Saddam alaşağı edilmesinden sonra bölgeden çıkış stratejisi konusunda neden kayıtsız görünüyor? Çıkmayacağız da ondan. Irak’ı fetheden ABD, Orta Doğu’ya ve Irak’ın komşusu İran’a egemen olmak için bu ülkede daimi üsler kuracak.’ "
Le Carré’nin en heyecanlı romanlarından bile daha karmaşık komplo teorileri gibi görünüyor değil mi? Ne yazık ki, Johnson’ın anlattıkları doğru; Blair’in petrol konusunun komplo teorisi olduğu yolundaki sözleri doğru değil. (Keşke tersi olsaydı!)... Hatta, biraz ileri gitmek pahasına, bunların komplo olduğunu söylemenin bir komplo teorisine uygun olduğunu bile söylemek mümkün!
TC hükûmetinin Saddam’ı “sürgüne” gitmeye ikna ederek barışı ve bölgede istikrarı sağlamaya yönelik çabalarını ve ABD’nin Türkiye’yi “korumak” adına NATO’yu devreye sokma çabalarını da herhalde bu teoriler açısından değerlendirmek gerekecek.
Saddam’ın gitmesi ile savaş olmayacağı görüşü, hani Allah için bir komplo teorisi sayılamaz asla, ama insana geçici bir huzur duygusu veren hani biraz safdilce bir teoricik de diyemez miyiz kuzum?
Le Carré’nin tarihî makalesi, babayla çocuğu arasında şöyle bir hayalî diyalogla bitiyor:
“Ama kazanacağız değil mi baba?”
“Elbette kazanacağız çocuk. Sen daha yatağında uyurken herşey olup bitecek.”
"Neden?"
“Çünkü, aksi halde Bay Bush’un seçmenleri çok kızar ve ona oy vermekten vazgeçebilirler.”
"Ama baba, insanlar ölmeyecek mi?"
“Senin tanıdıklarından kimse ölmeyecek tatlım. Sırf yabancı insanlar ölecek.”
"Televizyonda seyredebilir miyim?"
"Bay Bush izin verirse."
“Peki sonra? Herşey yeniden eskisi gibi olacak mı? Sonra kimse kötü şeyler yapmayacak değil mi?”
“Sus bakayım çocuk. Ve uyu artık.”
Devamı yarın...