Merhaba kâinat!..
Terör örümceği ağlarını örmeğe devam ediyor. (El Kaide “şebekesi”nden söz ederken, örümcek ağı gibi birşey kast ediyoruz zaten.) Sabahın alacasında Filipinler’den patlama(lar): 5 katlı alışveriş merkezleri, bitişikteki mağazalar, patlamadan tesirsiz hale getirilenler... En az 5 ölü, en az 144 yaralı, yaralıların birçoğu ağır... Bali faciasından yeni haberler: CIA uyarmış, Avustralya istihbaratına aktarmış, istihbarat teşkilatı Başbakan’a aktarmış, ama Başbakan kaale almamış nedense... Bir kaynağa göre (Yeni Şafak), Endonezyanın terör saçan ordusundan “sivil” teroristlere “satılmış” bir müthiş patlayıcı macun (C - 4) sözkonusu. (Ordudaki patlayıcının teroristeler kaça “patladığı” belirtilmiyor haberde). Başka kontr-terör kaynaklarına göre (Debkafile) Bali terörünün ardındaki herif, Başterorist Usame’nin kayınçosu Muhammed Halife’den başkası değil miymiş?!
Görüldüğü üzre, her iki tarafta da “halife”den geçilmiyor: Irak’ta ABD generali Franks terörü bitirmek için Saddam’ın halefi, yani bir tür modern “Bağdad Halifesi” olarak görevi devralmaya hazırlanırken, kıtanın öbür ucunda bir başka “Halife” terörün karanlık dehlizlerinden başını uzatıyor. ABD’nin beyni ya da kalbi Washington DC’nin tek tabanca teroristi, önyüzünde ölüm simgesi, arka yüzünde “I am God” yazısı bulunan tarot kartlarıyla ortaya çıkarken, artık halifelik bile taslamıyor, düpedüz “Tanrı’nın terorist olarak tecessüm etmiş hali” olduğu yolunda kartpostal atıyor insanlık camiasına. Hollywood’u örnek alan gerçek dünya böyle olunca, kendisini örnek alan gerçek hayatı örnek alan Hollywood da, herkesi tek tek öldüren keskin nişancı terorist filmini vizyona sokmaktan vazgeçiyor. Vazgeçişin sebebi, insanların filmden etkilenip terorist olmalarını engellemek olamaz. Zira, insanlar bu filme çok benzeyen şeyi gerçek hayatta zaten yapanların işlerini televizyondan seyretmekle meşguller... Şimdi, insan avcısı yalnız teroristi avlama faaliyetine Pentagon da katıldı biliyorsunuz. Washington semalarında keşif uçuşları yapan uçakta keşif yapan Amerikan askerleri... Yani: (Polisin iddiasına göre) tek bir kişi var ortada – bir ordu gibi çalışan -- ve bu tek kişinin karşısında da dünyanın en güçlü polis teşkilatı ile dünyanın en güçlü ordusu elele! İşte Hollywood, bu eşsiz senaryoyu gerçek hayattan alıp gümüş perdeye aktarmadı henüz... Hemen yapıp çıkartırsa, terorist de henüz yakalanmamış olursa, o, bu filmden esinlenip yeni hamlelere giriştiğinde, bundan esinlenen yeni bir dehşet filmi vizyona sokulduğunda --
Çok karışık oldu! İş çığrından çıkmak üzere. Bunu tefrikacılarınız da biliyorlar ama ne yapsınlar istiyorsunuz yani? Oncağızların da bütün hayat tecrübeleri, bugüne kadar seyrettikleri dehşet ve şiddet filimleriyle sınırlı...
***
... Pardon, bir de komedilerle.
Radikal’in manşetinden: “Siyasilerin tırmandırdığı ‘Kürt devleti’ tartışması komediye döndü.” Başbakan’ın “işler çığrından çıktı” dediği K.Irak’ta herşeyin kontrol altında olduğunu açıklayan Dışişleri Bakanlığı liderlere basiretli, soğukkanlı ve gerçekçi değerlendirmeler yapmaları uyarısında bulunmuş. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Buluç, bu tarihi açıklamasını medyaya ve kamuoyuna yapmış. Ama bu açıklamasının medya ya da kamuoyuna hitaben olmadığını söylemiş. “Daha ötedeki makamlara” seslendiğini belirtmiş. Kamuoyunun temsilcisi olan medya mensupları kendilerine seslenmeyen devlet görevlisine, “madem öyle, neden muhatabınıza mektup yazmıyorsunuz da bize açıklama yapıyorsunuz o zaman?” diye sormamışlar ve kendi üzerlerine asla vazife olmadığı bizzat seslenmenin sahibi tarafından belirtilen mercinin bu seslenmesini yayınlamışlar. Dahası, Başbakan’a ters düştüğünü bizzat belirttikleri bu “sesleniş”in Başbakan’a değil, “siyasi liderlere” olduğunu da söylemişler... Burası da biraz karışık oldu, tefrikacılarınız biliyor ve özür diliyorlar.
“Sesleniş”ler ve basiret uyarıları yalnızca Dışişleri Bakanlığından gelmiyordu. Ekonomiden sorumlu Bakanlık’tan da bir “duruş” geldi. Sabah’ın manşetinden: “... Ekonomi Bakanı Masum Türker IMF’ye kafa tuttu. Ama ne söylediyse bir gün sonra tersi çıktı.” Olay şöyle olmuş: Financial Times’da ‘IMF Türkiye’yi taahhütlerini yerine getirmediği konusunda uyaracak’ diye bir yazı çıkınca, Bakan da kızmış ve [DSP’li liderlerinin (Ecevit, Gürel) DSP’yi ve DSP öncülüğündeki hükûmeti kundaklayanlar olduğunu söylediği gibi,] bazılarının da yabancı basın organlarında yazı yazdırmak şeklinde komplolar içine girdiğini ifade etmiş DSP’li taze bakan. İşte oradan kalkarak, ulusa kükreyerek seslenmiş: “Herkes ulusçu olmayı öğrenmeli. Yoksa öğretiriz!” demiş.
Yalnız, bu çok öğretici tavrın arkasından IMF’den de hayli öğretici bir başka duruş geliyor: “Ulusal duruş”a karşı “uluslararası duruş”: IMF temsilcisi, Bakanın hafif posta atarak “bizzat imzalayacağım!” dediği niyet mektubunu imzalamamamış. İmzalamamakla kalsa gene iyi: Seçimden sonraki yeni hükûmetin ekonomi bakanı kim olacaksa, ( tabii ulusal olarak Türkiye’nin IMF’ye söz verdiklerini yerine getirmesi halinde) onunla imzalayacağını belirterek, kredi dilimini serbest bırakmadan ülkeden ayrılıp merkezine dönmüş...
Her an öğrenmeye hazır ve nâzır tefrikacılarınız, kendi ülkelerinin bakanlarından iç ve dış konularda sağlı sollu iki esaslı duruş tokadı yedikten sonra, bir de dönüp Uluslararası Fon’dan gelen uluslararası silleyi ense nahiyelerine alınca, kabul edeceğiniz gibi, (öğrenme sürecini biraz yavaşlattığı bilimsel olarak da sabit olan) “groggy” duruşuna geçtiler. Şu sorunun cevabını kavramakta güçlük çekiyorlar: İşlerin çığrından çıkıp çıkmadığı konusundaki tartışmalar çığrından çıktı mı, çıkmadı mı?
Sersemlik durumu dağılır dağılmaz, esas duruşa geçecekler, mucizevi cevabı bulacaklar ve işte o zaman, evet -- bir çığır açacaklar! Az durun.
Devamı yarın...