Merhaba kâinat!...
Bütün dünyada insanı kafatasının içinden başka kaçacak yer kalmadığı duygusuna kaptıran Bali’deki muazzam terör saldırısının yankıları devam ediyor. Polis, yüzlerce kişiyi istintak ettikten sonra, garip konuşan (yani lâfları birbirini tutmayan) ve polisle teşrik-i mesai yapmakta gönülsüz davranan iki kişi üzerinde duruyormuş. Endonezya polisinin olağanüstü kontrterör yetkileriyle donatılması gündemde. Ulusal polisin ardından, uluslararası kolluk görevini üstlenen ABD yönetimi de bu yerel duruma vaziyet etmiş: Amerikan ve dünya müziğinin dev isimlerinden Belafonte’nin “ırkına ihanet ettiği”ni söylediği Dışişleri Bakanı Powell, bu terör saldırısının Endonezya’nın kararlığını artırmaya yarayacağını söylemiş. Endonezyalı yorumcu ve akademisyen Wimar Witoelar ise Endonezya’da terörün çok derin kökleri olduğunu, ülkede El Kaide markasının yanı sıra yerli malı “ordu destekli teroristlerden” yığınla bulunduğunu belirtiyor. Yeryüzünün gördüğü en korkunç terör katliamlarından birini gerçekleştiren Suharto-Ordu markalı 35 yıllık devlet terorizminin, ayrıca aşırı İslamcı Cemaa İslami gibi kuruluşları da besleyip büyüttüğünü yazıyor. ABD’nin ünlü ekonomi yorumcusu Paul Krugman da (New York Times), terörle konvansiyonel savaşı seçen Bush ve arkadaşlarının, Irak’ı istilâ planlarıyla en vahim hatayı yapmanın eşiğinde olduğunu ekliyor: “Anahtarlarını biraz ötedeki karanlık sokakta kaybetmiş olan ve fakat bunları daha iyi aydınlatılmış olduğu için kaldırımda arayan adama benziyorlar. Bu herifler konvansiyonel bir savaş peşindeler; ama El Kaide bu kurallarla dövüşmeyi reddediyor; onlar da o zaman kendileriyle konvansiyonel dövüşecek bir düşmana saldıracaklar. Eh, karanlık sokakta bekleyip onları seyreden teroristler de ellerini ovuşturup duruyorlar tabii.”
Bu arada, dünyanın en yüksek IQ (zekâ) seviyesine sahip olduklarını ispat çabasındaki Britanya vatandaşları da, Bali’deki patlamalar üzerine Irak’ın vurulması konusunda çok daha istekli hale gelmişler. (Guardian/ICM araştırması, savaşkanların oranının olaydan sonra yüzde 10 arttığını gösteriyor.)Güneydoğu Asya’daki terörün kökünü kazımak için Ortadoğu’ya bomba ve füze yağdırmak, üstün Anglo-Amerikan zekâsının son parlak ürünü olarak karşımıza çıkıyor.
ABD’nin kalbini haraca kesen Amerikalı keskin nişancı terorist(ler) FBI ajanı bir kadını beyninden tek kurşunla vurdu. Orada, artık duruma Pentagon vaziyet edecekmiş. Pentagon kayıtları taranırken, askeri personel de polisle birlikte keşif uçuşları ile semadan terör denetimi yapacakmış bundan böyle. Henüz bir yeni araştırma haberini almayan tefrikacılarınız, bu kuzey Amerika terör kâbusunu bitirmek için bir an önce Irak’ın vurulup topyekûn istilâsından başka çare olmadığını biliyorlar tabii, ve Amerikan halkına bu kesin çözümü öneriyorlar nâçizane.
Zaten, tefrikacılarınıza filân lüzum kalmadan bu çözüm yola çıktı bile. Türkiye’den üs istendiği iddiaları doruğa çıkarken, çok gerginlik yaratıcı bir haber: General Franks, önümüzdeki Pazartesi TC Başkenti Ankara’ya ayak basıyor. Kim mi bu General Franks?
“Irak komutanı” (Zaman); “Irak’ın ABD’li valisi” (Sabah); “ABD’li halef” (Akşam)...
İşte bu Vali-halef-komutan, Türkiye’den üsleri kullanma iznini alıp Bağdat’ı düşürdükten sonra herhalde Saddam halef’liğinden Bağdat halifeliğine, Orgenerallikten de Paşa’lığa dönüşür...
Bu arada, komşu Irak’ın ABD müstakbel paşaları komutası altında istilâsı konusundaki haberler takip edilirken, Kuzey Irak Kürtleri hakkında basında yorum ve rivayet muhtelif: Milliyet ve Akşam gazeteleri haddini aşan Barzani’nin Türkler olarak bizlerin sabrını zorladığını yazarlarken, Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök soruyor: “O devlete niye karşıyız? Bu soruyu üçüncü defadır soruyorum Biz, Türkiye olarak, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasına niye karşıyız? Bu soruyu her soruşumda karşıma gerçekçi bir cevap değil, basmakalıp yargı çıkıyor...”
İki soru da biz tefrikacılarınızdan: “Biz” kimiz? Ve, Medya “bizi” temsil yetkisini bizden ne zaman aldı?
Devamı yarın...