Merhaba kâinat!
Kuzey yarıküremizde, Orta Avrupa’yı deyim yerindeyse yerle bir eden ölümcül seller bu ay hafifçe yer değiştirdi. Şimdi Fransızlarda sıra: Boğulup ölme, yerinden yurdundan olma, güzelim tarihi kentlerinin tabiatın sert şamarıyla hırpalanmasını, sevgili arabalarının sürüklenip gitmesini hüzünle seyretme sırası. Küresel iklim değişiklikleri, güney yarıküremizde de etkin: İngilizlerin son araştırmasına göre, Antarktika’daki (Güney kutbu) deniz örümceklerini, midyeleri, kafadan bacaklıları ve bu gezegen üzerinde görülmüş en egzotik hayvan türlerini neredeyse hep birlikte (krill’ler hariç) gömeceğimiz anlaşılıyor...
Neyse, biz kafadan bacaklıları şimdilik unutup, kafasız bacaklı politik hayvanlara bir dönüş yapalım: Duyduk duymadık demeyin dostlar: Savaşın eli kulağında. Neredeyse bir yıldan beri bıkmadan usanmadan tekrarladığımız bu sonbahar kaosunun başlangıç tarihini henüz revize etmemiz (yani öne almamız) için bir sebep göremiyoruz. Ama, Bush’un Perşembe günü Birleşmiş Milletler’de yapacağı konuşma, kesin tarihin belirlendiği gün olacak; burası kesin. (Görüldüğü üzre, savaşın olup olmayacağı konusunda değil, tarihi konusunda küçük bir şüphemiz var sadece.)
Esasen, savaşın hava safhasının zaten başlamış olduğu, tanınmış uluslararası strateji uzmanı Dan Plesch’in de imzasını taşıyan Observer yazısında daha geçen Pazar net bir dille ortaya konmuştu. Eski UNSCOM denetçisi ve eski deniz piyadesi Ritter, bir aydan fazla bir süre önce, askeri hazırlıklarda artık geri dönülmez noktaya gelindiğini aynı soğukkanlılıkta Boston’daki konuşmasında söylemişti. Bu durumda, vurmanın gerekçesi var mıdır yok mudur ya da Bush’un içte Kongre’nin, dışta BM’nin rızasını alması gerekli midir gibi sorular, Bush’un “görüş alma” telefonları vb. ancak saf tefrikacılarınızın kafalarını meşgul edebilecek akademik sorular olarak kalacak herhalde.
Gene de hakkını yemeyelim: Bush’la onun kankası Blair’in, İngilizlerin o saygın strateji kuruluşu IISS’yi de ikna ederek Saddam’ın canavarlığına “kanıt” yarattırma yolunda kahramanca bir PR (tanıtım) mücadelesi vermiş oldukları görülüyor. ABD’de, Britanya’da merkez medyanın birçok organının pohpohladığı bu raporun üzerine Türkiye’den de Sabah gazetesi atlamış: “Saddam şimdi yandı” sürmanşeti ile ve Ankara’yı vuracak füzeleri falan gösteren illüstrasyonlu grafiklerle. Ortada iki küçük sorun var yalnızca: Birincisi, bu “zoka”ya -bilmeden ya da kasden- yakalanan gazeteler, raporu okumamışlar. Çünkü, raporu okuma zahmetine katlanan Independent yazarı Kim Sengupta’nın yazdığı gibi bu belgede, o yayın organlarının söylediklerinin tam aksine, Saddam’ın 1991Körfez Savaşı öncesine göre çok daha zayıf durumda olduğu, tehdit mehdit etme durumunda olmadığı açık seçik yazılı. İkincisi, Sabah’ın sürmanşetten verdiği “El Abbas Ankara’yı Vurabilir” başlığının, gazetecilik argosu ile bir “asparagas” olduğu apaçık. Çünkü, Hasan Ersel’in Açık Site’de 13 Ağustos’ta yayınlanan ayrıntılı çalışmasında (“Irak’ın Füze Yapım Programı”) kolaylıkla görülebileceği gibi, Irak’ın elinde El Abbas füzesi filân yok! Denemeleri başarısız olmuş ve bu füzenin yapım çalışmaları Körfez Savaşından önce, 1990’da durdurulmuş!
Bakınız: IISS’nin PR amaçlı raporları, Bush’un ikna amaçlı telefonları, Fransa Cumhurbaşkanı’nın savaşa kapı aralama şeklinde yorumlanan açıklamaları (“Dünya işlerini idare etmek için bir iki ilke ve birazcık da düzene ihtiyaç var”), güverşahin Powell’ın – Akşam gazetesinin harikulade terimiyle –savaş karşıtı tavrını “yumuşatması”, ABD Genel Kurmay Başkanı’nın “hazırız, başkanın emrini bekliyoruz” açıklamaları, dünyanın en büyük kargo uçağının İncirlik’e inmesi, Türk Dışişleri Bakanının New York programına ‘son an’da Washington’un eklenmesi...
Sözün özü, bu kanlı savaşın olacağı, bu çılgınlığı ancak “rasyonel” düşünen bir ABD yönetiminin önleyebileceği ve fakat böyle bir muhasebenin yapıldığına dair bir ipucuna da ne yazık ki herhangi bir yerde raslanmadığı söylenebilir.
İyisi mi, ince eleyip sık dokumayı bırakalım. Süpergücün süper başkanından Perşembe günü New York’taki BM kararâhından dünyaya yayılacak tarihi konuşmayı bekliyelim:
"Birkaç ilke üstü az düzen" oradan gelecektir.
Devamı yarın...