No.184 - Alles in ordnung

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

... Milas valisi, ören beldesindeki orman yangınının tamamen kontrol altına alındığını bildirdi. Ama “âni bir alevlenmeye karşı” ekiplerin bölgede hazır bekletildiğini de hemen sözlerine ekledi. Antalya’daki yetkililer de keza: Yoğun çabalar sonucu kontrol altına alındı ve fakat “buna rağmen” yeniden başlama tehlikesine karşı uyanık bir bekçilik sözkonusu...(aa)

... Tokyo’da yetkililer, küresel ısınmanın dört katı hızla ısınmaya devam eden başkentin bir “ısı adası” oluşturduğunu kabul ettiler; durumun kontrol altında olduğunu söylediler...ve fakat bu tehlikeli gelişmenin önünü almak için kentteki binaların yarısının çatılarına “serinletici bahçeler” kurma girişimini başlattıklarını da bildirdiler... (bbc)

... Çin’de, dev Dongting gölünün sellerden taşması tehlikesine karşı bir milyon görevlinin kahramanca yürüttüğü savaş tam kazanılırken, yeni sağanak yağışlar ve kuvvetli rüzgârlar korkuları artırdı... Durum şimdilik kontrol altında diyen yetkililer, “eğer yağışlar böyle devam ederse suların yükselmesinin mümkün olduğunu da söylediler... bu sellere, yıllardır süren endüstriel ve ekonomik faaliyet sonunda ortaya çıkan çevre tahribatının yol açmış olmasından korkuluyor... (bbc)

... Dünya üzerindeki mercan kayalıklarının genel durumu hakkında ilk küresel araştırma tamamlandı. 5 bin bilim adamı ve 60 ülkeden günüllülerin katılımıyla yürütülen dev araştırmada dev sonuç: Okyanusların “can damarı” olan mercanlarda son 20 yıl içinde, son 1000 (yazıyla bin) yılda görülen zarardan daha fazla hasar var! İncelenen 1107 örnekten sadece 1 (yazıyla bir) tanesinin bozulmadan bugüne gelebildiği anlaşıldı. Zararın ekonomik faaliyetlerden kaynaklandığı düşünülüyor... (ap)

...Dünya tarihindeki en büyük endüstri facialarından birine “evsahipliği” yapmış olan Bhopal (Hindistan) kentinde dâvâ yeniden görülüyor... 1984’te ABD’nin dev Union Carbide şirketine ait kimyasal fabrikadan sızan gazlardan 3000 kişi uykusunda boğulmuş, aradan geçen 18 yıl içinde 20,000’den (yazıyla yirmibin) fazla insan ölmüş, 100,000’den fazla insan (kurbanların bugün doğan bebekleri dahil) hastalanmış durumda... Hindistan Hükûmeti, Union Carbide Başkanı Warren Anderson’ın “ölüme sebebiyet”ten yargılanmasını istemiş, ama Başkan Amerika’dan gelmediği için “yargıdan kaçmış” sayılmıştı. Hükûmet, şimdi yeni başvurusunda “ihmal”den yargılanmasını istiyor Başkan’ın.... ama zaten ABD’den bir talebi de olmadığından, Başkan’ın mahkemeye çıkarılmayacağına kesin gözüyle bakılıyor... (bbc)

... Spolana kimya fabrikasının başkanı işinden kovuldu. Çek Cumhuriyeti’nde son sellerle birlikte fabrikadan iki ayrı defada çevreye sızan çok zehirli klor gazı (400 + 500 kilogram) ile, yine zehirli dioksin ve cıva maddeleri büyük tahribat yaptı: Çevre arazide havadaki ağır kokunun yanı sıra, asılı kalan buluttan ağaçların ve ürünlerin yandığı, bazı tarlaların yıllar yılı kullanılmaz hale geldiği bildiriliyor... Spolana yetkililerinin baştaki yalanlamaları ile sonraki çelişkili demeçleri yerel halkı kızdırdı... Soruşturma komisyonları Almanya’ya da sızan bu maddelerle bir “mini Çernobil” yaşandığını söylediler... Ve fakat, yetkililer olayda yaralanan ya da ölen kimse olmadığını söyleyerek halkı yatıştırdılar... (bbc)

... Dünya zirvesi, çokuluslu dev şirketlerin zirveyi ele geçirip geçirmedikleri tartışmalarıyla açıldı. G. Afrika Başkanı Mbeki “yoksulluk ve sefalet okyanusları ile kuşatılmış zenginlik adalarından” oluşan ve “en güçlü olanın ayakta kaldığı” [Darwinien] bir dünya toplumunun ayakta kalamayacağını açıkladı. Dünyanın dünyayı çevre felâketleri ve yoksulluk tehdidi altına soktuğunu söyledi. (Guardian) ... Açılıştan iki gün önce “sâkin ve barış içinde bir zirve” beklediklerini söyleyerek sâkin sâkin dondurma yiyen polislerin, bu konuşmadan iki saat sonra barışçı protesto gösterisi yapanların üzerine sersemletici bombalar attığı, hatta polis atlarına koruyucu miğfer giydirildiği görüldü (bbc) ... göstericilerin gözlerinden dökülen yaşların gözyaşartıcı gazdan mı, gözyaşartıcı gaz bombalarının yaktığı ayakların acısından mı geldiği... pek anlaşılamadı... Ya da... ya da, şu: Bush, zirveye gelemeyeceğini bildirdiği özel mesajında dünya zirvesine ve dünya halklarına çok önemli bir “sürpriz”i olduğunu açıklayınca, bu sürpriz’in yarattığı “hamiyyet gözyaşları” olamaz mıydı bütün bu gözlerden dökülen yaşlar acaba? (açık radyo -ar- muhabiri Alp Pir/Johannesburg)...

... Ve tabii, soruların sorusu şuydu: “Biz gerçekten ne istiyoruz” bu dünyada?

(Monbiot’nun, üstad Thoreau’yu aratmayan felsefî yazısı Guardian’da.)

***

Kâinatın sorusu yukarıdaki iken, ülkemizdeki soru şuydu: Seçimi erteletip Profesör Çiller’e başbakanlık öneren aracı(lar) kimdi? Ayrıca, Başbakan olmak isteyen Çiller miydi, yoksa Yılmaz mı? Hangisi doğru söylüyordu? İkisi de mi? Yoksa doğru (ve gerçek) ikisinin arasında bir yerdeki “altın orta”da mıydı? Yoksa, yüce Meclis, ezici çoğunlukla seçim kararı aldıktan sonra bu seçimi erteletmek üzere gizli komplolar hazırlayan kötü niyetli insanlar da mı vardı ülkede?

***

Özgürlük cephesinden gelen en taze haber de şuydu: Bush artık, Irak’a saldırmakta özgür! Başkan’ın hukuk danışmanları, Başkan’ın Başkomutan olarak kimseye sormadan Irak’a saldırmasının meşru olduğuna dair fetva verdiler. Böylece, dışta BM’ye ve uluslararası hukuka, içte meclisle senatoya hesap verme zorunluluğu olmadığı ortaya çıktı Başkan’ın. Başkan Yardımcısı da Başkan’ın hukukçuları ile aynı anda yaptığı bir açıklamada, dünyanın (yani ABD’nin) Irak’ı vurmak için bekleyemeyeceğini dünyaya ilân etti. Başkan hukukçuları ve Başkan yardımcısı ile aynı sıralarda, Başkan’ın medyasını temsil eden ve “Başkan’ın basın sözcüsü” diye adlandırılan NYT yazarı Safire da Başkanlığın Saddam sonrası planlarını kaleme aldı: Kuzey Irak’ta federe Kürt devleti kurulacak, Türkler de bundan korkmasın mealinde Türkiye’yi ve dünyayı rahatlatıcı bir yazı yazdı...

Eh, sıra geldi son soruya: Başkan, yardımcısı, hukukçuları ve medyası dünyadaki yangının tamamen kontrol altında olduğunu hep bir ağızdan ilân ederlerken, tefrikacılarınıza ne yapmak düşer dersiniz?

Devamı yarın...