Merhaba kâinat!
Gazetelerin projeksiyonu müşterek: Hükumetin aşağı yukarı 10 günlük ömrü kaldı!
Büyük bir sürpriz yok bunda. Nitekim, Ecevit de (neden sonra) milletvekili sayısı 276’nın altına düşerse istifa etmek zorunda kalacağını söylemiş. Söz konusu sayı ile halihazırdaki sayı arasında (anbean artan istifaları bir an için hesaba katmazsak) 13 gibi bir fark mevcut. Doğru; hafta sonuna kadar hükumetin çoğunluğu kalmayacak gibi görünüyor.
Sonra da istifa edecek Ecevit. Bir aydan uzun bir süredir dile getirilen “Çekil”, “Çekilin” ya da “Çekiliniz” çağrılarının ardından artık çekilmez bir hale gelen ve sadece ‘koltuk sevdası’ olarak görünen ısrarı sona erecek.
Türkiye’nin gördüğü en saygıdeğer, en muteber politikacılarından Bülent Ecevit, hepimizin gözü önünde ve net bir istiskalin ortasında, hemen kimsenin inanıyor görünmediği bir iktidara tutunmayı tercih etti.
8 Temmuz 2002 Pazartesi günü, DSP’den birbiri ardına istifalar sökün etmeye başlayınca istenmeyenin Demokratik Sol Parti ya da demokratik sol değil de (Bahçeli’nin tavsiyesiyle iktidarda kalmayı doğru bulacak bir) Ecevit olduğunu nasıl göremedi; bu soruya rasyonel bir cevap bulmak da o kadar kolay olmayacaktır herhalde.
‘Halkçı’, ‘Karaoğlan’ ve ‘umudumuz’ Ecevit, umutsuzluğumuzun simgesi olarak hatırlanacak ve belki de en önemlisi tarihe geçme fırsatını birkaç defa kaçırmış bir politikacı olarak kalacak akıllarda.
***
Bir haftadır Irak’a savaş açılacağı haberleri okuyoruz, yeniden: New York Times, hazırlıklar tamam, diyor. Observer, Ürdün’ün tramplen olarak kullanılacağını belirtiyor. Muharrir el-Arabi gazetesi, Ağustos aynı savaş ayı olarak veriyor. Tarihe şahinler şahini, yani ‘velociraptor’ olarak geçmeye azimli Wolfowitz, Türkiye-Senegal maçına ve Gelibolu’nun güzelliklerine hayran, Derviş ile yemek yiyor. Londra’da, Saddam muhalifleri askeri konsey topluyor ve tramplen olmayacağını söyleyen Ürdün’den Prens Hasan toplantıya katılıyor. Savaş planlarını incelemekte olduğunu inkar etmekten vazgeçen Britanya’nın Başbakanı yıldırım ziyaretiyle Washington’da savaş zirvesine gidiyor. Ve Prof. Çiller de savaş zamanında başbakan olarak Irak savaşı sayesinde (‘Sarıkız’ olarak?) tarihe geçmek istiyor.
Bir haftadır Irak’a savaş açılacağı haberleri okuyoruz ve bu haberler ABD kapitalizminin yolsuzluk ve iflas sarmalında şiddetli baş ağrıları çektiği bir dönemde geliyor. Bu arada, yolsuzluk meselesinin üzerine vargücüyle gideceğini söyleyen Bush’un, yolsuzlukların üzerine vargücüyle gitmesini sağlayacak adamı Larry Thompson’un yolsuzluk iddialarını parayla susturduğu iddia ediliyor ve Bush’un 11 Eylül’den sonra yüzde 90’ı bulan kamuoyu desteği yüzde 68’e geriliyor.
Dolayısıyla, bir an önce önce savaşa girilip bu tatsızlıkların unutulması şart.
Devamı yarın...