Garaj İstanbul'dan Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran Namus Oyunları Festivali'ni konuşmak üzere Açık Dergi'ye konuk oldular; Namus Oyunları Festivali'nin hangi ihtiyaçtan doğduğunu anlattılar, festivalin programı, etkinlikler, gösteriler ve ekip hakkında bilgi verdiler.
Dinlemek için:
İndirmek için: mp3, 25 Mb.
Övül Avkıran'ın, Namus Oyunları Festivali'nin hangi ihtiyaçtan doğduğunu izah eden yazısı:
Bugün yaşadığım, bir metropol, bir dünya kenti olan İstanbul'da, demokrasi ile yönetilen, dünyanın gözünün üzerinde olduğu çağdaş Türkiye'de, doğusu batısı güneyi kuzeyi fark etmiyor her bir köşesinde, hala töreden, namus cinayetlerinden konuşuyorsak, "Kadına yönelik şiddet" alışıldık, sıradan, gündelik yaşamımıza, dilimize yerleşmişse, evlat, kardeş, anne, abla, eş olan kadın; kısa giydi uzun giydi, yan baktı, bakmadı, istedi istemedi, yaptı yapmadı, konuştu konuşmadı, sustu susmadı diye yemeklerine fare zehiri konuyorsa, kendilerini öldürsün, erkek evlatları ceza almasın diye anneleri kapılarında bekliyorsa, erkekler kadınları öldürmekle yetinmeyip, bedenlerini ezme, paramparça etme, şiddetin sınırlarını zorlama güdüsünü hala taşıyabiliyorlarsa, her gün gazeteleri açtığımızda - 3. sayfası kalmadı- her sayfadan töre, namus, geçimsizlik, kıskançlık v.s adı altında kadına yönelik şiddet haberleri fışkırıyorsa, televizyonu açtığımda şiddete, kadın ve şiddet haberlerine artık tahammül edemiyorsam, yaşadığım şehrin orta yerinde genç kızların bedenleri paramparça çöplerden toplanıyorsa, katilleri aylarca bulunamıyorsa, saklanıyorsa, bu ülkenin mal mülk, köşe koltuk edinmişlerinden başlayarak koca koca adamları cocukları, torunları yaşlarındaki kız çoçuklarını, gencecik kızları alıyor, evleniyor, taciz ediyor ve biz bunlara her gün magazin basınında şahit oluyor, seyirci kalıyorsak, bu ülkenin gelmiş, geçmiş, gelecek iktidar olan yönetimleri gereklilikleri yerine getirmiyorlar, bir değişim dönüşüm sağlayamıyorlarsa, değiştirmeye dönüştürmeye çalışanların önünü açmak bir yana, tıpkı çağdaş yaşamı destekleme derneği örneğinde olduğu gibi onbeşbin kız öğrenciye soruşturma açıyorlarsa, kadın sığınma evleri açmak yerine, kapıyorlarsa, iktidara karşı politikalar ürettiklerini düşündüklerimizin, herşeyi aracı kıldıkları gibi ‘kadın var oluşunu' da kendi iktidar yolculuklarında aracı kıldıklarını, alet ettiklerini görüyorsak, kadın üzerine ürettiğimiz işler aracılığı ile dünya üzerinde hareket ederken topladığım edindiğim bilgiler üzerinden hala bizden daha kötüler, bizden daha iyiler üzerinden hissiyata kapılıyorsam, gördüklerim, duyduklarım, okuduklarım bir yanda garajistanbul mekanının oluşumunun fikir anası, kurucusu bir kadın olarak, oyuncu, yönetmen yönetici şapkalarımla, kişisel tarihimin bilgilerinin farkındalığı ve şişkinliği ile, bir kadın olarak sadece var olabilmek bile artı bir çaba gerektiriyorsa, ben kendi küçük dairemde dahi okumuş, yazmış, çizmiş, düşünen insanlardan kadına ve üzerine üretilen işlere "yine mi kadın meselesi" cümlelerini duyuyorsam, destek ararken koca kurumların koca yöneticilerinin daha “kadın temalı bir iş...” derken nasıl kaçtıklarına şahitlik ediyorsam, komşuda, markette, trafikte, sokakta, televizyonda, gazetede, işte, doğranmam, tecavüze uğramam, dayak yemem gerekmiyor, ruhumun paramparça olduğunu hissediyorum, buna katlanamıyorum.
Bu şiddete başımı eğemem, gözümü kapayamam, duvarlarımı öremem.
Ben bir kadınım. Sahip olduğum şapkalarımla, oyuncu olarak, yönetmen olarak, yönetici olarak, tüm olanaklarımla, elimin uzandığı, gücümün yettiği yere kadar, önce kendi bahçemden başlayarak, “ne yapabilirim?” sorusunun cevabını arıyorum.
Namus oyunları, garajistanbul'da 2.yılında, ihtiyaçtan!
17 Kasım 2009 tarihinde Açık Radyo'da Açık Dergi programında yayınlanmıştır.