Sn. Eğin,
Açık Radyo’yu kurulduğu günden bu yana olanaklarım ölçüsünde dinlerim, eleştiririm, desteklerim, beğenilerime uymayan bir program olunca da radyomun düğmesini kapatır veya bir başka frekansa geçerim. Eleştirilerimi yine (çok rahatsızlık duyduğum bir konuysa) doğrudan ileterek interaktif bir dinleyici olmaya çalışırım. Sizin 01.06.2006 tarihli köşe yazınızı da bu çerçevede dikkatle okudum, ne varki görüşlerinizi çok sağlıklı bulamadım. Radyo’mu savunmak doğrudan görevim olmasa da, görüşlerimi paylaşmakta yarar olabileceğini düşündüm.
NPR dinlemeniz kişisel tercihinizdir, ancak bu mükemmel radyoyla (NPR), Açık Radyo’yu karşılaştırmak pek bir uygunsuz kaçıyor. Sizin, bir Mercedes arabanız var, çok da iyi bir karbüratörü var, benim de küçük bir Ford otomobilim var ve onun da karbüratörü iyi çalışıyor...: Sizin Mercedes’in karbüratörünü Ford’a koymak benim arabamı daha iyi kılmaz ki! Tıpkı NPR’ın program anlayışını Açık Radyo’ya adapte etmeye çalışmanın yarar sağlamayacağı gibi. Dünya’daki milyonlarca radyo istasyonunun birbirini kopya etmesi, yada tek formatta yayın yapmasını beklediğinizi hiç zannetmiyorum, ama yazınızdan öyle bir anlam çıktığı kesin.
Ayrıca haksızlıklar da yapmışsınız Radyo’ma L
Açık Radyo her 6 ayda bir yeni yayın dönemi adı altında program ve programcılarında ciddi değişikliklere gidiyor. Bir ara web sitelerine bakarsanız, kuruluşundan bu güne ne kadar çok kişinin, ne kadar farklı programlarda, bu radyodan sesini duyurduğunu görebilirsiniz. Ben pek çoğunu hala özlüyorum. Bir önemli nokta da, gün boyu yaklaşık her yarım saatte veya 1 saatlik sürelerde programların değiştiği gözünüzden kaçmış. Açık gazete ve Açık dergi evet daha uzun ama onların formatı çok farklı değil mi?
Eleştirinize kaynak olabilecek ve hemen tamamı gece yarısın yakın veya daha sonra yayınlanan bazı programlar olabilir, ancak onlar da meraklısına ses veriyor, o saatte dinlemek istemeyen de dediğim gibi kapatır geçer, benim bildiğim her radyonun bir açma-kapama düğmesi var değil mi? Eminim sizinkinde de vardır. Onu kullanırsınız olur biter. Kasmayın!
Sırf meraktan soracağım sizin yirmi yaşındayken dinlediğiniz müzikler, keyif aldığınız yaşam tarzı ne kadar marjinaldi, masturbasyon denilebilirmiydi sizin dinlediklerinize de, yoksa siz hep Dede Efendi dinlediniz veya magazin adı altında Hande Yener mi izlediniz?
Sizin gibi “Aydın”ların bir tavrına da bayılıyorum...
Örneğin bir Tatlıses Radyo’ya hep “Magazin” yapıyorsunuz demezsiniz (dinleyicileri size hemen küfür ederler), günde 24 saat Karadeniz esintileri çalan Radyolara da bir sözünüz olmaz ama Açık Radyo’yu Magazin’den uzak kalmaktan dolayı eleştirirsiniz. Ben örneğin hiç Aliye izlemedim, Kurtlar Vadisi veya Televole’ de izlemem, Can Tanrıyar veya Hande Yener dinlemem! İzleyenlere, dinleyenlere de sözüm yok. Hatta sizin gibi bu programları yapanları “tuhaf adamlar” diye de nitelendirmiyorum. Sizce toplumdan kopmuş mu sayılırım? Hani bir rahatsızlığım yok ama belli mi olur? Belki hastalığımın farkında değilimdir! Kimbilir, lüzumsuz elitistlerden biriyimdir de farkında değilim. Aman lütfen bir açıklasanız da devekuşuysam farkına varsam. Ha unutmadan, Açık Radyo’da bazen rastlarsanız Türk Halk müziği programları ciddi anlamda yer alıyor, arabesk çalıyorlar, Türk Pop müziği tarihini yıllardır örnekliyorlar, arada Müslüm Gürses bile çalıyorlar (vallahi çalıyorlar. İnanamazsınız!)
Bir diğer yanılgınız ise, NPR’ı aklınıza kim geliyorsa konuşmuştur diye överken, açık radyoda bunca yıldır aynı şekilde yerli yabancı, düşünür, politikacı, sanatçı pek çok kişi konuşmuşken, bunların hepsini aynı kefeye koyup, hepsine birden seçkinciliğe kapılmış gidenler, hantallar, lüzumsuz elitistler diye nitelemenizde yatıyor.
Ancak asıl üzücü ve düşündürücü olan “emek”leriyle orada duran nice genç insan hakkındaki sözleriniz. Ücretsiz veya az maaşla siz hiç çalışmadınız mı? Siz CV’nize sadece ORAY EĞİN – önemli gazeteci - falan mı yazdınız. Neden o insanları küçümsemeyi seçtiniz? Yakışmadı Oray bey, bence hiç olmadı.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Şu temel prensibi size önermek isterim, yaşamınız boyunca işinize yarar (yaşım size öğüt vermeye müsait). Karşınızdaki herkesi en az sizin kadar zeki, dikkatli ve zevk sahibi kabul edin. Başka türlüsü gün olur ters teper. Yani Açık Radyo hep talepkar, ancak karşılığını vermiyor, kasıntılığını gevşetmiyor, kendini gözden geçirmiyor, buna karşılık tüm dinleyicileri, destekçileri “saf” olan bitenin farkında değil, ve bu durumu da, NPR gibi mükemmel bir radyo dinleyicisi olarak bir tek siz anladınız!! İşte bu hiç olmadı Oray bey. Bizleri ne dinlediğinin farkında olmayan zavallı dinleyiciler yerine koymanız hiç olmadı!
Çok önemli ve doğru tespitleriniz de var. Onları da vurgulayayım sırası gelmişken. Evet Açık Radyo tek değil, alternatifleri var derken mutlaka Türkiye’dekileri kastediyor olmalısınız. NPR’ı alternatif göstermediğinizi zannediyorum, hani onlar İngilizce yayın yapıyorlar da o anlamda şey ettirmiştim (popüler dille yazdım fark etmişsinizdir mutlaka)….. Türkiye’de ben pek rastlamadım ancak mutlaka vardır alternatifi, kimbilir? Ancak, çamaşır makinesi, hatta internet kullananların hepsinin yabancı dil bilmediğini, dolayısyla NPR’ın pek uygun bir seçenek olmadığını düşünüyorum, bilmem yanılıyormuyum? Sizin oralarda herkes çamaşır makinesi kullanma kılavuzuyla bir ileri yabancı dil kursu alıyorsa fark etmemiş olabilirim.
Asıl önemli sözünüze ise tamamen katılıyorum.
Açık Radyo iyi hoş ama bir NPR değil. İyi ki de değil, çok şükür değil! Açık Radyo Popüler kültürün “sığ” simgelerini reddediyor. Dilerim reddetmeye de devam eder.
Sevgili Açık Radyo. İyi ki varsın. Taze köşe yazarlarının, gereksiz masturbasyon yapmış olmak için yazdıkları yazılara rağmen dilerim açık kalasın.
Sevgiler
Oray Eğin'in 1 Haziran 2006 tarihinde Akşam Gazetesi'nde yayınlanan yazısı