'Mali kural'ın uygulanmasına ilişkin bir öneri

-
Aa
+
a
a
a

19 Mayıs 2010Referans Gazetesi

‘Mali kural' 2011 bütçesiyle birlikte yürürlüğe girecek. Dolayısıyla seçimin olacağı yılda Türkiye'de mali kural yürürlükte olacak. Bunun önemli ve olumlu bir değişiklik olduğu açık. Ancak öte yandan da riskli bir durum. Çünkü, verilerin özellikle (milli gelir rakamlarının) yayımlanmasındaki gecikme olgusu göz önüne alındığında, hedefler ile sonuçların karşılaştırılması gecikecek. Bu durumda da maliye politikasına ilişkin olarak zihinlerde doğan soruların yanıtlanması, kuşkuların giderilmesi hiç de kolay olmayacak. Bunun sonucu ise iktisadi karar birimlerinin algıladıkları belirsizliğin, olabileceğinden daha fazla olması. Öte yandan, 2011 yılı, pek de rahat bir yıl olacağa benzemiyor. 2010 yılında ekonominin yüzde 5 dolaylarında büyümesi pek şaşırtıcı olmayacaktır. Ne de olsa, 2009'daki olağan dışı daralma nedeniyle güçlü bir baz etkisi var. Ama bu etki 2011 yılı için söz konusu değil. Üstelik, özel yatırımlardaki canlanmanın 2010 yılında zayıf kalması ve Türkiye'nin ihracat pazarlarında çok daha yoğun bir rekabetle karşılaşması nedeniyle ihracatını artırmakta zorlanması söz konusu. Bu nedenlerle 2011'de büyüme hızı 2010'un epeyce altında kalabilir.
Şimdi bu durumu ‘kötümser senaryo' olarak ifade edelim. GSYH 2010 yılında yüzde 5 artsın. 2011 yılında büyüme hızı yüzde 3'e düştükten sonra, 2012'den itibaren tekrar yüzde 5'e yükselsin. 2009 yılı için ‘mali kural' bağlamında tanımlandığı biçimiyle kamu açığının GSYH'ye oranını yüzde 6,5 alalım. ‘Mali kural' kamu açığındaki düzeltmeyi, bir yıl önceki kamu açığı ile cari büyüme hızının uzun dönem hedef değerlerinden farklarına dayanarak yapmaktadır. Bu durumda mali kural 2011 yılından itibaren uygulanmaya başlanır ve ‘kötümser senaryo' gerçekleşirse, 2011 yılında kamu açığındaki azalma GSYH'nin yüzde 0,5'i dolayında kalacaktır. (Bu hesabı yapmak için 2010 yılında kamu açığı/GSYH oranı yüzde 4,7 olarak alınmıştır.) Bu sonucu 2012 için öngörülen azalma oranının GSYH'nin yüzde birinden fazla olması ile karşılaştıranların, hükümetin seçim yılında kamu açığını düşürme konusunda gevşek davrandığı hissine kapılması pekâlâ mümkündür. Oysa, tabloda verilen rakamlar seçimlerin var olup olmamasından etkilenmeyen ‘mali kural' denkleminden hesaplanmıştır. Ancak bunu kamu oyuna anlatmak pek de kolay olmayacaktır.
Bu tür bir sorunun ortaya çıkmamasını sağlamanın bir yolu, 2010 yılı ortasından itibaren, deyim yerindeyse, ‘örtük mali kural' uygulamasını başlatmaktır. Bununla kastettiğim, sanki mali kural uygulanıyormuş gibi hareket ederek 2010 için bir hedef belirlemek ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan'ın açıklamasında yer alan kamuoyunu bilgilendirme faaliyetlerine hemen başlamaktır. Böyle olunca, seçim yılından altı ay öncesinden itibaren kamuoyu bu bilgilerle tanışacak, bunları okumayı öğrenecektir. Öte yandan, kamu açığı mali kurala uygun olarak azaltıldığı takdirde yüzde 4,7'ye düşecektir. Bu, kamu açığında GSYH'nin yüzde 1,8'i düzeyinde bir düşüş sağlanması demektir. Bu durumda 2011 yılını değerlendirenler, kamu açığındaki azalmanın oranının düşük hedeflenmesinin hükümetin seçim ekonomisi uygulamasından değil, Türkiye'nin büyüme hızının düşmesinden kaynaklandığını daha kolay kavrayabileceklerdir. ‘Örtük mali kural' uygulaması, bir yandan seçim heyecanının ortalığı henüz sarmadığı bir dönemde kamuoyunun ‘mali kuralı' öğrenmesine, öte yandan da ekonomi yönetiminin ortaya çıkabilecek hata ve eksiklikleri uygulama öncesinde düzeltmesine olanak sağlayacaktır. Yakın geçmişimizde başarılı bir ‘örtük enflasyon hedeflemesi' deneyimimiz olması nedeniyle bu yolun izlenmesi kamuoyunca yadırganmayacaktır da.