Lüferde mutlu son

-
Aa
+
a
a
a

4 Temmuz 2011Hürriyet Gazetesi

Geçen hafta yapılan Su Ürünleri Sirküler toplantısında lüfer balığının av boyu 19 santimetre olarak belirlendi.

Bu daha önce 14 santimetreydi. En az bir kez üreme fırsatı verilmeden balığın avlanması pek çok kesimin tepkisini çekiyordu. Yaşam ortamı korunmadan, denetim yapılmadan ve kirlenme önlenmeden tek başına av boyunun artması da yeterli değildir ama bu iyi bir başlangıç.

Lüfer, Marmara ve İstanbul'la özdeş bir balıktır ve  hızla azalmakta. Oysa, İstanbul'daki balık bolluğu birçok yazarın dikkatini çekmiştir. Örneğin, P. Gyllius “Marsilya, Venedik ve Taranto balıklarıyla meşhurdur, fakat İstanbul bolluğu bakımından bu şehirleri geride bırakır. Liman iki denizden gelen pek çok miktarda balıkla doludur. Balık sürüleri yalnız Boğaziçi'nden değil, Kadıköy tarafından da limana doğru akın eder. Balık denizde o kadar boldur ki çok defa sahilden elle tutulabilir. Kadınlar, pencereden sarkıttıkları sepetlerle balık tutabiliyorlar ve balıkçılar oltayla o kadar çok torik  balığı avlıyorlar ki, bunlar bütün Yunanistan'a ve Asya ile Avrupa'nın büyük bir kısmına yeterlidir” diyordu. KRAÇAYA KALMIŞTIKİÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk'e göre günümüzde İstanbullu uskumruyu, Boğaziçi'nin gerçek kralı lüferi, balık dünyasının şövalyelerinden kılıçı, Boğaziçi  sahilerindeki çiroz sergilerini neredeyse unuttu. Şimdilik çiftlik balıkları ve kraça istavritle idare ediyor İstanbullu.Çünkü lüfer balığının gençliği olan 10-15 santimetrelik çinekoplar uzun süre avlandı. 1998-1999 yılına kadar 18 santimetre olan boy yasağı HİÇBİR BİLİMSEL GEREKÇE GÖSTERİLMEDEN 14 santimetre olarak uygulanmaya başlandı. Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü bu yanlışını düzeltti. Genç yaşta ve hiç yumurta vermeden avlanan 14 santimetrelik çinekopların avcılığının yasaklanarak bu boy yasağının en az 19- 20 santimetre olması, yani alınan yanlış karardan dönülmesi gerekiyordu. Çünkü balıkçılık bilimindeki temel kurallardan birisi herhangi bir türün en az bir kez üreyerek yumurta vermesidir. Bu amaçla TÜDAV 2010 yılında “Marmara Denizi 2010” isimli bir toplantıda özel bir lüfer oturumu yaptı. Bu tarihte çıkan kitaba bakılırsa bu boyun üreme için yeterli olduğu belirtilmiş. Konuya dikkat çekmek için geçen yıl aralık ayında “Seninki Kaç Santim” kampanyasını başlatan, 400 bin imza toplayan Greenpeace ise 25 santimetre olması gerektiğini savunuyor.DENETİM YAPILMALIDünyada hiçbir balık türünün sadece boyu uzatıldığı için korunması sağlanamamıştır. Önemli olan balık türünün yaşadığı ortamın korunmasıdır. Bu da balıkçılık bilimindeki ikinci kuraldır. Türün yaşam alanlarını korumak. Diyelim ki bu da yapıldı, o zaman da denetim gelmekte. Yani avlanan balıkların karaya çıktığı alanlardaki denetim veya ağ gözü açıklığı denetimi. Bu haliyle yani 19 santimetre olarak alınan bu kararın uygulanması bile çok büyük bir aşamadır ve bu konuda ilgili bakanlık ve  genel müdürlük çok doğru bir karar verdi. Kaldı ki bu kararın doğruluğunun araştırmalarla izlenmesi yapılacaktır. Ayrıca kirlenmenin önlenmesi gerekmekte.Bu toplantıda ekonomik olarak burnundan soluyan balıkçıların bu kararlara kahir ekseriyetle evet demesi de çok önemlidir.  Zira çok iyi bildiğimiz gibi herhangi bir çevre kuruluşunun baskı oluşturarak aldırdığı bir karar eğer diğer tarafları tatmin veya ikna etmezse başarılı olma şansı yoktur.Sonuç olarak artık bu doğru kararın uygulanmasını sağlayacak sıkı denetimlere kafa yormamız lazım. Böylece gelecek kuşaklara balık bırakarak bir yurttaşlık ödevimizi yerine getirebiliriz. Bu aynı zamanda kentli olma bilinci ve davranışıdır. Doğaya, denize saygının gerçek işaretidir...