The Guardian19 Ağustos 2003
Global ekonomiyi yönetenlere karşı daha ne kadar süre duraksayıp işlerini kolaylaştıracağız? IMF aynı "yanlışı" defalarca tekrarladı. Artık tek bir açıklama var gibi görünüyor: Bu bir yönetim felaketi.
IMF denetiminde Tayland, Güney Kore, Rusya ve Arjantin'de yaşanan krizler hakkında birçok iktisatçı çalışma yaptı. Bunlar arasında Dünya Bankası eski başekonomistiJoseph Stiglitz'in belgelere dayalı çalışması da var.Ama şimdiye kadar elimizde doğu Avrupa'da olanları açıklayan kapsamlı bir çalışma yoktu. İktisatçı Pongrac Nagy* yeni çıkan kitabında IMF'nin Macaristan'ı nasıl ezdiğini anlatıyor.
Komünizm döneminde ekonomi berbat bir şekilde idare ediliyordu: dayatmalarla, sorumsuzca, beceriksizce ve har vurup harman savurarak. Bu yüzden, 1980'lerin sonlarında Macaristan'da demokratikleşme başladığında, yeni bir ekonomik sisteme gerek olduğu açıktı. Geçiş için birkaç seçenek vardı. Ama batılı güçler daha bu seçenekler kimse tarafından incelenmeden, Macaristan'ın toy ve saf yeni hükumetini, IMF'den başka seçenek olmadığına inandırdılar.
Bir ülke programı IMF tarafından onaylanmadıkça yabancı sermayeden yararlanamaz. Komünizm sonrası Macaristan'ın yabancı kaynak ihtiyacı, sadece çok yüksek düzeydeki dış borçlarını ödeyebilmek içindi. Birçok ülkenin daha önce yaptığı gibi borçları için kolaylık sağlanmasını isteyebilirdi. Ama IMF örnekler göstererek bunun yabancı yatırımcıları caydıracağını söyledi. Tek seçenek IMF'nin tavsiye ettiği politikaları uygulamaktı.
IMF'nin her ülkeye tavsiye ettiği program aynı. Hükumetler para ve kredi arzı üzerine kısıtlamalar koymalı, kapılarını yabancı sermayeye açmalı, devlet varlıkları özelleştirilmeli ve kamu harcamaları kısılmalı. IMF bu programın uygulanmasını kabul ettirebilmek için bütün ülkelere enflasyonlarının çok yüksek ve borçlarının çevrilemez düzeyde olduğunu söylüyor.
İşte 1990'da IMF Macaristan'a da enflasyondan kaynaklanan bir kriz içinde olduğunu söyledi. 1989'da fiyat artışının %17 olduğuna dikkat çekti. Aslında fiyat artışı enflasyondan (talebin arzın üstünde olması) değil, KDV'ye geçiş ve sübvansiyonların kaldırılması gibi bazı politika değişikliklerinden kaynaklanıyordu. Ama IMF nedeni talep fazlası gibi göstermekte ısrarcı oldu.
IMF'ye göre talebi azaltmanın en iyi yolu, bankaka kredilerinde kısıntıya gitmekti. Bu nedenle Merkez Bankası 1990-96 döneminde bankaların iş alemine açtıkları kredi miktarını yarıya indirdi. Kısıntı tahmin edilebileceği gibi, kredi faizlerinin hızla %50'ye fırlamasına ve Macaristan iş dünyasının ülke çapında çökmesine yol açtı. İşçiler işten atılıp, ücretler düştünce talep de çöktü. Nagy IMF'nin "Macaristan'ı yok yere barış döneminin en büyük krizine soktuğunu" yazıyor. 1990-93 döneminde Macaristan'ın gayri safi milli hasılası %18 azaldı.
Bu tedavi enflasyonu düşürmek bir yana, azdırdı. 1993-96 döneminde fiyat artışı %130 oldu. Artışın nedeni talepteki yükselme değil, sadece talebin arz kadar hızlı düşmemesiydi. Ama IMF bu yeni soruna da bir kez daha talep kontrol edilemiyormuş gibi yaklaştı. Ekonominin daha da yavaşlatılmasında ısrar etti ve beklendiği gibi ülkeyi daha da derin bir bunalıma itti.
IMF Macaristan'ın dış borç ödemelerini garantiye almak için, kamu hizmetlerinde mümkün olan bütün kısıntıların yapılmasını, ve devletin satılabilecek bütün malvarlığının satılmasını talep etti. Bütün ekonomik sektörler batan geminin malları gibi yok pahasına elden çıkarıldı, yabancı şirketler bütün pazarın kontrolunu ele geçirdiler. Hükumetin sözleriyle "gelirin arzu edildiği gibi iş alemine tahsis edilebilmesi için" dünyanın en gevşek vergi politikalarından biri zorla uygulamaya kondu. Tüketicilerden alınan vergiler artırıldı. Devletin vergi gelirlerinin %43'ü tüketicilerden alınan vergilerden, %20'si gelir vergisinden ve %14'ü şirket vergilerinden oluştu.
IMF programları batılı mali çevrelerin çıkarlarını ve ideolojisini yansıtır
Her IMF programında olduğu gibi, bütün bunlar gizli kapaklı bir şekilde ve kurumsal aldatmacalarla kotarıldı. IMF'nin "biz sadece hükumetlerin verdikleri ve uygulanacak politikaları içeren 'niyet mektuplarını' onaylıyoruz" demesi bir yalan. Aslında niyet mektupları IMF tarafından hazırlanıyor ve hükumetlere sadece imzalamak düşüyor. Sorumlu IMF. Niyet mektubu denen bu kapsamlı ve detaylı belge ile bir ulusun bütün ekonomik ve siyasi hayatının idaresi, bir ile üç yıl arasında değişen bir süreyle IMF'nin ellerine bırakılıyor. Belge gizli. Macaristan halkının bu politikalarla ilgili öğrenebildikleri tek şey, bir IMF yetkilisinin maliye bakanına yazdığı mektubun sızmasıyla oldu. IMF uzmanın talepleri ile hükümetin uyguladığı politikalar bire bir aynıydı. Birbuçuk milyon kişi (toplam işgücünün neredeyse %30'u), işinden oldu. Çalışmaya devam edenlerin geliri %24 düştü, emeklilere ödenen maaşlar %31 azaldı. 1996'ya gelindiğinde insanların çoğu fakirlik sınırında yaşamlarını sürdürüyorlardı. Kamu hizmetleri kurudu. 1989-96 döneminde suç işleme oranı %166 arttı. Bunun bütün dünyada bilinen adıyla "kapitalizmin zaferi" sürecinde gerçekleştiğini unutmamalıyız.
Derken 1996'da hiçbir bildirim ve açıklama yapılmaksızın politika değişikliğine gidildi. Bankalara kredi vermede kolaylıklar sağlandı ve bunun sonucu olarak kriz aniden ortadan kalktı. Sonraki dört yıl içinde sanayi üretiminde %45, gayri safi milli hasılada %21 yükseliş görüldü. Ücretli ve emeklililerin maaşları tekrar artmaya başladı.
Bir başka deyişle, bu deneyin sonucubundan daha açık olamazdı. IMF reçetelerini uygula, ekonomin çöksün. Reçetelerden vazgeç, ekonomi toparlansın. Bu deney yeteri kadar tekrarlandığı için artık sonuçlara güvenebiliyoruz. Tayland'da, Güney Kore'de, Endonezya'da, Rusya'da ve Arjantin'de IMF'nin mali sistemi liberalize etmesi ve zorla uygulattığı kısıtlamalar ekonomik krize yol açtı. Kısıtlamalardan vazgeçilmedikçe krizden çıkılamadı.Aynı ekonomik koşullarda olmalarına karşın IMF reçetelerini reddeden Malezya, Çin ve Polonya gibi ülkeler, komşuları çöküş yaşarken gelişmelerini sürdürdüler.
Öyleyse sonucun felaket olacağını bile bile neden IMF bu reçetelerde ısrar ediyor? Yeterli uzmanlığı olmadığı için yaptığını söylemek çok zor. Gerçek şu; bu sonuçlar IMF sponsorlarının işine geliyor. IMF fakir ülkelerle çalıştığı halde kararlar, bir dolar eşittir bir oy sistemiyle, zenginler tarafından alınıyor. Stiglitz'in dediği gibi, sonuçta IMF programları "batılı mali çevrelerin çıkarlarını ve ideolojisini" yansıtıyor.
Desmond Tutu şöyle demişti: " Misyonerler Afrika'ya geldiklerinde İncilleri vardı, bizim ise toprağımız. 'Gözlerimizi kapatıp dua edelim dediler' . Gözlerimizi açtığımızda bizim İncilimiz onların toprağı vardı." Misyonerleri, Ortodoks ekonominin İncilini, Macaristan'ın eline verdiler. IMF aldatma ve gizliliğin sayesinde gözlerinin kapalı kalmasını sağladı. Gözlerini açtıklarında yabancı bankaları ve şirketleri ekonominin sahibi olarak buldular. Kamu sektörü yabancı sermayeye açılmıştı. Yapısal işşizlik çaresiz ve uysal bir işgücü ordusu yaratmıştı. Bir başka deyişle IMF, bütün bir ulusun çalınması işini örgütledi. Bizim oyunun içyüzünü görebilmemiz için bunun daha kaç kere tekrarlanması gerek?
* From Command to Market Economy in Hungary Under the Guidance of IMF, Akademiai Kiado, Budapest.
Çeviren: İnci Ötügen