Ömer Madra’nın Noam Chomsky ile yaptığı röportajının bir ilginç yan ürünü, ABD’nin Küba’yı abluka (resmi adıyla “karantina”) altına alması sırasında dünyayı bir nükleer savaşa inanılmayacak kadar yakınlaştıran bir olayın olduğuna bizlerin dikkatini çekmesi. Söyleşinin bu bölümünü aktarıyorum:
"….Dünya kendisini yok edecek bir nükleer savaştan, tek bir Rus denizaltı komutanı sayesinde kurtulmuştu. Krizin doruk noktasında Kennedy Küba'yı çepeçevre saran bir abluka emri vermişti.: Deniz ablukası. Küba'ya gelen Rus gemileri vardı. Bu gemilerin ablukayı ihlal edip etmeyecekleri belli değildi. Bu gemilere denizaltılar eşlik etmekteydi. Şimdi anlaşıldığına göre, denizaltılar nükleer başlık taşıyordu. Geçen Ekim ayındaki bu zirveye [Havana'da Küba krizinin 40. yıldönümü dolayısıyla ABD, Küba ve Rusya'dan katılımlarla gerçekleştirilen toplantı kastediliyor] kadar kimsenin bundan haberi yoktu. Şimdi Rusya'da, nükleer füzeleri kullanma yetkisi, tıpkı ABD'de olduğu gibi merkezde değildi. Bu yetki aşağı kademelere, komutanlara bırakılmıştı. O günkü kurallara göre, nükleer füze atma konusunda üç komutanın anlaşmaya varması gerekiyordu. Denizaltılar, ABD destroyerleri tarafından izlenmeye başlanmıştı. Rus denizaltı komutanlarından ikisi, nükleer füzelerle cevap vermeye karar verdiler. Üçüncü komutan ise emrin iptalini sağladı" [Ömer Madra'nın Noam Chomsky ile yaptığı söyleşi, Açık Site, 14 Aralık 2002]
Noam Chomsky bu bilgiyi Washington Post'ta çıkan bir yazıdan edindiğini söylüyor.
Bu konu beni üç nedenle ilgilendirdi. Bunlardan ilki Küba Krizi’ni Türkiye’de dolu dolu yaşayan pek az aileden birisinin çocuğu idim. O tarihte babam Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü idi. Küba kriziyle birlikte subaylık döneminden kalma manevra yatağını aldı, ofisine gitti… Kriz bitinceye kadar orada kaldı. Arada banyo yapmaya geldiği oluyordu…
İlgimi çeken ikinci nokta ise o tarihte Sovyet denizaltılarının ABD’yi nükleer olarak nasıl tehdit ettikleri idi. Sovyet denizaltı filosunun Atlantik Okyanusuna açıldığı haberi Türkiye’ye ulaşmıştı. Bu haber babamı çok telaşlandırmıştı. Sözkonusu denizaltıların ambargoyu (karantinayı!) uygulayan ABD savaş gemileri ile çatışması durumunda savaş çıkabilirdi. Ancak o tarihte bu denizaltıların bir nükleer saldırı yapabileceklerine dair birşey duymamıştım. [1]
Üçüncü nokta ise, genelde Sovyetler Birliğinin askeri doktrininin, sözgelimi ABD'ye oranla, çok daha fazla merkezileşmiş bir karar alma mekanizmasına dayanmasına karşılık, Chomsky'nin o tarihte nükleer silah kullanma yetkisinin alt rütbede subaylara devredildiğini söylemesiydi.
Bu söyleşinin uyarısıyla yaptığım çalışmanın sonuçlarını burada sunuyorum. Konuyu adım adım geliştimeye çalışacağım. Sovyetler Birliği’nin Küba Krizi sırasında bu bölgeye denizaltı göndermesinden başlıyarak, Noam Chomsky’nin anlattığı olaya kadar derinleşen bir yaklaşım izleyeceğim.
Ulaştığım temel sonucu, aşağıdaki teknik malumatı okumak istemeyenler için, baştan söyleyeyim. Olay pek Noam Chomsky’nin aktardığı gibi olmamış. Ama Noam Chomsky’yi asıl tedirgin eden “nükleer savaşa sürüklenme” noktasına gelindiği doğru.
1. Küba Füze Krizinde Sovyetler Birliği’nin Anadyr Harekâtı
Manıtksal olarak önce Sovyetler Birliği’nin Küba Füze Krizi sırasında bu bölgede bir varlık oluşturacak biçimde denizaltı gönderip göndermediği sorusuna yanıt aramak gerekiyor. Bu sorunun yanıtı evettir. Bu konudaki temel kaynak ise General M. Zakharov ile Amiral V. Fokin’in Savunma Konseyi ve Khruschev’in şahsına gönderdikleri 18 Eylül 1962 tarihli ilk plan ile yine aynı kişilerin Sovyetler Birliği Komunist Partisi Prezidyum’una gönderdikleri gelişme raporlarıdır. [2] Raporların ilgili kısımlarına bakıldığında şu görülmektedir: |
Bu filoya Kuzey Filosu komutan yardımcısı Koramiral V.M. Lobov komuta edecekti. Filonun sancak gemisi ise Mikhail Kutuzov kruvazörü olacaktı.
Ancak 25 Eylül tarihli raporda, [Zakharov & Fokin(1962b)] gönderilecek deniz gücünün oluşumunda bazı değişiklikler yapılmasına gerek olduğu belirtiliyordu. Bu rapora göre oluşturulması önerilen yeni filo aşağıdaki gemilerden oluşacaktı:
Küba adasının savunmasını güçlendirmek üzere dört Proje 641 [Nato adı Foxtrot] tipi dizel-elektrik motru ile çalışan torpido denizaltısı,Cephane taşımak üzere Alexandrovsk nakliye gemisi ve onu korumak üzere Proje 627 [Nato adı November] tipi nükleer torpido denizaltısı,Indirika nakliye gemisi ve onu korumak üzere Proje 611 [Nato adı Zulu] tipi B-75 dizel-elektrik motoru ile çalışan denizaltısı.Bu raporla ilki arasındaki farklar şöyle özetlenebilir:
Raporda, su üstü gemilerinin gönderilmesinin dünya ölçüsünde merak uyandıracağı ve bunun Sovyetler Birliği’nin aleyhine olacağı sonucuna varılmıştır. Böylece filodan iki kruvazör, iki füze taşıyan gemi ve iki muhrip çıkarılmış oluyor.İlk raporda yer alan füze taşıyan denizaltılardan da ikinci raporda söz edilmemektedir. Buna karşılık ilk raporda belirtilmeyen bir nükleer denizaltı ile yeni bir dizel-elektrik torpido denizaltısı gönderilen nakliye gemilerini korumak üzere filoya eklenmiştir.Aşağı yukarı bir hafta arayla kaleme alınan bu iki rapordan, bu yazıda ele alınan konu açısından çıkarılabilecek en önemli sonuç, Sovyetler Birliği’nin füze taşıyan denizaltılarının Anadyr harekatında kullanılmadığıdır. [3]
1962 Ekim’inin gergin günlerinde ise ABD ve Sovyet deniz kuvvetleri arasındaki kovalamaca sırasında Sovyet nükleer denizaltısının adı hiç geçmiyor. Zulu tipi B-75 denizaltısı Atlantik Okyanusunda görünüyor ancak geri dönüyor. Dolayısıyla Küba yakınlarında ABD donanmasının denizaltı avlayıcı kuvvetinin % 85’ini oyalayan sadece dört adet Foxtrot tipi denizaltı idi. [4]
25 Eylül 1962 tarihli raporda yer alan bir nokta çok önemli. Bu rapora göre her denizaltıda bir adet nükleer savaş başlıklı torpido olacağı da açıkça belirtilmiş. [5] Ancak, öyle anlaşılıyor ki, bu bilgi çok iyi gizlenmiş. ABD yetkilileri, Küba krizi sırasında Sovyet denizaltılarında nükleer savaş başlıklı torpido olduğunu bilmiyorlar.
Nükleer başlıklı torpidonun iki özelliği var. Geleneksel başlıklı torpidolardan farklı olarak bu silah bir gemiye karşı değil, bir filoya karşı kullanılabiliyor. Meydana gelen nükleer patlama yoluyla birden fazla gemiyi batırmak ya da saf dışı bırakmak olanaklı. İkinci özelliği ise nükleer silah olmasından kaynaklanıyor. Kullanan ülkenin nükleer silaha başvurduğu sonucunu veriyor. Bu da karşı tarafın başka bir nükleer silah kullanarak yanıt vermesi yolununu açabileceği için kritik önem taşıyor.
2. Sovyet Denizaltıları Küba Sularında
Sovyet deniz kuvvetleri, Küba'da Mariel Körfezine göndermek üzere Kuzey Filosuna bağlı 4 Proje 631 (Foxtrot) tipi denizaltıyı hazırlamaya başladı. Kola yarımadasındaki üste aşağıdaki denizaltılar toplandı:
B-4: Kaptan R.A. Katov komutası altında olan bu denizaltı 31 Ağustos 1961'de denize indirilmişti, Pavlov (1997, s. 64)
B-36: Kaptan A.F. Dubivko komutasındaki bu gemi hakkında bir bilgiye ulaşamadım. Bu harekâta katılanların B-36 adlı bir denizaltıdan sözetmelerine karşılık Pavlov (1997)'un kitabında ve Proje 631 (Foxtrot) tipi denizaltılarının listesini veren diğer kaynaklarda bu adı taşıyan bir denizaltı yer almıyor. Bence B-36’nın gizemi ayrı bir araştırma konusu olabilir.
B-59: Kaptan V.G. Savitsky komutasındaki bu denizaltı 10 Haziran 1961'de denize indirilmişti, Pavlov (1997, s. 64)
B-130: Kaptan N.A. Shumkov'un komutası altındaki bu denizaltı 25 Eylül 1960'da denize indirilmişti, Pavlov (1997, s. 64).
B-130 | Bu filotillanin uzun macerası 1 Ekim 1962'de Murmansk yakınlarında Sayda körfezindeki Gadzhievo üssünde başladı. Oluşturulan 69'uncu Denizaltı Filotillasının iki önemli sorunu vardı. Çok uzak bir hedefe gidiyorlardı. Üstelik bu denizaltılar seyrederken ABD ve İngiliz denizaltılarına göre çok daha gürültü çıkarıyorlardı. Yani denizaltı savar sistemlerine yakalanmaları olasılığı vardı. Oysa rotalarında hem Nato'nun hem de ABD'nin denizaltısavar kuvvetleri (gemi, uçak ve helikopterler) vardı. Öte yandan da bu yolculuğu gizli yapmak durumundaydılar. Bu nedenle gündüz denizaltında elektrik motorlarını çalıştırararak gidiyor, gece ise su üstüne çıkıp dizel motorlarını çalıştırarak akülerini dolduruyorlardı… |
15 Ekim 1962'de Sovyet denizaltıları emirlerde bir değişiklik olduğuna ilişkin mesaj aldılar. Küba'ya gitmekten vazgeçilmiş, Saragosso denizine (Bahama adalarının güneyi) yönelmeleri istenmişti.
22 Aralık 1962 günü ABD deniz kuvvetlerine bağlı bir P-2V Neptune keşif uçağı Atlantik Okyanusunun ortalarında Zulu sınıfı bir denizaltının Terek adlı Sovyet tankerinden yakıt aldığını görüntüledi. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, B-75 adlı bu denizaltı, yakıt aldıktan sonra Sovyetler Birliğine geri döndü.
24 Ekim 1962'de ABD resmi olarak "Küba'nın karantina altına alındığını" açıkladı. Aynı gün ABD deniz kuvvetlerine bağlı bir P-5M Marlin deniz devriye uçağı Bermuda'nın güneyinde bir şnorkel saptadı ve bunun 945 borda numaralı Foxtrot tipi bir denizaltıya ait olduğunu belirledi. Bu gemi B-130 idi.
Aynı gün ABD "Denizaltıyı Yüzeye Çıkarma ve Tanımlama Kuralları" adını taşıyan bir resmi doküman yayınladı ve bunu başta Sovyetler Birliği olmak üzere tüm ülkelere bildirdi. Bu dokümanın kritik yönü, ABD Donanması'nın Küba ablukasını tehdit edebilecek biçimde yaklaşan denizaltıları su üzerine çıkmaya zorlayabileceğini ifade etmesiydi. ABD kaynaklarına göre, Sovyet Donanma Komutanlığı denizaltıları ertesi gün bu konuda bilgilendirmişti.
26 Ekim 1962 günü ABD Donanması üç Proje 631 (Foxtrot) tipi Sovyet denizaltısının karantina sınırları içinde olduğunu belirlemişti. Bunun üzerine USS Randolph uçak gemisi ve 8 muhripten oluşan denizaltısavar grubu bu denizaltılardan birisini, S-2F Tracker uçakları ve SH-3H Sea King helikopterlerimin de yardımıyla, izlemeye başladı. Bu denizaltı, dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirebilecek olayın yer aldığı B-59 idi. Diğer iki denizaltı ise CVS-9 USS Essex [6] uçak gemisine bağlı grup ile Bermuda adasından kalkan P-2V Neptune keşif uçaklarınca izlenmeye başladı. | P-2V Neptune |
İşte bu noktadan sonra ortalığın karıştığı anlaşılıyor. Denizaltıdakiler için zaten çok güç olan yaşam giderek dayanılmaz hale geliyor. Havasızlık, 50 Cº üstüne çıkan ısıda bayılmalara ve sinir bozukluklarına yol açıyor. Öte yandan gemi kaptanı Valentin Grigoreviç Savitsky’nin üstleriyle irtibat kurma çabalarından da bir sonuç alınamıyor. Tam bu sırada gemiyi çok sarsan bir patlama daha oluyor. Bu durumda Sovyet denizaltısındakiler bir uyarı ile değil, saldırı ile karşılaştıklarını düşünmeye başlıyorlar. Dolayısıyla ABD ile SSCB arasında savaş çıktığı sonucuna varıyorlar. Kaptan Savitsky, donanmalarının şerefini korumak için dövüşmeleri gerektiğini ve ellerindeki nükleer başlıklı torpidoyu da kullanmaları gerektiği sonucuna varıyor. Bu torpidonun hazırlanmasını emrediyor.
Ancak denizaltının ikinci kaptanı olan Vassily Alexandroviç Arkhipov bu silahı kullanmak için merkezin emri gerektiğini hatırlatıyor. [10] Öte yandan herkes bu silahın kullanılması durumunda B-59'un da bundan etkilenebileceğinin farkında. Bunun üzerine Kaptan Savitsky, ikinci kaptan Arkhipov ve mürettebatın moralinden sorumlu subay Ivan Maslennikov ile toplantı yapıyor. Bu toplantı sonunda nükleer savaş başlıklı torpidoyu hazırlama emrini geri alıyor. Aküleri boşalmakta olan denizaltının yukarı çıkmasını emrediyor.
B-59, su üzerine çıktığında etrafını beş ABD muhribi ile çevrili buluyor. Bu gemiler DD-470 USS Bache ve DD-933 USS Barry, DD-471 USS Beale, DD-508 USS Cony ve DD-576 USS Murray… Ancak, bir de olumlu sürprizle karşılaşıyorlar. Savaş olmadığını görüyorlar. Muhriplerden birisinde de caz çalındığını duyuyorlar. ABD gemileri B-59'a kimlik ve yardıma gereksinim olup olmadığını soruyorlar. Kaptan Savitsky kimlik vermiyor (ya X diyor, ya da farklı isimler bildiriyor). Yardımı da kabul etmiyor.
DDR-835 USS Charles P. Cecil | İzleyen günlerde ABD donanması hem B-36'nın hem de B-130'un peşine düşüyor. Bu sırada B-130'un arızalandığı anlaşılıyor. [12] DD 765 USS Keppler [13] muhribi 30 Ekim 1962'de bu denizaltıyı Sovyet destek gemisi Terek'e doğru seyrederken saptıyor. Denizaltı ABD Donanmasına bağlı gemilerin yardım teklifini ret ediyor. B-36'yı ise devamlı takip eden DDR-835 USS Charles P. Cecil adlı Gearing tipi muhrip 31 Ekim 1962'de su üzerine çıkarmayı başarıyor. ABD Deniz Kuvvetleri filotillanın dördüncü gemisini, |
B-36'nın komutanı Dubivko'nun anılarından, [Dubivko (1998, s. 16-18)], çıkarabildiğim kadarıyla bu kadar sıkıntı çeken bu denizaltıların subayları döndükten sonra bir de üstüne sorgulanıyorlar. Sovyet Deniz Kuvvetlerinin bu harekâtı planlarken yaptığı hatalar ve denizaltıların teknik yetersizlikleri yerine onların kişisel kusurları ön plana çıkarılmaya çalışılıyor. Bir sürü manasız lâf duyuyorlar. Onların sorununu tek anlayan, neyse ki o zamanın Sovyet Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Amiral Gorşkov oluyor. Dubivko (1998, s.17) komisyon raporu üzerine "Zor anlarda komutan nasıl hareket edeceğini daha iyi bilir. Komutanları cezalandırmayın…" diye not düştüğünü yazıyor.
Fidel Castro ise daha sonra B-36'nın bulunduğu Sovermorsk deniz üssünü ziyaret ediyor. Ama onun ilgisini füze taşıyan denizaltı çekiyor. B-36'ya uzaktan bakmakla yetiniyor. Dubivko (1998, s. 18), "belli gezimizi duymuş olsa bile Odisse'miz hakkında hiç bir fikri yoktu", diyor buruklukla.
3. Sonuç
Bu konunun birdenbire gazetelerde çıkmasının nedeni, geçtiğimiz Ekim Ayında Küba Füze Krizinin 40. yıldönümü nedeniyle düzenlenen bir toplantıda konuşulmuş olması. Bu önemli toplantıya o dönemde görev almış Amerikalı, Kübalı ve Rus yetkililer katılıyor. Toplantının bazı oturumlarında Fidel Castro da bulunuyor ve tabii konuşuyor. İşte bu toplantılardan birisinde B-59'da görevli Vadim Orlov adlı bir subayın ifadesine içeren bir dokümanın ortaya konulması üzerine konu güncel değer kazanıyor. Aslında bu da ilginç bir olay. Çünkü, Vadim Orlov bu açıklamayı daha önce yapmış. Rusya'nın saygın askeri dergilerinden Military |
ABD'nin önde gelen gazetelerinin bu haberi "yeni bilgi" olarak vermesindeki gariplik burada da bitmiyor. Dallas Morning News'da Associated Press'e atfen bu haber 6 Haziran 2002'de Alexander Mozgovoi'nin kitabının yayınlanacağına ilişkin bilgi ile birlikte veriliyor. Öte yandan Peter A. Huchthausen'in October Fury adlı kitabı da Temmuz ayında ABD'de yayınlanmış. Yani Ekim ayında yeni birşey yok… Ama, besbelli gazeteciler yeni duymuş.
Öte yandan Washington Post ve diğer bazı gazeteler, Vadim Orlov'un açıklamalarına dayanarak, Sovyet denizaltısının nükleer savaş başlıklı torpidoyu ateşlemeye kalkışmasını, kaptanın bunalımına bağlıyor. Bu, Hollywood filmlerinde sıkça rastlanan öyküye benziyor. Oysa gerek ABD'li ve gerekse Rus ciddi araştırmacıların ortaya koyduğu sonuç başka bir Amerikan filmini çağrıştırıyor. Stanley Kubrick'in Dr. Stangelove'ı. O filmde bir B-52 bombardıman uçağına verilen yanlış emir düzeltilemediği için görevine sadık ve aklı başında olan subay atom bombasını, üstelik teknik bir hatayı düzeltemeyince, üzerine binerek hedefe gönderir. Bu olayda da aynı durum var. Denizaltıdakiler kendilerine saldırıldığını ve ABD ile Sovyetler Birliği arasında savaş çıktığını sanıyorlar. Çünkü dış dünya ile tek temasları etraflarında patlayan "su altı bombaları". Merkezden bilgi alamıyorlar.
Eldeki belgelerden üç önemli nokta daha açığa çıkıyor. Bunlardan ilki Sovyetler Birliği askeri yetkililerinin füze taşıyan denizaltı, nükleer denizaltı ve krüvazör gibi ABD'yi tehdit edebilecek nitelikte savaş gemileri göndermeye istekli oldukları, ancak bu tavırlarından bir haftada vaz geçirildikleri. İkinci nokta, Sovyetler Birliği'nin ne kadar küçük olursa olsun, nükleer silah kullanma yetkisini merkezde tuttuğu. Üçüncü nokta ise ABD ile ilgili, bu ülkede güçlü şahinler olmasına karşılık, sonuçta savaştan kaçınmayı yeğleyenlerin hakim olduğu.
Ama bütün bunlara rağmen dünya, bu olayda, gerçekten bir nükleer savaşın eşiğinden dönmüş. Üstelik dünya bu noktaya, belirliliğin var olduğu koşullarda çılgınca işler yapıldığından dolayı değil. Belirsizliğin olduğu koşullarda akılcı işler yapılmaya çalışıldığı için gelmiş. İşte bu nedenle de Noam Chomsky korkmakta haklı. Çok korkmakta da çok haklı…
_________________________________________________[1] Tabii, gizli bilgilerden haberim olması olanaksızdı. Babam bu konularda çok titiz bir insandı. Sivil yaşamında da askeri alışkanlıklarını terketmemişti. Bu olay sırasında ise zaten kendisini tekrar askere alınmış gibi hissediyordu.
[2] Bu raporları Burr & Blanton (2002)’nin 1 ve 2 numaralı eklerinde bulmak olanaklıdır. Bu raporların ilginç yönü el yazısı ile olmalarıdır. Raporların İngilizce çevileri de aynı eklerde yer almaktadır.
[3] 1962 yılında Sovyetler Birliği’nin elindeki balistik füze taşıyan denizaltılar ve taşıdıkları füzeler şöyle idi:
i) Proje 611 [Nato adı Zulu v] sınıfı 6 denizaltı: Bu denizaltılar üzerinde yapılan değiştirmeler sonunda her birisi iki adet R-11FM (ünlü Scud füzesinin deniz kuvvetleri için geliştirilmiş tipi) füze atıcısıyla (ve iki füzeyle) donatılmıştı. Bu füzenin menzili sadece 150 km. idi ve nükleer başlık taşımıyorlardı.ii) Proje 629 [Nato adı Golf] sınıfı 22 denizaltı: Bu denizaltılar da üçer adet R-11FM füze atıcısı (ve füzesi) taşıyorlardı. Küba Krizi sırasında bunların da önemli bir kısmı Sovyet Donanmasında görev yapıyordu. Bu gemilerdeki füzelerin de nükleer başlık taşımadığı anlaşılıyor. 18 Eylül 1962 tarihli rapora göre bu tip denizaltılardan 7 tanesi Küba sularına gönderilecekti.iii) Proje 658 [Nato adı Hotel] nükleer denizaltı: Küba Krizi sırasında bu gemilerden üç tanesi hizmete girmişti. Ancak birisinde reaktör arızası vardı. Bu gemiler 3 adet 650 km. menzilli R-13 FM [Nato adı Sark] füzesi taşıyorlardı. Dikkat edilirse, ikinci raporda sözü edilen nükleer denizaltı bu tipte değildi ve füze taşımıyordu.
[4] Foxtrot tipi denizaltılar 1958 yılından itibaren Sovyetler Birliği Deniz Kuvvetlerine katılmaya başlamışlardı. Su üstünde 1950 ve su altında ise 2500 ton ağırlığında olan bu denizlatılardan toplam 62 tane yapıldı. Foxtrot dünyada en fazla yapılan denizaltı tipi sıfatını taşıyor. Bu gemiler su üstünde 18 deniz mili ve su altında da 16 deniz mili hız yapabiliyorlar, 300 metre derinlikte seyredebiliyorlardı. Dalabildekileri azami derinlik ise 500 metre idi. Bu gemilerin 3 dizel motoru 6000 beygir gücü sağlıyordu. Geminin ayrıca üç elektrik motoru vardı. Foxtrot sınıfı denizaltılarda yüzey arama radarı, orta ve kısa dalga sonar, ECM sistemi ve torpido atış kontrol sistemi mevcuttu. Geminin mürettebatı 12 subay, 10 assubay ve 56 denizciden oluşuyordu. Bu denizaltılarda 6’su burunda, dördü kıçta olmak üzere 10 adet 533 mm. lik torpido kovanı ve toplam 22 tane torpido (ya da 44 adet AMD-1000 tipi mayın) bulunuyordu.
Bu gemilerin iki önemli sakıncası vardı. Bunlardan ilki batıda yapılan denizaltılara göre daha gürültü yapmaları, dolayısıyla sonar ile yerlerinin saptanmasının olanaklı olmasıydı. İkincisi su altında nükleer denizaltılar kadar çok kalamıyorlardı. Snorkelini çıkarmadan bu denizaltıların su altında seyredebileceği azami süre, saatte 1-2 deniz mili hızla gitmek, kaydıyla, 5-7 gün idi.
[5] Sovyetler Birliğinin elinde bu tarihte T-5 (ya da 53-58) olarak olarak adlandırılan 533 mm. çaplı nükleer savaş başlıklı, güdümsüz torpido vardı. Bu silah 1958 yılında Sovyet deniz kuvvetlerinde hizmete girmişti. Bu torpido 3 kilotonluk bir nükleer başlık taşıyordu. Menzili 10 km. ve hızı da saatte 40 deniz mili idi. Sovyet donanmasının ilk nükleer başlıklı torpidosu olan bu silahtan az sayıda üretilmişti. Başarımının düşüklüğü ve güvenilir bulunmaması nedeniyle bir süre sonra hizmet dışı bırakıldı, NTI(2001).
[6] CVS-9 USS Essex 31 Aralık 1942 de ABD Deniz Kuvvetlerinin hizmetine girdi. 27 100 tonluk kendi adıyla tanınan tipten bir uçak gemisiydi.
[7] CVS- 15 USS Randolph, ABD Donanmasında 1944 Ekiminde hizmete giren 27100 ton ağırlığında Ticonderaga tipi bir uçak gemisidir
[8] DD (DDE)-471 USS Beale, Fletcher sınıfı bir muhripti. 8 Ağustos 1942'de denize indirilen bu gemi ABD Deniz Kuvvetlerine 23 Aralık 1942'de katılmıştı. Boşken 2050, tam yüklüyken 2325 ton ağırlığında olan bu muhrip, 35 deniz mili hız yapabiliyordu. Menzili ise 6500 mildi. Geminin 5 adet 5 inçlik, 4 adet 40 mm. ve 5 adet 20 mm. topu vardı. Gemi ayrıca 10 adet 21" inç (533 mm.) çapında torpido taşıyordu.
[9] Bu olayı anlatan October Furry (Wiley, Temmuz 2002) adlı kitabın yazarı olan Emekli Deniz Albayı (Captain) Peter A. Huchthausen, su bombalarını DD-508 USS Cony'nin attığını yazıyor. Hutchinson bu olay sırasında B-130'u takip eden DD-943 USS Blandy adlı Forrest Sherman tipi muhripte görevliymiş. Dolayısıyla olayın olduğu yerde değil, uzakta. Buna karşılık ciddi bir araştırmacı olduğu da anlaşılıyor. Bu nedenle, an azından bu konuda bir karışıklık olduğunu kabul etmek gerekir.
Kitabın İlgili bölümü için http://findingmyfriend.org/Cony/ConyChronology/ConyChronology.html [10] Bu açıklama doğruysa, o tarihte de nükleer silahları ateşleme yetkisi alt rütbeli subaylara devredilmiş değil. Olayın gelişme biçiminden de anlaşıldığı kadarıyla, böyle bir nükleer savaş başlıklı silah, merkezden emir gelse bile, tek bir kişinin kararı ile ateşlenemiyor.
[11] Bu gemilerden DD-933 USS Barry Forrrest Sherman tipi bir muhrip, diğerleri ise Fletcher tipi muhripler.
[12] B-130'un üç dizel motorunun da bozulmuş ve filotilladen ayrılmıştı. B-36'nin komutanı A.F. Dubivko'nun (1998, s.7) anılarında belirttiğine bakılırsa, Sovyet Donanma Komutanlığı, bu durumu diğer gemilere bildirmemişti. Bu da denizaltı filotillası içinde karışıklığa yol açmıştı.
[13] DD-765 USS Keppler, 1972 yılında Türk Deniz Kuvvetlerine devredilmiş ve D-355 TCG Tınaztepe adıyla hizmet vermiştir.
KAYNAKLAR
Burr W. & T.S. Blanton(2002): The Submarienes of October-U.S. and Soviet Naval Encounters During the Cuban Missile Crisis, National Security Archive Electronic Briefing Book No. 75, October 31, http://www.gwuedu/~nsarcviv/NSAEBB/NSAEBB75/index2.htm
Dubivko, A.F. (1998): In the Depths of the Saragossa Sea, in On the Edge of the Nuclear Precipice, Gregory Page, Moscow. [Translated by Svetlana Savranskaya].
Gonzales, D. (2002): At Cuba Conference, Old Foes Exchange Notes on 1962 Missile Crisis, The New York Times, October 14.
Huchthausen, P.A. (2002): October Fury, Wiley, New York.
Military Parade (2002). Cuban Samba of Foxtrot Quartet: Soviet Submarines in the 1962 Caribbean Crisis, http://www.milparade.com/2002/51/01 07.shtml
Miller, D. (2002): The Illustrated Dictionary of Submarines of the World, Salamander Books Ltd., MBI Publishing, St. Paul.
NTI (2001): Data Files, Produced by Center for Nonproliferation Studies at the Monterey Institute of International Studies. http://www.nti.org/nisprofs/russio/weapons/ssbns/slbntabl.htm
Pavlov, A.S.(1997): Warships of the USSR and Russia 1945-1995, Translated by G. Tokar, Edited by N. Friedman, Chatham Publishing, London.
Robinson, J., L. Burr & W. Burr (2002): Chronology of Submarine Contact, During the Cuban Missile Crisis, October 1, 1962-November 14, 1962.
http://www.gwuedu/~nsarcviv/NSAEBB/NSAEBB75/subchron.htm
Stephanopoulos, G. & A. Maggin (2002): A Look Back at the Cuban Missile Crisis, ABCNEWS, October 11.
Sullivan, K. (2002): Cuban Missile Crisis, The Washington Post, October 13.
Zakarov, M. & V. Fokin (1962a): Initial Plan for Soviet Activities in Support of Operation Andyr, 18 September 1962, Volgonokov Collection, Library of Congress, Manuscrit Division, Reel 17, Container 26, Translated by Gary Goldberg for the Cold War International History Project and the National Security Archive. [Burr W. & T.S. Blanton(2002)'nın eki]
Zakarov, M. & V. Fokin (1962b): Report on the Progress of Operation Andyr, 25 September 1962, Volgonokov Collection, Library of Congress, Manuscrit Division, Reel 17, Container 26, Translated by Gary Goldberg for the Cold War International History Project and the National Security Archive. [Burr W. & T.S. Blanton(2002)'nın eki.