Krizden çıkış Rusya için de zor

-
Aa
+
a
a
a

16 Kasım 2009Referans Gazetesi

Geçen günlerde Rusya Federasyonu ekonomisine ilişkin iki farklı haber basında yer aldı. Bunlardan ilki 12 Kasım 2009 Perşembe günü Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dimitri Anatolyeviç Medvedev'in yaptığı uzun konuşmasının ekonominin durumuna ilişkin bölümlerinde söyledikleriydi. 44 yaşındaki Medvedev hukukçu. Bu konuda da isim yapmış bir insan. Önemli kuruluşlarda hukukçu olarak çalışmış, 1991-1999 yılları arasında St. Petersburg Devlet Üniversitesi'nde doçent olarak görev yapmış. Medvedev'in söylediklerinde çarpıcı olan yeni iktisadi görüşler ortaya koymuş olması değildi. Aslında pek de bilinmeyen bir şey söylemedi. Ama seçtiği kelimeler, vurgulamaları ile belleklerde yer etti. Medvedev Rusya'nın "eskimiş" bir toplum olmaktan çıkması gerektiğini söyledi. "Eskimiş toplumu" da liderlerin düşünüp herkes adına karar aldığı bir yapı olarak tanımlayan Medvedev'e göre Rusya'nın akıllı, özgür ve sorumlu insanlardan oluşan bir topluma dönüşmesi gerekiyordu. Medvedev, Rusya ekonomisine ilişkin değerlendirmelerinde de çok sarsıcı ifadelere başvurdu.
Medvedev, Rusya ekonomisini "ilkel" olarak nitelendirdikten sonra Rusya'da üretimin kalitesini "utanç verici" ve ülkenin petrole bağımlılığını ise "aşağılayıcı" olarak betimledi. Daha somut olarak da baş edilemeyen yolsuzlukları, altyapıyı modernleştirecek yatırımların gerçekleştirilememesini, doğal kaynak çıkarımında uzmanlaşan büyük şirketlerin devletleştirilmesini eleştirdi. Devlet Başkanı'nın son kriz üzerindeki değerlendirmesinde de daha önceki resmi açıklamalardan faklı bir tutum izlediği görüldü. Medvedev, ABD'yi krizin çıkmasına neden olduğu için eleştirmek yerine, Rusya ekonomisinin bu kriz karşısındaki kırılganlığı üzerinde durdu ve gerekli önlemlerini alabilmelerinin önemine ağırlık verdi. Siyasal düzen açısından ise daha demokratik bir yapıya geçilmesi gereğine dikkati çeken Medvedev seçim kurallarında da siyasal rekabeti özendirecek değişiklikler yapılmasını savundu.
 
Şaşırtan konuşma
Bu konuşmanın pek olağan olmadığı açık. Bir politikacının iktidardayken kalkıp "işler hiç de iyi gitmiyor" demesi pek rastlanan bir olay değil. Hele Rusya (ya da Türkiye) gibi bir toplumda. Daha alışık olduğumuz, bu tür sözlerin "enkaz devraldık" edebiyatı bağlamında söylenip, sonra da unutulup gitmeleri. Medvedev'in konuşması bu açıdan farklı. Sorunların bir kısmının devralındığına bir yerde değiniyor ama asıl ağırlık verdiği tema "yönetimimiz işleri yoluna koymayı beceremedi" görüşü. Rus siyasal yaşamını bilmediğim için yorum yapabilecek durumda değilim. Ama insanın aklına üç olasılık geliyor. Bunlardan ilki Medvedev'in, Başbakan Vladimir Putin'in uygulamaya soktuğu politikalara karşı çıkması. Bu, Devlet Başkanı'nın Putin'i karşısına alması demek. Putin'in iktidara gelme sürecinde ona en çok destek verenlerin başında gelen Medvedev'in bu yola gitme olasılığı düşük görünüyor. İkincisi, Rusya ekonomisini içinde bulunduğu durumdan çıkarmak için yapılması gereken ve toplumsal maliyeti yüksek olabilecek reformların kaçınılmazlığına kamuoyunu inandırmak istemesi. Bu, Putin'in böyle bir niyeti olduğu varsayımı altında, devlet başkanının ona destek vermesi anlamına geliiyor.
Üçüncüsü ise köklü hiçbir değişiklik yapma niyeti olmaksızın, ufak siyasal manevralarla (hafifçe Putin'den farklı bir çizgide olduğunu ima etmek gibi) kamuoyundan gelen eleştirilerin önünü kesme gayreti içinde olduğu.
İstenirse bu görüşlerden herhangi birisine destek verecek gerekçeler bulmak kolay. Örneğin "eski hamam eski tas" biçiminde özetlenebilecek son görüşten yana olanlar, bu görüşlerini desteklemek için gerekli malzemeyi Devlet Başkanı Medvedev'in bu konuşmasından rahatlıkla çıkarabilirler. Medvedev eleştirdiği konularda neler yapılması gerektiği konusunda hiçbir şey söylemezken, Rus silahlı kuvvetlerinin güçlendirilmesi üzerinde dikkatle duruyor ve gelecek yıl 3 nükleer denizaltı, bir korvet, 30'dan fazla balistik füze, 28 savaş uçağı, 30 helikopter, 300 zırhlı araç ve 5 kısa menzilli İskender füze sisteminin alınacağı gibi etraflı açıklamalara yer veriyor. Tabii bu alımların gerekçesi ülkenin ve müttefiklerinin savunması! Oysa, konuşmasında yer alan ve çarpıcı kelimelerle süslenmiş ağır eleştirilerden sonra, başkanın iktisadi ve siyasal reformlar konusunda ayrıntılara girmesi beklenirdi.
 
Krizden çıkıyor mu
Rusya ekonomisine ilişkin ikinci haber ise ertesi gün basında yer aldı. Rusya'nın GSYH'si 2009'un üçüncü çeyreğinde bir yıl öncenin aynı dönemine oranla yüzde 8,9 düşmüş. Bu rakam beklentilerin epeyce altında. Hemen her kuruluş, Rusya'nın üçüncü çeyrekte çok daha fazla daralmasını bekliyordu. Üstelik, mevsimsel hareketlere göre düzeltme yapıldıktan sonra, Rusya'nın GSYH'si 2009'un ikinci çeyreğine göre de üçüncü çeyrekte yüzde 0,6 artmış. Bu, önemli bir sonuç. Çünkü, Rusya'nın GSYH'si 2008'in ikinci çeyreğinden bu yana ilk defa artış göstermiş oluyor. Bu sonuç Rusya'nın krizden çıkış noktasına gelmekte olduğu biçiminde yorumlara yol açtı.
Rusya, Türkiye için iktisadi açıdan önemli bir ülke. Ticari ilişkilerimiz artıyor. Bu nedenle bu ülkede olup bitenleri, bu ülkenin ekonomisini daha yakından izlememiz gerektiğini düşünüyorum. Bir başka ilginç nokta ise bu son kriz karşısında ekonomiye müdahalede Rusya'nın da bizim gibi geciken bir ülke olması. Bu iki ülkenin deneyimlerinin karşılaştırılması öğretici olabilir.
 
Krizden nasıl etkilendi
Krizin Rusya üzerindeki etkisi iki ana kanaldan olmuşa benziyor. Bunlardan ilki petrol fiyatlarındaki büyük düşüş, ikincisi de sermaye hareketlerinin aniden yön değiştirerek ülkeden sermaye çıkışının başlaması. (Herhalde bekleyişler de olumsuz etkilenmiştir. Ancak bu konuda yapılmış anketlere ulaşamadım.) Rusya'nın en önemli ihracat ürünü petrol ve doğalgaz. 2008 yılında bu ülkenin toplam ihracatı 471 milyar dolar. Bunun yüzde 65,8'i petrol ve doğalgaz. Medvedev'in şikâyet ettiği görünüm de bu. 2009 yılının ilk yarısında ise petrol fiyatı bir yıl önceye oranla yüzde 40 dolayında düşmüş. Aynı oranda olmasa da doğalgaz fiyatında da düşüş var. İhraç edilen miktarlarda daha az düşme olmasına rağmen, Rusya'nın ihracat gelirleri 2009'un ilk sekiz ayında bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 45,7 düşmüş. Benzer bir düşüş Rusya'nın ithalatında da söz konusu. Ancak burada, fiyat etkisi daha düşük. Ekonominin durgunluğa girmesi nedeniyle ithal edilen fiziksel miktarda önemli azalma, ülkenin ithalat faturasını düşürmüş.
Rusya ödemeler dengesinin cari işlemler hesabında ciddi ölçüde fazla veren bir ülke. Bizden bu açıdan çok farklı bir konumda. 2008 yılında ülkenin cari fazlası 102 milyar dolar. Ancak, ülkeden sermaye çıkışı da 2008'de başlamış. 2007'de ülke 86 milyar dolar net dış finansman sağlamışken, 2008'de hareket ters yöne dönmüş ve ülkeden 138 milyar dolar sermaye çıkışı olmuş. Bu nedenle de 2008 yılında Rusya 45 milyar dolar dolayında rezerv kaybına uğramış. IMF ve IIF gibi uluslararası kuruluşlar 2009 için Rusya'nın cari işlemler fazlasının 20 milyar dolar dolayına kadar düşmesini bekliyorlar. Öte yandan sermaye çıkışları 2009'da da devam etmiş. Her ne kadar üçüncü çeyrekten itibaren bir miktar sermaye girişi başlamışsa da uluslararası kuruluşlar Rusya'nın 2009'da da 50 milyar dolar rezerv kaybına uğrayacağını tahmin ediyorlar. 2009 Eylül ayı itibariyle Rusya'nın rezervleri 395 milyar dolar dolayında. Dolayısıyla Rusya ekonomisini tehdit eden bir durum değil. Ama rahatsız edici olduğu açık.
 
Koşullar ve süreç farklı
Uluslararası kuruluşlar Rusya'nın GSYH'sinin 2009'da yüzde 6,5 ile yüzde 8,5 arasında değişen oranlarda düşeceğini tahmin ediyorlar. Rus iktisatçıları da daha iyimser değiller. Bir grup Rus iktisatçısı tarafından hazırlanan Russian Economy-Trends and Perspectives, (Institute of the Economy in Transition, Eylül 2009), başlıklı raporda ekonomide toparlanmanın ancak 2011'de görülebileceği belirtiliyor. Hem bu rapor hem de uluslararası kuruluşların öngörüleri 2010'da Rusya ekonomisinin büyüme hızının artı olmakla beraber çok düşük kalacağı kanısında.

Rusya'nın ekonomisinin yapısal özellikleri, içinde bulunduğu koşullar ve ülkenin kriz sürecinde yaşadıkları Türkiye'den epeyce farklı. Bu nedenle Rusya'nın deneyiminden Türkiye için (ya da tersi) doğrudan ders çıkarılması pek söz konusu değil. Buna karşılık bu iki deneyim üzerinde çalışmak, önemli bir konuyu, iktisat politikası kararlarının biçimlenmesi sürecini, daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Bütün bunları söyledikten sonra, ne yazık ki, bir ortak noktamız olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Öyle görünüyor ki, krizden çıkış süreci hem Türkiye ve hem de Rusya için uzun ve zor olacağa benziyor. Bakalım bu süreci kısaltmak ve toplumsal maliyetini düşürmek için onlar ne yapacaklar, biz neler yapabileceğiz?