26 Eylül 2011Hürriyet Gazetesi
Yeterli toplumsal ve bireysel bilincimizin olmayışı uzun vadede yıkıcı etkileri olan ve geri dönüşü olmayan tehlikeleri algılamımızı, erken teşhis ve tedavi olmamızı engelliyor. Bu nedenle memleketimizde yıllardır sel tahmini yapmak için dünyanın parası harcandı ama sonuç yok. Yine bu nedenle yılda hâlâ 100 bin vatandaşımız sigaradan ölüyor. Depremde başımıza gelecekleri ise düşünmek bile istemiyorum... Ya Alzheimer! O da ne demek? 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü vesilesi ile Bilim İlaç ve Mersin Üniversitesi, Alzheimer hastalığı konusunda toplumsal bilinci artırmak, hastaların ve hasta yakınlarının yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla hayata geçirdiği “40 Işık - 40 Hayat” projesiyle Türkiye’de yaklaşık 450 bin Alzheimer hastası olduğunu öğrendim. Bir de Alzheimer hastasına bakmak yorucu, yıkıcı, ciddi tükenmişliğe yol açan ve meşakkatli bir iş olduğu için bunların perişan olmuş ailelerini ve yakınlarını düşününce de şok oldum!..
İLERLEMESİNİ 5 YIL GECİKTİRMEK MÜMKÜN
Bu nedenle , Bilim İlaç Genel Müdürü Dr. Erhan Baş’ın “Türkiye’de yaşamın uzamasıyla birlikte yaşlılığa bağlı olarak Alzheimer hastalığı giderek artıyor. Bunama olarak bilinen Alzheimer hastalığı konusunda toplumu bilinçlendirmek istiyoruz” demesini ve bunu özel sektör-üniversite-toplum işbirliği ile Türkiye genelinde ve sürekliliği olan hayata ve topluma değer katan projelere imza atarak yapmalarını önemsiyorum. Bu kapsamda, bir ilk gerçekleştirilerek Alzheimer Çağrı Merkezini de (Tel: 08002617840) hayata geçirmişler...40 Işık - 40 Hayat Projenin fikir sahibi, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Özge, Alzheimer hastalığının erken evrede tedavi edilmesinin önemini anlattı. Normalde bir kaç evresi olan bu hastalık eğer tedaviye başlanmasa her 1.5 yılda bir evre ilerliyor; tedaviye başlanırsa bir evreden diğerine geçiş süresi 5 seneye uzuyor! Yani bu hastalığı ortadan kaldıran kesin bir tedavi yaklaşımı olmamasına rağmen yıkımı yavaşlatmak mümkün. Yoksa geç kalan keşke, diye dövünür!..
GİZLİ KURBANLAR DİKKATLİ OLMALI
Bunları eşime anlatınca, belirtileri nedir, bu hastalığa yakalanmamak içi ne yapmak lazım, diye sordu. Bu soruların cevabı için Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu’nun “Pandoranın Kutusundan Alzheimer Çıkarsa” başlıklı sunumuna baktım. Alzheimer hastalığının erken evresinde şunlar oluyormuş: Eşyaları uygunsuz yerlere koyma, yakın bellekte bozulma, aynı soruları tekrar, tekrar sorma, kelime bulma güçlüğü, konuşurken konuyu unutma, bilinen işleri yapmakta güçlük çekmek (yemek yapma), nedensiz davranış ve duygudurum değişiklikleri, bir işi başlatamama, konsantre olamama, çevreye karşı ilgi azlığı, kişisel görünüş ve başkalarına karşı kayıtsızlık, bulunduğu yer ve zamanın farkında olmama, bilinen yollarda otomobil kullanırken kaybolma. Dikkat! Hasta bunların farkında olmayabilir, yani bütün iş “gizli kurban” olarak nitelendirilen hasta yakınlarına düşüyor!Hablemitoğlu’nun ileri yaş grubundakilere önerileri de şunlar: Zihni dinç tutmak için okuyun, bulmaca çözün, zihinsel faaliyetlere özen gösterin, sosyal yaşamdan kopmayın, düzenli sağlık kontrollerine gidin ve tansiyon, şeker hastalığı, kan yağları yüksekliği gibi hastalıklarınızın önlemini alın, diyetinize dikkat edin, depresyondan uzak durun. Yani hiç bir hastalığın tedavisi için geç kalmayın ve yaşınızın keyfini çıkarın!..Özetle hayat, yaşlanmak değil; yaş almakmış. Fakat yaşlanma aynı zamanda pandora gibi kapalı bir kutuymuş. Belleğimizi çalan, unuttuğumuzu da unutturan ve yaşlanmanın yani pandoranun kutusundan çıkan Alzheimer’dan değil; geç kalkmaktan korkmalıymışız!..Geç kalmamak, sağlıklı, mutlu, anılarla dolu hep beraber yaşlanmamız dileğiyle…