19 Mart 2003 tarihinde “No Limits” adlı programda yayınlanan söyleşi
Ahmed Mansur (sunucu): Pek çok bilimadamı ve uzmanın yaptığı araştırmalar, seyreltilmiş uranyumun ve ABD’nin bunu 1991’deki Körfez Savaşı’nda; 1994’te, 1995’te, 1999’da, 2000’de Balkanlar ve Afganistan’daki savaşlarda kullanmasının yol açtığı korkunç zararı vurguluyor. ABD’nin seyreltilmiş uranyum kullanması, sadece hedeflerin tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamakla kalmıyor, etkilenen bölgedeki doğanın ve insan hayatının da yok olmasına sebep oluyor. Bu bölgeler milyonlarca yıl boyunca yerleşime uygun olmayacak.
Konuğumuz, Pentagon’un Seyreltimiş Uranyum Projesi’nin eski başkanı, Binbaşı Prof. Doug Rokke.
1949 Illinois doğumlu Profesör Doug Rokke, 1967’de ABD Hava Kuvvetlerine katıldı ve 1969’dan 1971’e kadar Vietnam Savaşı’nda B52 pilotu olarak görev aldı. Nükleer fizik alanında doktora yaptı. 1996’ya kadar, Amerikan ordusunda saha uzmanı ve nükleeer fizik uzmanı olarak çalıştı. 1991’de, Suudi Arabistan ve Kuveyt’teki seyreltilmiş uranyumun temizlenmesi göreviyle Körfez Savaşı’na katıldı. 1991 yılının Mart-Haziran ayları arasında, kirlenmiş malzemeleri savaş alanından topladı ve bir kısmını ABD’ye geri gönderdi, gönderilenlerden daha çoğunun Suudi Arabistan çöllerine gömülmesine nezaret etti. Pentagon’un Seyreltilmiş Uranyum Projesi’ne başkan olarak atandı ve 1 Ağustos 1994’ten, Kasım 1995’e kadar bu görevi yaptı. Ayrıca 2000 yılına kadar Alabama’daki Jackson Üniversitesi’nde nükleer fizik profesörü olarak çalıştı.
Profesör Rokke, 1991’deki Körfez Savaşı’nın ilk haftasından itibaren seyreltilmiş uranyumun kendisini de etkilediğini ancak Mart 1995’e kadar bunu fark etmediğini söylüyor. Yapılan testler, vücudunda normal seviyenin 5000 katı radyasyon olduğunu gösteriyor, ki kendisi “küçük bir köyü parlatacak kadar” diyor alayla. Ayrıca, nefes almasındaki, bağışıklık sistemindeki ve bir gözündeki sorunlardan da mustarip. Uranyumdan etkilendiği için, karaciğerinden de 15 defa ameliyat olmuş.
Bu kritik zamanda, pek çok kişi Amerika Birleşik Devletleri’nin kullanmayı planladığı seyreltilmiş uranyum içeren silahlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyor. Seyreltilmiş uranyum kullanımının risklerini doğrulayan tüm çalışma ve araştırmalara rağmen, Pentagon’daki yetkililer Irak’ta yine seyreltilmiş uranyum bombaları kullanacaklarını duyurdular. Siz bu duyuruyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doug Rokke: Duyuru çok açık. Uranyum içeren savaş gereçleri, temas ettikleri her şeyi öldürüp yok ediyorlar. (1991’deki) Körfez Savaşı’nda, hatta daha öncesinde, Pentagon, savaşta kesin etkili silahları kullanmaya karar verdi. 1991’de Körfez Savaşı bitince uranyum artıklarını temizlemek için özel olarak görevlendirildiğimde bir muhtıra aldım. Bu, New Meksiko’daki Los Alamos Ulusal Laboratuarlarında görevli bir albay tarafından yazılmış bir muhtıraydı. Muhtırada diyordu ki: “Sağlığı ve çevreyi olumsuz etkilediğini bilmemize rağmen, uranyum içeren silahları her zaman kullanabilmemizi temin etmelisiniz, çünkü çok etkililer. Bunun için savaşlarda uranyum içeren silahlar kullanmanın sağlığa ve çevreye etkileri konusunda yalan söyleyin.”
Ahmed Mansur: Pentagon’un Seyreltilmiş Uranyum Projesi’nin eski başkanı olarak, seyreltilmiş uranyum kullanımının hayat ve insanlar için nasıl bir risk yarattığını genel olarak anlatır mısınız?
Doug Rokke: Önce, bir Abrams tankının ateşlediği her bir Uranyum ünitesinin, 4.5 kilo (10 pound) katı uranyum içerdiğini bilmek gerekir. Buna plütonyum, neptünyum ve amerikyum da katılmıştır. Mermi düştüğünde uranyumun yaklaşık yarısı ince bir toz haline gelip yayılır. Yani, elinizdeki 4500 gramın | Amerikalıların Körfez bölgesinde yığınla konuşlandırılan Abrams M1A1 tipi tankı; çelik top namlusu Alman üretimi. |
2200 ya da 2300 gramı, toz olacak, solunacak ve vücudun içine girecek. O zaman, hem metal zehirlenmesi, hem de vücuttaki radyolojik etkiler yüzünden, her türlü ciddi sorun ortaya çıkacaktır.
Ahmed Mansur: Seyreltilmiş uranyumun kurbanlarından biri olarak, bunun etkisiyle ortaya çıkan belirtileri tarif eder misiniz?
Doug Rokke: En belirgin etkisi solunum problemleri. Sanki çok ağır bir bronşit geçiriyormuş gibi zor nefes alıyorsunuz. Solunum sisteminiz uranyumdan etkileniyor, rahat soluk alamıyorsunuz ve solunum sisteminizde her türlü ciddi zarar oluştuğunu fark ediyorsunuz. Kendimde ve herkeste hemen fark edilen bir başka ciddi etki de feci döküntüler. Bugün hâlâ döküntülerin görülmesinin sebebi olarak, ağır metal zehirlenmesinden şüpheleniyoruz, bir litre ağır toksik metal yemişsiniz gibi döküntü oluyor.
Ahmed Mansur: Prof. Rokke, seyreltilmiş uranyum solumuş olmanın en önemli belirtileri neler?
Doug Rokke: En büyük sorunumuz, solunum probleminin yanı sıra, ekibimizin üyelerinde 8–9 ay içinde ortaya çıkan kanser. İki yıl içinde kanser olanların sayısı arttı ve insanlar ölmeye başladı. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı tarafından, vücutlarında kasıtlı olarak uranyum şarapneli bırakıldığını bildiğimiz kişiler var, onlarda da o şarapnelin çevresinde tümörler gelişti. Yayınlanmış araştırma sonuçları, uranyum şarapnelinin ya da bir dokuda yerleşik uranyumun kansere sebep olduğunu doğruluyor. Bunu uranyumun kullanıldığı, üretildiği ve işlendiği pek çok yerde görüyoruz. ABD'nin çeşitli yerlerinde.
Ahmed Mansur: Ama Pentagon’da askerlere tıbbi yardım yapılmasından sorumlu olan Michael Kilpatrick, bir basın toplantısında 1991’deki Körfez Savaşı’nda yaralanan 90 gazi ile yapılan bir çalışmanın, bunlarda kanser ya da başka herhangi bir hastalık görülmediğini kanıtladığını söylemişti. Buna ne diyorsunuz?
Doug Rokke: Doktor Kilpatrick dünyaya yalan söyledi. Bu çok açık.
Ahmed Mansur: Pentagon’daki meslektaşlarınız neden, ve kimin çıkarı için yalan söyledi?
Doug Rokke: Yalan söylemelerinin sebebi, uranyum içeren askeri teçhizatın, sadece Irak, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te değil, bütün Balkanlar'da ve ABD’deki üretim bölgelerinde bilinçli olarak kullanılmasının doğurduğu mesuliyeti ortadan kaldırmak istemeleri. Yine, savaşın amacı öldürmek ve yok etmek. Uranyum içeren silahlar kesinlikle yıkıcı.
Ahmed Mansur: 3 Şubat 2003’te, Britanyalı Gaziler Derneği’nden bir yetkili, 1991’den beri 560 Britanyalı askerin Körfez Savaşı Sendromu’ndan öldüğünü, 5000 askerin de halen tedavi gördüğünü söyledi. Elinizde yaralı Amerikan askerlerin sayısı ile ilgili istatistik bilgi var mı?
Doug Rokke: Evet, var. ABD Muharipler Dairesi, Eylül 2002’de bir rapor yayınladı. Bu raporda, Körfez Savaşı’na katılan askerlerin arasından 160.000’den fazla insanın şimdi sakat olduğunu ve Körfez Savaşı Sendromu’nun etkisiyle 8000’den fazla kişinin öldüğünü resmen açıkladılar. Irak bir toksik çöplük durumunda, bunu kesinlikle kanıtlayan başka veriler de var.
Ahmed Mansur: Uranyumun sebep olabileceği belli başlı hastalıklar nedir?
Doug Rokke: Problemlerimiz çok önemli. Solunumla, gözle, sinir sistemiyle ilgili sorunlar ve kanser. Bugün biliyoruz ki sadece Amerika’da, 1991’de Körfez Savaşı’na katılan askerlerin arasından her ay 140 insan ölüyor.
Ahmed Mansur: 1991 Körfez Savaşı’na katılan askerlerin %36’sının kanserden öleceğini, 160.000 askerin sakat olduğunu ve şimdiden 8000 kişinin öldüğünü söylediniz, ama ABD hâlâ uranyum kullanmakta ısrar ediyor. Uranyumun etkisiyle yeni vakalar oluşacağını düşünüyor musunuz?
Doug Rokke: Kesinlikle. Yeni hastaların geldiğini görüyoruz zaten. Savaş 1991’in sonbaharında bittiği halde, Amerika bölgeye birlikler yollamaya devam etti. Bugün ABD Muharipler Dairesi'nin de doğruladığı bilgilere göre Körfez Savaşı’nda ve sonrasında, Mayıs 2002’ye kadar o bölgede görev alan çeyrek milyondan fazla Amerikan askeri (zehire bağlı) karışık etkiler yüzünden sakat. Ayrıca 10.000 askerin öldüğünü ve şimdiki ölüm sıklığı ile her ay 140 kişinin daha öleceğini de biliyoruz.
Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra Basra'da doğan sakat çocuklardan biri. | Ahmed Mansur: Peki 400 ton uranyum tozunun yayıldığı Suudi Arabistan’ın kuzeyi, Kuveyt ve Irak’ta yaşayan insanlara ne oldu?
Doug Rokke: Oradaki kadınlarda, çocuklarda ve bölgenin bütün halkında görülen sağlık sorunlarının kesinlikle uranyum kirliliğinden kaynaklandığından eminim, içimde hiçbir şüphe yok. Kongre temsilcileri ve bilimadamları ve dünyanın her tarafından insanlar oraya gitti, kirlenmenin seviyesini gördüler ve zehirli maddelerin ABD Savunma Bakanlığı talimatlarının talep ettiği şekilde ortadan kaldırılmış olmadığını tespit ettiler.
Ahmed Mansur: Prof. Harry Shalimer Basra’da 1991’den beri en az 100.000 insanın kanser olduğunu söyledi. Bu bölgelerde görülen vakalar ile ilgili bir istatistiki bilginiz var mı? Doug Rokke: Ben 1991 Körfez Savaşı’ndan beri Irak’a gitmedim, |
ama Prof. Shalimer’le ve bu konuda çalışan diğer bilim adamları ve uzmanlarla görüştüm. Shalimer’in haklı olduğu konusunda en ufak bir şüphem yok. Kendisi bölgedeki insanların bünyelerinde uranyum bulunduğunu kanıtladı, yani artık uranyuma maruz kalmakla, bildirilen sağlık sorunları arasında doğrudan bağlantı kurulabilir. Prof. Shalimer bu konuda dünya çapında bir uzman, öyleyse onu dinlemeliyiz.
Ahmed Mansur: ABD’nin Irak’a karşı savaşında kullanacağı uranyumlu cephaneler hakkında bir bilginiz var mı?
Doug Rokke: Elbette. Uranyumlu cephaneler bu sefer de yine Abrams tankları ile yapılan atışlarda kullanılacak. Her seferinde içine az miktarda plütonyum, neptünyum ve amerikyum da bulunan 4500 gr katı uranyum atılıyor. A-10 Warthog uçağı ayrıca 30 ml atışları yapıyor, yani her seferinde 300 gr katı uranyum atıyor. Bradley savaş aracının da 25 ml, yani her seferi 200 gramdan fazla katı uranyum içeren atışlar yaptığını biliyoruz. Bunlara ilaveten Cruise füzelerinde ve dev siper kırıcılarda da uranyumlu parçalar var.
Ahmed Mansur: Sizce insanlara karşı seyreltilmiş uranyum kullanmak, genel olarak bir savaş suçu sayılır mı?
Doug Rokke: Kesinlikle. Çünkü Amerika’da sadece 500 gram katı uranyumu birinin bahçesine atarsanız, hapse girmekten kurtulmanız mümkün değil. O zaman Amerika, İngiltere, ya da başka bir ülke ne hakla yüzlerce, yüzlerce ton uranyumu başkasının bahçesine fırlatıyor, üstelik onlarca yıldır tıbbi bakımdan mahrum ettiği bu bölgede, çevreyi temizlemeyi de reddediyor?
Ahmed Mansur: Profesör Dracovic bölgenin temizlenmesi için 200 milyar dolara ihtiyaç olduğunu söyledi. (Bu kaynak sağlandığı takdirde) bölgenin temizlenmesi mümkün mü?
Doug Rokke: Bizim sorunumuz, temizliğin nasıl yapılacağına karar vermek. En azından benim araştırma yaptığım dönemde öyleydi. Tek bir uranyumlu cephanenin isabet etmiş olduğu her aracın tamamen yok edilmesi gerekiyor. Sonra o aracın çevresindeki bütün uranyum artıklarının temizlenmesi gerek. Sonra da, bir buldozerle, aracın çevresinden en az 100 metre uzağa kadar olan alanda, yeri en az 10 santimetre kazıp, o zehirli topraktan kurtulmalısınız. Böylece o aracın buluduğu yeri temizlemiş olursunuz. Bu işi vurulmuş her taşıt için tek tek yapmak zorundasınız.
Ahmed Mansur: Bu bölgedeki kirlilik ne kadar süre devam edebilir?
Doug Rokke: Eğer kirlilik fiziksel olarak tamamen ortadan kaldırılmazsa 4,5 milyar yıl ve fazlası.
Ahmed Mansur: Bu zehirli alanlar şu anda insanların yaşamasına uygun durumda mı?
Doug Rokke: Değil. ABD Savunma Bakanlığı, uranyum silahlarının kullanımıyla ilgili test eğitiminde özellikle belirtir ki, tüm Amerikan askerleri bir uranyum silahının isabet ettiği herhangi bir araca 50 ila 25 metre yaklaşmaları gerektiği zaman, tam solunum maskesi ve cilt koruyucu kullanmak zorundadır.
Ahmed Mansur: 1991’deki atıkların gömülmesine gözetmenlik ettiniz. Suudi Arabistan’ın kuzeyi ile Kuveyt’teki bazı bölgelerin artık insanların yaşaması için uygun olmadığı, ve insanların bu bölgelere girmesinin engellenmesi gerektiği doğru mu?
Doug Rokke: Kesinlikle doğru. Basra ve çevresindeki bölgenin tamamında kirlenme olduğu kesinlikle doğrulandı. ABD’li kongre üyesi James McDermott ve ekibi geçen senenin sonbaharında Irak’a gitti. Kirlenmeyi ölçtüler ve kirlenme düzeyinin, zehirli artıkların tamamı temizleninceye kadar insanların bölgeye girmesinin yasaklanmasını gerektirecek kadar yüksek olduğunu tespit ettiler.
Ahmed Mansur: Uranyum silahlarının hedefi olabilecek diğer bölgeler, Bağdat ya da Irak’ın diğer şehirleri, oralar da zehirlenecek mi? Oradaki kirlilik de yine 4,5 milyar yıl devam eder mi?
Doug Rokke: Mutlaka.
Ahmed Mansur: Bu savaştan sonra Bağdat, Basra ve diğer şehirlerin insanların yaşamasına elverişsiz olması mümkün mü?
Doug Rocke: Bütün altyapı yok edilirse... hele Irak’ta gerçekten kimyasal, biyolojik ve radyoaktif silahlar varsa ve bunlar hedef alınırsa, bu bir buz küpüne çekiçle vurmak gibi olur. Sadece dağıtmış olursunuz. Eğer uranyum silahları kullanırsanız ve artıkları temizlemezseniz, bütün bölge bir toksik çöplüğe dönüşür, çevrenin temizliği tamamlanmadan orada yaşanamaz.
Ahmed Mansur: Yani Irak’ta yaşayan 20 milyon insan uranyum silahlarının hedefi olabilir ve Irak’a karşı bu silahlar kullanıldığı takdirde orada yaşamak insanlar için uygun olmayacak. Bu ABD’nin koca bir ülkeyi dünya yüzünden silmesi mi demek?
Doug Rokke: Mutlaka böyle bir ihtimal var. Altyapıyı yok ettiğiniz zaman, her türlü cephaneyi kullanarak havayı, suyu ve toprağı kirletmiş oluyorsunuz. Çok ciddi bir ihtimal.
Ahmed Mansur: Irak’ın güneyinde yaşayan insanlarda görülen rahatsızlıklar ve yeni doğanlardaki yapısal bozukluklar sizce 4,5 milyar yıl boyunca devam edecek mi? Gelecek kuşaklarda da hastalıklar olması mümkün mü?
Doug Rokke: Kesinlikle. Bireyler uranyuma maruz kaldığı sürece, RNA ve DNA'larının değişeceğini biliyoruz. Bu genetik değişiklikler, doğuştan olan bozuklukların sebebi. Uranyumdan etkilenen Amerikan askerlerinin çocuklarında da aynı bozukluklar görülüyor. Bu tür rahatsızlıkları dünyanın uranyumdan etkilenen tüm bölgelerinde görüyoruz.
Ahmed Mansur: ABD'nin insanlara ve Irak’a karşı bu tür silahlar kullanmakta ısrar etmesi yeni bir savaş suçu sayılır mı?
Doug Rokke: Savaşta uranyum silahları kullanan herkes, bunun Tanrı’ya karşı suç olduğunu, insanlığa karşı suç olduğunu anlamak zorunda. Evet, suç. Bilerek ve isteyerek radyoaktif atık saçıyorsanız, bunun sağlığa etkilerini göz ardı ediyorsanız, ve temizlemeyi reddediyorsanız, bu hem Tanrı’ya karşı hem de insanlığa karşı suçtur.
Ahmed Mansur: Irak’a karşı savaşta yüzlerce ton uranyum kullanılmasının yaratacağı felaketin boyutları hakkında ne düşünüyorsunuz? Geçtiğimiz 10 yılın bilançosu buysa, yine uranyum kullanılması nasıl bir sonuç yaratır?
Doug Rokke: İnsanlar uranyuma aynı derecede maruz kalırsa ve aynı uranyum yine yaygın olarak kullanılırsa, vakaların sayısı ve bundan etkilenen insanların oranı da aynı olur. Yine % 30. Sayılar bunlar, istatistikleri değiştiremeyiz. Savaşın neden olduğu kirliliğin salgın gibi yayılan etkilerini değiştirmek mümkün değil.
Çeviren: Zeynep Alpar (Açık Radyo Barış Bandı)
Söyleşinin İngilizcesi: Depleted uranium will affect Iraq for generations to come