11 Ocak 2008Aydın Engin
Yoğun –sahiden yoğun– bir “Hrant Dink haftası”na giriyoruz. İstanbul’da, tam da o uğursuz günün yıldönümünde, 19 Ocak’ta; tam da o uğursuz saatte, 15’te “Hrant’ın arkadaşları” herkesi Agos’un önünde olmaya çağırdılar. “Herkes” kim diye sormuyorsunuz herhalde. Bir yıl önce insan selleri olup Agos’un önünden Yenikapı’ya akan kalabalığın içinde bedeniyle ya da yüreğiyle ve bilinciyle yer alan herkes!.. Aynı günün akşamında Lütfi Kırdar’ın görkemli salonunda yine “Hrant’ın arkadaşları” onu anacaklar. “Herkes”ten salona sığabilecek kadarı orada olacak. Bir hafta önce, 13 Ocak Pazar günü akşamı, kuruluşundan itibaren üyesi ve seçim listesinde milletvekili adayı olduğu partideki, ÖDP’deki yol arkadaşları Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde bir araya gelip onu anacaklar... Bitmedi, 19 Ocak’ta Berlin’de, Frankfurt’ta, Köln’de, Sydney’de, Paris’te Hrant anılacak. Önümüzdeki bir kaç gün içinde benzeri “anma toplantıları”nın sayısı üçe, beşe katlanacak ve bu kimseyi şaşırtmayacak. O gün(lerde) yayımlanacak haber ve köşe yazılarını, hele hele TV programlarını ise saymıyorum bile. Besbelli, yoğun – sahiden yoğun– bir “Hrant Dink haftası”na giriyoruz. * * * Öyleyse sorunun da tam zamanıdır: Hrant Dink’i anacak mıyız, anlayacak mıyız? Ben de biliyorum, o toplantılar, “Ah Hrant, vah Hrant” toplantıları olmayacak. Kimse “Ah Hrant, sen kalk da ben yatam” gibisinden cıvıklıklara kapılmayacak, kapılmaya kalkanlara izin vermeyecek. |
http://www.agos.com.tr/index.php?module=corner&status=old&author_id=4&corner_id=480&cat_id=22