Her 'kanun', 'kanun' mudur?

-
Aa
+
a
a
a

Konumuz, anlatım özgürlüğüyle ilgili; daha doğrusu, anlatım özgürlüğünün bir parçası olan basın özgürlüğüyle… Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ’nce verilmiş bir kararı özetleyip, okurlarla paylaşmak istedim.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne kadar gelen bu dava nasıl başlamış, önce onu bir görelim. Olay Polonya’da başlıyor; bir kişi (Gaweda) bir dergi çıkarmak istiyor ve ilgili yasa uyarınca, adın tescili için başvurusunu yapıyor. Ama, dergiye koymak istediği adla ilgili bir sorun var; dergini adı "Sosyal ve Siyasal Aylık Dergi - Ahlaki Bir Avrupa Kürsüsü." Bölge Mahkemesi, dergiye bu adın verilmesini engelliyor… Gerekçe şu: Dergiye konulması istenilen bu ad, derginin bir “Avrupa” resmi kurumu olduğu izlenimi veriyor, gerçek olmayan bir durumu gerçekmiş gibi gösteriyor; sonuç olarak da, okurları yanıltıcı bir durum yaratıyor.

Dergiyi çıkarmak isteyenler, bu kararı temyiz ediyorlarsa da, Temyiz Mahkemesi istemi reddediyor. Bunun üzerine, dergiye yeni bir ad bulunuyor ama bu yeni ad birincisinden de fazla sorun yaratıyor:"Almanya; Polonya’nın bin yıllık düşmanı!” Bölge Mahkemesi, bu ada da, Almanya’ya Polonya arasındaki ilişkiler açısından zararlı olduğu gerekçesiyle izin vermiyor.

Konu, yeniden Temyiz Mahkemesinin önüne getiriliyor; Temyiz Mahkemesi de, derginin adının “gerçeklerle çelişkili” olduğu gerekçesiyle Bölge Mahkemesinin kararını onaylıyor.

Davaların bu aşamasında Polonya’da yürürlükte olan Basın Kanunu uyarınca Adalet Bakanlığı’nca yayımlanmış bir kararname var; çıkarılacak dergilerin adlarının nasıl tescil edileceğini düzenliyor. Bu kararnameye göre, şu iki halden birinin varlığı halinde, tescil istemi reddolunuyor:

Birinci ret nedeni, "yürürlükteki yasalara aykırılık ,"ikinci ret nedeni de “gerçeklerle çelişkili olmak." Basın kanunu ise, bu konuda engelleyici iki koşul öngörmüş: Adın tescili için istemde bulunanların, kendilerinden istenilen bazı ayrıntıları bildirmemeleri ve adın, tescili istenen adın, halen tescil edilmiş durumda bulunan bir başka dergi adının haklarını ihlal etmesi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne diyor?

Konu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne getirildiğinde, Mahkeme önce şu gerçeği saptıyor; Polonya yasaları uyarınca bir dergi adının tescil isteminin reddi demek, o derginin yayın yaşamına girememesi demek. Bu da, dergiyi çıkarmak isteyenlerin düşüncelerini, yayın yoluyla kamuya duyurmalarını yasaklamış oluyor ve sonuç olarak bir “anlatım özgürlüğü” sorunu ortaya çıkmış oluyor.

Dolayısıyla, Mahkeme bir yandan olayda uygulanmış olan

Strazburg'daki AİHM binası

 Polonya yasaları açısından bir yandan da konuyla ilgi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin   “anlatım özgürlüğü” maddesi olan 10. Madde açısından bir değerlendirme yapıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu kararında ilk önce, şu değerlendirmeyi yaptığını görüyoruz: AİHS’nin 10. Maddesi’nde güvence altına alınmış olan “anlatım özgürlüğü," bir yayın organının yayın yaşamına girmeden önce bazı sınırlamalara bağlı tutulmasına, ilke olarak, engel değildir. Yani, başka bir deyişle, bir derginin yayınlanmasının, adının tescilini de içeren bir takım kurallara bağlanmasında, ilke olarak, bir aykırılık yoktur. Ama bu engelleyici kuralların ve doğurdukları sonuçların çok iyi değerlendirilmesi gerekir; çünkü, bunların uygulanması, sonuç olarak, anlatım özgürlüğünün kullanılmasının en önemli yollarından biri olan, gazete ve dergi çıkarma hakkını ortadan kaldırabilmektedir.

İşte konuya bu açıdan bakan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, daha önceki kararlarında da, defalarca açıkladığı bir içtihadını anımsatıyor: Kanunlar ve benzeri düzenlemeler, özellikle de özgürlüklerin kullanılmasıyla ilgili olan yasal düzenlemeler, olabildiğince açık seçik bir dille yazılmalı; yanlış anlamalara, tereddütlere yol açabilecek, yöneticilere sınırı belirsiz yetkiler tanıyan anlatımlardan kaçınılmalıdır. Kısacası, kanun “kanun gibi” kanun olmalı, uygulayıcılara, ucu bucağı belli olmayan yetkiler tanımamalıdır!

İnsan Hakları Mahkemesi, bu açıdan yaptığı değerlendirmede önce, Polonya’daki mahkemelerin kararlarına dayanak yaptıkları Adalet Bakanlığı’nın konuyla ilgili Kararnamesini değerlendiriyor. Yukarıda söylediğimiz gibi, bu kararname, yayına verilmek istenen adın, “gerçeklerle çelişkili” olması halinde tescil isteminin reddedilmesini öngörüyordu. Yani, bir yayının adının, okuyucuda yanlış izlenim verecek bir nitelik taşımaması gerekiyordu.

İşte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu noktada şu ilginç saptamayı yapıyor: Bakanlık kararnamesinin bu anlatımı, böyle bir yasal düzenlemeden beklenecek açıklıktan ve anlaşılabilirlikten yoksun! Basın Kanunu’nda öngörülmüş olan teknik nitelikteki koşullar uygun bulunabilir ama bunun ötesine geçip, derginin adının gerçek bilgileri yansıtmasını koşul olarak ileri sürmek, basın özgürlüğü açısından uygun görülemez. Bir yayının adı, esas olarak onu öteki yayınlardan ayırmaya yarayan ve yayın piyasasında, olası okurlara hitap eden bir ögedir. Eğer, tescilin böyle bir koşula bağlanması isteniyorsa, bunun bir kanunla ve mahkemelere yol gösteren bir açıklıkla yapılması gerekir. Polonya’da, mevcut haliyle bu hükümler, dergi çıkaracakların kararlarına ve davranışlarına yön vermelerine yardımcı olacak, sonuçlarını tahmin etmeye olanak verecek bir açıklık taşımamaktadır. Oysa bu çok önemli bir noktadır; çünkü mahkemeler, bir yayının piyasaya çıkışını adına bakarak, daha baştan engelleyebilmektedir.

Kötü "kanun" Strazburg’dan döner!

Polonya yasalarının, dergilerle ilgili tescil işlemlerini yargı denetimine bağlaması, basın özgürlüğü açısından değer taşıyan doğru bir yaklaşımdır ama, mahkemelerce verilen kararların da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi’ne uygun olması gerekir. 10. Madde, basın özgürlüğüne "kanunla belirtilen” sınırlamaların konulmasına elverişlidir ama, kanunun açık-seçik deyimlerle yazılmış olması gerekir. Oysa, dava konusu olan olayda, ilgili Polonya kanunu , dergi çıkarmak isteyenlerin kararlarını oluştururken, onlara yol gösterecek ve sonucu tahmin etmelerini sağlayacak bir açıklıkta değildir.

İşte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu gerekçelerle Polonyalı başvuranı haklı bulmuş; yani, olayda Polonya’nın AİHS’nin 10. Maddesi’ni ihlal ettiği sonucuna varmış. Üstelik bu karar oybirliğiyle verilmiş bir karar…

Şimdi, kıssadan bizim çıkarmamız gereken hisse şu: Adı ister “kanun” olsun ister "kararname" ya da başka bir şey; bir yasal düzenleme özgürlüklerle ilgili kısıtlayıcı bir takım sonuçlar doğurabilecek nitelikteyse, olabildiğince açık seçik bir anlatımla yazılması gerekir.

Yasanın dili, öyle bir açıklıkta olmalı ki, kişiler bir işleme, bir teşebbüse girişirken, bir karar oluştururken, konunun hukuk açısından olası sonuçlarını görebilsinler ve davranışlarına ona göre yön versinler. Öyle olmazsa ne olur? Şu olur: Eğer konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne götürülebilirse, Mahkeme sizin “kanununuzu” AİHS açısından “kanun” saymaz!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Türkçe, PDF formatında)