Handan Durgut
35 yaşında, evli, reklamcı.
Ekonomi okudu, Felsefe mezunu
Fransızca bilir,
Meraklı. Oyun sever. Radyo dinlemezdi.
Şimdi transistörlü bir radyosu var Açık Radyo'ya ayarlı.
Açık Radyo'yu, kadrosundaki isimlerden dolayı merak etti.
Radyosu yoktu uzun süre dinleyemedi. İki aydır dinliyor.
İlgili ve bilgili, duyarlı ve meraklı, çok sesli ve çok renkli,
hem ağır ve saygılı, hem sıcak ve coşkulu buluyor.
Ama bazan –aslında genellikle- frekansında yakalayamıyor.
Parazitlereden rahatsız.
Dostlarından duyduğu da farklı değil; "Cazırtısından dinlenemiyor ki!"
Sloganının, "kainatın tüm seslerine ve İstanbul civarı bütün radyo frekanslarına açık radyo" olarak değişmesini istemiyor.
Parazit sorununun kökten çözümünü isterken,
pek çok haneli rakamların da farkında. Haddini biliyor. Susuyor.
Program iptallerine, teknik arızalara ve cazırtılara rağmen
-belki başka frekansta dinleyebileceği bir sesle
karşılaşmayacağını bildiğinden, belki tutuculuğundan-
ayar düğmesiyle oynamamasını ve hemen her aksaklığı
kolayca bağışlamasını şöyle açıklıyor:
"Açık Radyo'yu seviyorum.
Sözü, görüşü, fikri ve kalbi açık olduğu için.
Önceden varolmuş, şu anda var olan ve varolabilecek
herşeye, herkese, söze, yazıya, düşünceye, gülmeceye,
ezgiye, beğeniye ve eleştiriye açık olduğu için…
Neyzen Tevfik'i, Robert Johnson'ı dinleyebildiğim için…
Beni şaşırttığı için, keyiflendirdiği için…
Meraklandırdığı ve bilgilendirdiği için…
Aynı dili konuşan, farklı telden çalan ve
varolan radyoları dinlemeyen insanların
ah-vah etmek yerine; ortaklaşa çabalarıyla
"mesela işte böyle bir radyo" demeyi seçtikleri
ve bunun olabilirliğini gösterdikleri için…
Elbette herkesin radyosu değil.
Onların radyosu ve onların çabasını
destekleyenlerin, alkışlayanların…
Mesela benim de radyom olduğu için."
İlle de, nedense ve yine hep o parazitlere rağmen
onu bir "radyo sever-dinler"i yaptığı için
Açık Radyo'ya teşekkür ediyor, tazeyi kutluyor.
Handan Durgut