21 Şubat 2006Nuray Mert
Hamas'ın Türkiye ziyaretini neye yormak lazım geldiğini tespit etmek son derece zor. Belli ki, 'Kim davet etti eli silahlı bu adamları buraya, acaba hangi danışmanın marifeti' diye düşünenler de var. 'Büyük ülke, vizyon sahibi hükümet dediğin böyle olur, Ortadoğu'nun sorunlarına çözüm bulmak için Türkiye artık inisiyatif göstermeye başladı' diye düşünenler de var. İki karşı görüş gibi gözükse de, bu iki yaklaşımın, 'gerçeklik duygusundan uzak olmak' gibi çok önemli bir ortak noktası var. Bir kere, çocuk oyunu mu bu? Söz konusu olan iktidar partisi, isteyen danışmanın veya siyasi kanadın, kafasına göre Hamas'ı Türkiye'ye davet etmesi mümkün mü? Dahası, iktidar ABD'nin bu kadar sıkı baskısı altındayken, mevcut ABD dış politikasına ters gelecek bir adım atmaları mümkün mü? AKP tabii ki, konuyu siyasi başarı gibi göstermeye çalışacak. Hükümet çevreleri ve destekleyicileri, bu noktada, ziyareti AKP hükümetinin Ortadoğu'da inisiyatif alması olarak göstermeye çabalayacaklar. Ancak, kusura bakmasınlar, bu hiç de inandırıcı gelmiyor. Tezkere sonrası, Türkiye üzerindeki ABD baskısını bir kez daha hatırlatmak isterim. 'AKP'den bunu beklemezdik' diye sitem üzerine sitem, mesaj üzerine mesaj gönderdiler. Bu baskı o kadar etkili oldu ki, 'Suriye'ye yaklaşanı affetmeyiz' mesajına karşı hükümet gerekeni yaptı. Beşar Esad'ın geçen yaz Türkiye'ye tatil için gelmesi planı bir şekilde iptal edildi. Şimdi, Esad'ın tatil için bile gelmesi istenmeyen Türkiye'ye Hamas kimseye sorulmadan veya nabız yoklanmadan davet edildi öyle mi? Külahımıza anlatsınlar demek isterim. Evet, burası muz cumhuriyeti değil, her şey ABD dış politikasının dümen suyunda yürümeyebiliyor, tezkerenin reddi bunun en iyi göstergesiydi. Ancak, o noktada, Meclis oylaması söz konusuydu ve milletvekilleri özgür iradeleriyle karar verdiler. Öyle olduğu halde, hükümet ABD tarafından suçlandı, demokratik sürecin sonucu olarak alınan karardan hükümet sorumlu tutuldu, 'Boşverin demokrasiyi, grubunuza sahip olun' demeye getirildi. Şimdi söz konusu olansa, doğrudan hükümetin daveti. Bunu nasıl yorumlamak lazım, tam olarak bilemiyorum, ancak ne düşüncesiz ve münferit bir hareket olarak ne de hükümetin Ortadoğu'da inisiyatif alması olarak yorumlamanın saflık olacağı kesin. Peki, neyse ne, sonuç olarak, Hamas'ın demokratik sürece teşvik edilmesi nihayetinde iyi bir şey değil mi? Türkiye'nin mümkünse, bu yolda etkisini kullanmasında ne zarar olabilir? Filistin meselesinin çözüm yoluna girmesi söz konusu olacaksa, sorun yok diye düşünmek mümkün. Ancak, Türkiye'nin, Ortadoğu'da herhangi bir soruna çözüm açısından aracılık edebileceğini düşünmek için, öncelikle 'etkin' bir siyasal güç olması gerekir. Böyle bir konumu var mı? Temennileri bir yana bırakıp açık konuşalım: Yok! Türkiye'nin bugüne kadar izlediği dış politika dolayısıyla böyle bir hakemlik birikimi oluşmuş değil. AKP hükümetinin, sırf İslamcı bir geçmişten geldiği için, dünden bugüne Ortadoğu'da Türkiye'yi hakemlik seviyesine yükseltmesi mümkün mü? Hayır! Zira, halihazırda mevcut hükümet ABD dış politikasınının baskısı altındadır ve bu baskıyla baş edebildiğine dair hiçbir emare bulunmamaktadır. İslamcı geçmişten gelmek dolayısıyla, ABD tarafından Ortadoğu işlerine karıştırılmak isteniyor olabilir, ama durum buysa, adını koyalım, inisiyatif almak diye yutturmaya çalışmayalım. Filistin meselesinin kolay kolay çözülemeyecek çetrefilliği bir yana, Türkiye'nin, Ortadoğu'da kaynağı ve hedefi belirsiz inisiyatifler almaya girişmesinin bedeli çok ağır olabilir. Türkiye, bölgede barış ve huzur adına bir şeyler yapmayı planlıyorsa, 'cesur' adımlar atma çabası yerine, mevcut ABD dış politika formüllerine mümkün mertebe mesafeli olmaya gayret göstermesi gerekir diye düşünüyorum.