Füsun Çelik

Dinleyicilerimizden
-
Aa
+
a
a
a

Demirtaş'ı linç etme kampanyasına siz de katıldınız ya PES!

Açıklama yapmamasını eleştirmenizi ne kadar doğru buluyorsam, alay eder gibi, kinayelerle Nasrettin Hoca fıkraları ile alay konusu haline getirmenizi kınıyorum.

Demirtaş'ın bu konudaki şahsi fikrinin ne olduğunu herhalde benim kadar siz de biliyorsunuzdur. Parti adına bir açıklama yapmadan önce görüşme yapması gereğini ise sağır sultan bile biliyor. Demirtaş'ın hangi zorlu dengeler üzerinde siyaset yaptığını bilmiyor oldugunuzu düşünmek bile istemiyorum.

Kurulduğundan beri Açık Radyo'yu heyecanla izleyen bir Açık Radyo severe yaşattığınız bu hayal kırıklığını tekrarlamayacağınızı ummak istiyorum.

Füsun Çelik

Merhabalar Füsun Hanım, Eleştiriniz ve mesajınız için çok teşekkür ederiz. 

Öncelikle, haklı olduğunuz temel noktayı teslim edelim ve sizden ve sizin gibi düşünen dinleyicilerimizden özür dileyelim. HDP başta olmak üzere bu (ve bunun gibi birçok) canalıcı konuda sessiz kalan siyasi parti, kuruluş ve kişileri kıyasıya eleştirmek hayati önem taşıyor elbette. 

Bununla birlikte, kinayeli bir dil kullanarak meseleyi sulandırmakla, hatta dediğiniz gibi, "alay konusu" haline getirmekle hata ettiğimiz konusunda çok haklısınız. Düşününce, bunun, sorunun özünü gözden kaçırmaya yol açmaktan başka bir işe yaramayabileceğini farkettik. 

Böylelikle, Açık Radyo'nun bağımsız bir mecra olarak hayatiyetini sürdürmesindeki en önemli işlevlerden biri de bu mesajla ortaya çıkmış oluyor işte: Dinleyici desteğine dayalı, dolayısıyla dinleyicisinin hesap sorabildiği, dinleyicisi karşıında hesap verebilir bir radyo olması! 

İki ayrı noktada da sizinle hemfikir olmadığımızı belirtmemize izin verin lûtfen: Birincisi, üsluba ilişkin: Bir "linç etme" fiilinden söz etmeniz bizi gerçekten üzdü. 20 yıla yaklaşan yayın hayatımızda hiçbir programımızda böyle birşey yapmamaya azami dikkat gösteriyoruz. Bugünkü programda da böyle bir "eylem" için kendimize “izin vermiş” olduğumuz kanısında değiliz. Sayın Demirtaş, üslubuna ve kişiliğine saygı duyduğumuz, dahası aramızdan birçok arkadaşın Cumhurbaşkanı adayı olarak oyunu almış bir siyasî kişilik. Eleştirel tavrımızı --sevimsiz bulunabilecek fıkra ve/ya esprilerle sulandırmış olsak dahi-- bir linç olarak nitelendirmek bizce doğru olmaz. 

İkinci nokta da içeriğe ilişkin: Demokrasinin temelini oluşturan basın ve ifade özgürlüğüne karşı hukukun temel ilkelerini ayaklar altına alarak girişilen bir operasyona karşı, özellikle böyle bir operasyon yapılacağına dair kuvvetli belirtilerin günler öncesinden medyaya sızmasına rağmen, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından bir diğeri olan siyasi partilerden birinin eşbaşkanı olarak sessiz kalmak kolay anlaşılır, hatta kabul edilebilir birşey olmasa gerek diye düşünüyoruz. 

Esasen siz de bizi eleştiren mesajınızda "açıklama yapmamasını eleştirmenizi ne kadar doğru buluyorsam" diyerek bu noktayı gayet açık ve net bir şekilde belirtmişsiniz. Yine sizin isabetle belirttiğiniz gibi Demirtaş'ın ne kadar "zorlu dengeler üzerinde siyaset yaptığını"  biz de tüm değerlendirmelerimizde daima göz önünde tutmaya çalışıyoruz. 

Ama, biraz ukalalık etmeme izin verirseniz, sormalıyız: siyaset işte tam da böyle bir süreç değil mi zaten? Demokratik sürecin işleyişine ciddi engeller oluşturabilecek olağanüstü zorlu moment'lerde çabuk ve isabetli kararlar almak, o kararlar doğrultusunda ittifaklar oluşturup, mücadele biçimlerini belirlemek vesaire... 

Kurulduğundan beri bizi dinlediğinizi belirterek bizi onurlandıran bir dinleyicimiz olarak, iktidar merkezleri bir yana, başta Cumhuriyet Halk Partisi ve onun Genel Başkanı olmak üzere tüm muhalefet kuruluşlarına da dilimiz döndüğü, aklımız erdiği kadar güçlü eleştiriler getirmeye çalıştığımızı gayet iyi biliyorsunuzdur, eminiz. 

Dolayısıyla, CHP'nin --kendi içindeki farklı "hizip"lerden ve milletvekillerinden gelen tüm antidemokratik, tereddütlü vb. çıkışlara aldırmadan-- Genel Başkanı ağzından çok süratli ve güçlü demokratik tepkiyi ("Yaşanan süreç, darbe sürecidir. Mazlumun kimliği, adresi sorulmaz. Mazlum her dönem mazlumdur. Sabahın köründe gazetecilerin gözaltına alınması, gazetelere, televizyonlara baskın yapılması kabul edilemez...") övgüyle karşılamak gerektiğini düşünüyoruz ve bu sabah Açık Gazete programımızda da öyle değerlendirmeye çalıştık. 

Oysa, bu açıklamadan neredeyse 12 saat sonra sayın Demirtaş’ın “gerekli değerlendirmeyi Türkiye’ye gelince yapıp, havaalanına indiğinde yapacağını” şeklinde bir “açıklama” yapması ve ondan sonra bu yazıyı size yazdığımız şu saatlere kadar HDP yönetiminden hiçbir açıklama gelmemesi, hayli gecikmiş bir tepki diye nitelendirilip eleştirilemez mi? 

Bütün bunları, Kürtlerin 100 yılı aşkın devam eden mağduriyetlerini, sayısız iktidar tarafından pek çok parti ve gazetelerinin kapatılmasını ve sayısız insanlarının işkencelerle katledilip “kaybedilmesini”, Dersim’de ve başka yerlerde sürülmesini süründürülmesini unutmadan söylediğimiz herhalde açıktır. 

Ama, Türkiye’nin birçok gazetecisi, başta “Cemaat mağduru” Ahmet Şık olmak üzere, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Can Dündar, Cüneyt Özdemir, Şahin Alpay, Yavuz Baydar, Hakan Aksay, P24 platformu, Aslı Aydıntaşbaş ve daha birçok önde gelen Türkiyeli gazeteci ve kuruluş ile Neredeyse tüm uluslararası basın kuruluşları, Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu, birçok irili ufaklı ülke tepkilerini ortaya koymuşlarken, HDP’den --tek bir Milletvekili’nin son derece zayıf  “kınaması” (bunu hukuka aykırı buluyor, doğru bulmuyuyor, kınıyoruz vb…)– dışında tepki vermemesi sizce eleştiri konusu olmamalı mıdır? Bunu bir gecikme, karar alma mekanizmasının ağırlığı ya da zorlu dengelerle izah etmek yeterli olabilir mi? 

Bize sorarsanız burada en azından “moment ile kopukluk” yaşandığı söylenebilir. İşin kötüsü, bu kopukluğun bedelini hepimizin ödeyebileceği ihtimali. Ve, sözünü ettiğiniz hayal kırıklığını asıl o zaman yaşamamız ihtimali büyük olur, kanısındayız. 

Sevgili Füsun hanım,

Çok uzun yazdığımız için bizi bağışlayacağınız umuduyla şunu söyleyerek bitirelim bari: Umarız derdimizi (Osmanlıca Derslerimizde olsaydık ‘hâl-i pür melâlimizi” derdik) anlatabilmişizdir. 

Lûtfen ilginizi eksik etmeyin, ayrıca bizi eleştirmeye devam edin, biz de elimizden geldiği, dilimiz döndüğü ölçüde size “hesap vermeye” çalışalım. 

Çok teşekkürler, sevgiler, saygılar 

Ömer Madra