11 Ocak 2008
Paparazzileri ardından koşturan, magazin dünyasının kapaklarından düşmeyen Sarkozy, bu tarzını seçildiği ilk günden ortaya koyuvermiş, eşi Cécilia Sarkozy, aynı gece Fouquet’de iş ve şov dünyasının önde gelen davetlilerinden oluşan bir akşam yemeği düzenlemişti. Geceyi Ritz Otel’de geçirdikten sonra ise yakın arkadaşı ve Fransa’nın en zengin işadamlarından Vincent Bolloré’nin özel uçağıyla Malta adasına uçmış, oradaki yatında birkaç gün geçirmişti. Sarkozy’ler varlıklarını gözler önüne seren simgelerden hiç kaçınmıyorlar. Ray-Ban gözlükler, Rolex saatler, marka giysiler…Ve artık son model bir sevgiliyi de koluna takan Sarkozy’nin önüne kimse geçemiyor. “Yakışıklı değilim, boylu poslu değilim, ama bakın yanımda kim var” dercesine bir gurur seziliyor ifadesinde. Medyayı avucunda tutabilmek ve halkın ilgisini her an üstüne çekebilmek için her yola başvuran bu yeni tür cumhurbaşkanı, Kaddafi’nin Fransa’ya davet edilişi ve 10 milyar euroya varan savaş uçağı ve silah satışının yoğun eleştiriler almasının hemen ertesinde bu kirli sayfayı unutturmak çabasıyla şapkasından Carla Bruni’yi çıkarıverdi. Aşklarını herhangi bir yerde değil, Amerikan kültürünün simgesi Disneyland’de açıkladılar. Sarkozy, daha önce, Ekim ayında süregelen ulaşım grevleri sırasında, Cécilia’dan boşandığını ilan ederek kamunun ilgisini başka yöne çevirmeyi başarmış ve zamanlamayı yine çok iyi ayarlamıştı. Sarkozy’nin muhtemel evlilik haberini duyduğumuzda, Fransız gündeminde muhakkak nahoş gelişmeler olduğunu varsayabiliriz! Bir joging-sever oluşuyla Amerikan değerlerini içselleştirdiğini gösteren Sarkozy, seçildikten hemen sonra Bush’u ziyaret etmekle de Amerikan politikasına çelişkileriyle bilinen önceki cumhurbaşkanlarıyla, özellikle J. Chirac ile farklılığını ve Irak konusunda Bush’a desteğini belirtmiş oldu. Fransa’yı aynen bir şirket yöneticisi gibi yöneten Sarkozy, “Daha fazla kazanmak için daha çok çalışın” sloganını ortaya attı. Önceki cumhurbaşkanlarına oranla daha fazla çalıştığından olsa gerek, kendi maaşına tam %140 oranında zam yaparak ayda yaklaşık 20 bin euro kazanmayı bundan böyle hak etmiştir (günlük masraflarının karşılandığını düşünürsek, bu miktarı elbette bir harçlık niteliğinde algılamak gerekir). Eh, boşanmak kolay değil; nafaka vermek durumunda olduğu için bu zammı boşanmasının hemen ertesinde ilan etti. Ancak bu artışın Fransızların genelde satın alma gücünün düşüklüğünden bahsedilen bir zamanda yapılması ve halkın satın alma gücünü iyileştirme yönünde en ufak bir açılımın henüz söz konusu olmayışı bir hayli şaşırtıcı. Hükümetine gelince, onu da aynen özel hayatında olduğu gibi, bir gösteriş hükümeti olarak kuran Sarkozy, adalet bakanlığına Tunus kökenli, Dior’dan aşağı giyinmeyen Rachida Dati’yi getirerek suç oranı ortalamanın üstünde olan göçmenlere “Bakın, siz de birer Rachida Dati olabilirsiniz” demek istiyor. Senegal kökenli güzel Rama Yade’ı ise insan haklarından sorumlu genel sekreter görevine atayarak bu konuda ne kadar saygılı olduğunu ispatlamak istediğini ortaya koyuyor. Ancak, beri yanda –kişilerin aynı aileye ait olup olmadıklarının belirlenmesi için göçmenlere yapılan– DNA testlerine izin veren de yine aynı hükümet… Sosyalistleri ve göçmen kökenli Fransızları hükümetine alarak ne kadar açık fikirli ve eleştirilere açık olduğunu kanıtlamak isteyen Sarkozy, eleştirileri dinlemesine dinliyor ama siyasetinde en ufak bir değişiklik yapmıyor. Kent gelişimi politikasından sorumlu devlet müsteşarı –Cezayir kökenli ve sosyalist– Fadela Amara’nın, DNA testlerini “iğrenç bir şey” olarak nitelemesine ve Rama Yade’ın Kaddafi ziyareti için “Fransa paspas değil” demesine rağmen, Sarkozy tek başına Fransa’nin siyaset gündemini belirliyor. Eleştirmenler hükümetin artık göstermelik olduğunu, siyasetin esasen Elysée Sarayı’ndan, cumhurbaşkanının danışmanları tarafından yönetildiğini dile getiriyorlar. Gazeteciler eskiden çok daha suskun ve sakin olduğunu belirttikleri cumhurbaşkanlığı konutunun artık gece-gündüz birilerinin girip çıktığı ünlü bir Amerikan avukatlık bürosu gibi çalıştığını söylüyorlar. Siyaset ve iş dünyasının birbirine bu denli yakın olduğu bir iktidarı simgeleyen Sarkozy, kendisine yakın işadamlarını, örneğin uçağını ve yatını kullandığı çok sevgili arkadaşı Vincent Bolloré’yi gerektiğinde memnun etme çabasında ne kadar direnebilecek? Şimdilik sadece işverenlere yönelik vergi indirimi ve imajla sınırlı kalan değişiklik ve reform vaatleri, bakalım temel değişikliklere ne zaman yer verecek… Ve en önemlisi, Fransızların sabırsızlıkla bekledikleri satın alma gücü ve işsizlik sorunlarına çözüm getirebilecek mi?
http://www.agos.com.tr/index.php?module=news&news_id=6578&cat_id=1