Enerji savaşı yakın

-
Aa
+
a
a
a

2 Eylül 2004Nejat Eslen*

Uzmanlara göre toplam küresel enerji talebi 2025 yılına kadar yüzde 54 oranında artarken alternatif enerji kaynaklarının ve bu amaçla yeni teknolojilerin geliştirilmesi ile ilgili gayretler devam edecek; ancak artan enerji ihtiyacının karşılanmasında petrol önemini koruyarak sürdürürken doğalgaz tüketimi artacaktır.

Küresel üstünlüğünün Avrasya enerji kaynaklarının kontrolüne bağlı olduğu uzmanlarca ifade edilen, kanıtlanmış petrol rezervi 30 milyar varilin altına düşen, dış kaynaklı petrole bağımlılığı giderek artan ABD ise enerji kaynaklarını kontrol gayretlerini devam ettirecek ve bu girişimler 21'inci yüzyılın ilk yarısındaki çatışmaların asıl nedenini oluşturacaktır. International Energy Agency'nin (EIA) 'World Energy Outlook 2002' adlı raporuna göre 2000 yılında küresel enerji tüketimi içinde petrol tüketimi yüzde 39 ile birinci sırayı almıştı. 2030 yılında ise petrol tüketimi yüzde 38'lik pay ile küresel enerji tüketiminde yine birinci sırada olmaya devam edecektir.

Küresel doğalgaz tüketiminin toplam enerji tüketimine oranı 2000 yılında yüzde 23'tü ve doğalgaz tüketimi, kömür tüketiminden sonra üçüncü sırayı almıştı.

2030 yılında ise doğalgaz tüketimi yüzde 28'lik oranla petrol tüketiminden sonra ikinci sırayı alacaktır. 2030'da petrol ve doğalgaz tüketiminin toplam enerji tüketimine oranı yüzde 66 olacaktır. Bu tahmin, küresel ekonomilerin 2030'larda da büyük ölçüde petrole ve doğalgaza bağımlı olacaklarını gösteriyor.

BP Statistical Review of World Energy 2003 raporuna göre Ortadoğu ülkelerinden, Suudi Arabistan 261.8, Irak 112.5, Birleşik Arap Emirlikleri 97.8, Kuveyt 96.5 ve İran 89.7 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervine sahiptir. Ortadoğu ülkelerinin toplam kanıtlanmış petrol rezervi ise 685.6 milyar varil olup, bu rezerv 1047.7 milyar varillik küresel kanıtlanmış petrol rezervinin yüzde 65.4'ünü oluşturmaktadır. Ortadoğu petrol rezervlerine Kuzey Afrika rezervleri de ilave edildiğinde bu oran yüzde 69.5'e yükselmektedir.

Ortadoğu'nun önemli bir özelliği ise petrol üretimini artırma yeteneğinin diğer petrol üretim bölgelerine göre daha yüksek olmasıdır. Energy Information Agency'nin tahminlerine göre Ortadoğu'nun 2001 yılında 22.4 milyar varil olan petrol üretimi 2025 yılında 45.2 milyar varile çıkarılabilecektir. Kuzey Afrika ülkelerinin kapasiteleri de eklendiğinde toplam üretim 53.6 milyar varil olacaktır. Toplam üretim, küresel petrol ihtiyacının yüzde 43'ünü karşılayabilecektir. Gaz rezervleri dikkate alındığında, Ortadoğu rezervlerinin küresel toplam gaz rezervlerinin yüzde 36'sını oluşturduğu görülmektedir. Kuzey Afrika ülkeleri de ilave edildiğinde bu oran yüzde 40.8'e yükselmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi'nin temeli

Yukarıda sıralanan verilerin ışığında, Ortadoğu enerji kaynaklarının küresel enerji ihtiyacının karşılanmasında yaşamsal bir önem taşıdığı söylenebilir. Jeostratejik konumu da dikkate alınarak Kuzey Afrika enerji kaynakları ile birlikte değerlendirildiğinde, bölge enerji kaynaklarının önemi artmaktadır.

Yakın zamanlarda ABD'de yapılan enerji değerlendirmelerinde Ortadoğu, Kuzey Afrika ile birlikte ele alınmaktadır. Benzer bir değerlendirme, Center for Strategic and International Studies'in stratejisti Anthony H. Cordesman tarafından da yapılmıştır. Cordesman, 15 Mart 2004 tarihli, 'Energy Developments in the Middle East' adlı taslak kitabında Ortadoğu ile Kuzey Afrika'yı birlikte incelemektedir. Cordesman'ın kitabında irdelenen 22 Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinin 'Büyük Ortadoğu Projesi'nde adı geçen ülkeler olması ise şaşırtıcıdır. Cordesman'ın incelemesi, 'Büyük Ortadoğu Projesi'nin, aslında enerji kaynaklarının ve ulaştırma hatlarının kontrolü projesi olduğuna ilişkin düşüncelerimizi teyit etmektedir. Cordesman bölgedeki silahlanmayı, politik gerginlikleri, yaşlı liderleri, istikrarsız rejimleri, gelecekte kimlerin lider olacağı konusundaki belirsizlikleri, radikal İslam'ı, gelişmedeki ve ekonomik büyümedeki yetersizlikleri, nüfus artışlarını, terörizmi ve kitle imha silahlarının yayılmasını enerji güvenliğini tehdit eden unsurlar olarak sıralamaktadır. Aynı argümanlar 'Büyük Ortadoğu' projesi için de kullanılmaktadır. Bu durumda, 'Büyük Ortadoğu' projesinin bir enerji güvenliği, daha açık bir ifadeyle bölge enerji kaynaklarını kontrol projesi olduğu söylenebilir. Cordesman, adı geçen kitabında tankerle enerji ulaştırmasındaki muhtemel tıkanma noktaları olarak ise Hürmüz Boğazı'na, Kızıl Deniz'e ve Süveyş Kanalı'na dikkatleri çekerek bu bölgeleri ABD'nin potansiyel hedeflerine dönüştürmektedir.

Özetle, petrol rezervleri azalan ABD'nin küresel üstünlüğünün Avrasya ve özellikle Ortadoğu enerji kaynaklarının kontrolüne bağlı olduğunu; petrol ve doğalgaz rezervlerinin 21'inci yüzyılın ilk yarısında en önemli enerji kaynaklarını oluşturacağını, Kuzey Afrika ve Ortadoğu' bölgesinin küresel enerji tüketimini karşılayan en önemli coğrafi bölge olacağını; 'Büyük Ortadoğu Projesi'nin aslında bölgenin sahip olduğu enerji kaynaklarını ve ulaştırma hatlarını kontrol amacı ile geliştirilmiş bir proje olduğunu; ABD'nin Ortadoğu enerji kaynaklarını kontrol girişimlerinin çatışmaların asıl nedenini oluşturacağını; ABD'nin, küresel terörü bu amaçla bahane olarak kullanmaya devam edeceğini; yeni girişimlerin terörü tahrik ederken, kanlı bir 'Medeniyetler Çatışması'na dönüşebileceğini; ABD'nin Büyük Ortadoğu'daki muhtemel hedeflerini tahmin edebilmek için hangi ülkelerde önemli enerji rezervi olduğunun ve hangi coğrafi bölgelerin enerji ulaştırma hatlarını denetlediğinin araştırılmasının yeterli olabileceğini; ABD'nin hedeflerini ele geçirmesi için yeterli askeri gücünün ve gerçekçi bir stratejisinin olmadığının Afganistan'da ve Irak'ta kanıtlandığını ve bu gerçeğin mücadeleyi küresel bir kaosa dönüştürebileceğini söylememiz mümkündür. *Nejat Eslen: Emekli tuğgeneral

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=126751&tarih=02/09/2004