Sidney'in çok kültürlü ve çok dili radyosu SBS, Eraslan Sağlam'la, Açık Radyo'da yayınlanan, ve Eser Coşkun'la birlikte hazırlayıp sundukları, "Eser Coşkun'la Düş Zamanı" adlı, Aborijin kültürünü tanıtan program hakkında bir söyleşi yaptı. Aşağıda söyleşinin tam metnini okuyabilirsiniz.
"Çok eski atalarımızla ilgili bir kavram. Avustralya yerlileri, Aborijinlerin doğa ve evren anlayışı. Doğaya egemen olmayı uygarlığın tanımı yapan günümüz insanlığından, o eski atalarımızla beraber yitip gitmekte olan bizim yarınlarımız, bizim düşlerimiz."
Değerli dinleyiciler, bu dinlediğiniz, Eraslan Sağlam'ın Açık Radyo için hazırladığı bir programın girişinden alıntıydı.
Yeni bir program dizimizin açılışı değil bu, sizlere İstanbul'da yayınlarını sürdüren Açık Radyo program yapımcısı ve tiyatro sanatçısı Eraslan Sağlam'ı tanıtmak istiyoruz. Neden mi? Çünkü bizim burada içiçe, birlikte yaşadığımız, bazen görmezden geldiğimiz ve hatta bazen neredeyse yok saydığımız Aborjin toplumunun kültürünü Türkiye'de tanıtmak çabasına girdiği için, onların serüvenini Türkiye'deki dinleyicilere radyo aracılığıyla anlatmaya başladığı için. Tabii ki bunu tek başına yapması çok zordu, Eser Coşkun'u buldu ve bu işi elele birlikte götürüyorlar. Eser Coşkun, başta Aborjinler olmak üzere dünyanın en eski sahiplerine ve onların doğayla olan ilişkilerine dair araştırmalar yapıyor. Bu araştırmalar sonucunda Aborjinlerin kültürünü tanıtan Türkçe bir kitap da yazmıştı ve kendisi ile söyleşi yapıp sizlere daha önce aktarmıştık. Sağlam-Coşkun işbirliği güzel bir programa imza atıyor, bu güzel işbirliğini radyoya taşıyan Eraslan Sağlam'la bir söyleşi yaptık. Eraslan Sağlam son derece mütevazı, kendisi tanıtarak başladı işe:
Eraslan Sağlam: Eraslan Sağlam'ın kimliği öncelikle tiyatro oyunculuğu, tiyatro sanatçısı demeğe dilim varmıyor, umarım bir gün onu da diyebilirim. Temel olarak tiyatro ile uğraşıyor ama yaklaşık bir yıldır hayatında çok özel ve önemli noktada duran bir başka şey var ki o da radyo programcılığı. Bu radyo programcılığı Eraslan'ı dünyanın varoluşu üstüne daha çok sorgulayan ve "dönüştürmek için ne yapabilirim?" sorusuyla kafası daha meşgul olan bir adam haline getirdi artık.
Ayşe Kemikoğlu*: Gönlünde hangisi daha fazla yer kaplıyor? Radyo mu yoksa tiyatro mu?
ES: Bu çok enteresan, hayatımda tiyatro gerçek bir tutkuydu ve hayatımın hiçbir döneminde yerine başka bir şey koyamadım ama öyle bir yapı ile, öyle bir yerle karşılaştım ki o yerin adı da Açık Radyo, bu dengeler kafamda değişmeye ve hatta çelişmeye başladı. Tabii ki şunun da çok büyük bir etkisi var, Türkiye koşullarında ve bulunduğum kurumda, Şehir Tiyatrosu'nda tiyatro yapmak artık biraz zorlaştı diyebilirim gönül rahatlığıyla. İç işleyiş, repertuar, Türkiye'nin sanata yaklaşımı, bütün bunlar çok etkili iken, karşıma çıkan Açık Radyo'da da bunların tam tersini buldum. Yani neredeyse unuttuğum yaratıcılığı Açık Radyo bana yaşatmaya başladı. Bu yüzden şunu söyleyebilirim, şu anda Açık Radyo'da olduğum için, radyoculuk biraz daha ileri bir noktada herhalde hayatımda, tiyatroya göre.
AK: Türkiye'de yüzlerce radyo var, Açık Radyo'nun farkı nedir diğer radyolardan?
ES: Aslında Açık Radyo kendisini sloganı ile özetliyor: "Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo." Bu anlamda çok özel ve önemli bir noktada durduğunu düşünüyorum. Ayrıca Açık Radyo'nun şöyle bir farkı var, tümüyle bağımsız bir radyo diyebiliriz, çünkü hiçbir çıkar ve sermaye grubuna bağlı değil Açık Radyo; çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlükleri dışında hiçbir ideolojiye de bağlı değil. Dolayısıyla bağımsız, hatta büyük para ve güç odaklarına hizmet vesaitliği altında boğulmuş bir medya ortamında, Türkiye'nin ve belki de dünyanın ender bağımsız yayın organlarından biri sayılabilir. Türkiye'deki diğer radyolardan temel ayrım noktası budur. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim, bu bağımsızlığı nedeniyle Türkiye'nin tek radyosu diyebilirim.
AK: Yani öyle bir şey söyledin ki, ben de burada SBS diye bir radyoda çalışıyorum, burası çok kültürlü ve çok dilli bir radyo.
ES: Bu anlamda çizgi olarak çok yakınız.
AK: Çok kültürlü bir radyo ama çok dilli değil, çünkü Türkçe yayın yapıyor. Bu çok kültürlülüğünü de kanıtlayan bir programını biliyorum, prodüktörlüğünü senin yaptığın bir program var, Türkiye'de Aborijin toplumunun yaşantısı ile yakından ilgilenen Eser Coşkun'la bir dizi başlattın, Aborijinleri tanıtım programı. Bu projenin nasıl geliştiğini anlatır mısın? Nereden aklına geldi?
Brock Brock Dreaming, Abie Jangala** ES: Açık Radyo'da, hafta içi her akşam "Açık Dergi" adlı bir canlı programım var, şu anda Sona Ertekin ve Volkan Balkan isimli iki arkadaşımla birlikte yaptığım bu programa, Eser Coşkun'u, İnsanların Yaşayan Geçmişi adlı kitabını okuduktan sonra konuk olarak aldık ve bu konuyu konuştuk. Ardından Ömer Madra, yaptığımız söyleşiyi dinledikten sonra ve yeni yayın döneminde, Düş Zamanı'nın bir program olmasını önerdi ve ben buna çok sevindim.
ES: Açık Radyo içinde, hafta içinde her akşam "Açık Dergi" diye bir canlı programım var, şu anda Sona Ertekin ve Volkan Balkan isimli iki arkadaşımla birlikte yaptığım, bu programa, Eser Coşkun'u, İnsanların Yaşayan Geçmişi adlı kitabını okuduktan sonra konuk olarak aldım ve bunu konuştuk. Ardından Ömer Madra yaptığımız söyleşiyi dinledikten sonra ve yeni yayın dönemine girerken, Düş Zamanı'nın bir program olabileceğini söyledi ve ben buna çok sevindim. Çünkü Aborijin kültürü benim şu anlamda çok ilgimi çekmişti, Türkiye'de de resmi ideolojilerin planlı çabası ile, yok olmaya yüz tutmuş pek çok millet var. Açık Radyo'da genel yaklaşımı ile bu milletlerin kültürünü, müziğini duyurmak konusunda ısrarcı davranırken, dünya üstünde de en eski insanların filizlendiği ve bence olağanüstü bir kültüre, yaşamsal çok sesliliğe ve çok renkliliğe sahip bir kültür Aborijinler. Bu anlamda Ömer Bey'in bu önerisi çok hoşuma gitmişti ve Eser Bey'le bunu paylaştığımda, -o da sağolsun buradan bir kere daha teşekkür ediyorum kendisine- böyle bir program yapabileceğini söyledi. Ve Eser Coşkun'la bu yolculuğa çıktık. Bence Açık Radyo'nun Aborijin kültürü ile ilgileniyor olması, bu anlamda "kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık" olmasının en güzel göstergelerinden biriymiş gibi geliyor.
AK: Bence de öyle. Dünyanın bu kadar uzak bir ülkesinde yaşayan yerli halkları irdeleyen bir Açık Radyo. Ben de sizi kutluyorum doğrusu.
ES: Çok teşekkür ederim.
AK: Programlara ilgi nasıl?
ES: Şöyle bir geri bildirim alıyoruz; bizim hayatımızda çok fazla istatistiksel veri yok, ama bir kampanyamız var, geçen yıl ilkini yaptık, bu yıl da 26 Şubat'ta ikincisini başlatacağımız Program Destek Projesi. Bu projeyi en özet halinde anlatmaya çalışırsam, bir dinleyici bir programa sponsor oluyor, çok küçük bir para ödeyerek o programın başlangıcında ve sonunda ismi anons ediliyor. Bu kampanyaya geçen yıl başladık ve 2250 destekçimiz programlarımıza destek oldu. Bu çok iyi bir gösterge, çok iyi bir geri bildirim bence. Bu aynı zamanda dünyanın sayılı radyosunda olan ve Türkiye'de de Açık Radyo dışında hiçbir radyoda olmayan bir model, bunu da şöyle özetledik: "Sesine sahip çık!" Yani dinleyici kendi programına, radyosuna sahip çıkıyor bu anlamda. Çok özel bir şey olduğunu düşünüyorum, bunun parayla ilgisi yok, çünkü zaten Program Destek Projesi'ne de çok küçük bir parayla destek oluyorsunuz ve bir gün, mesela reklam gelirimiz çok çok da olsa artık bu bizim sloganımız ve değişmeyecek bir özelliğimiz. Bunu her yıl tekrar edeceğiz, bu bence geri bildirim almak anlamında en iyi gösterge. Ne kadar dinleniyoruz, kim sahip çıkıyor? Bu anlamda da bence elimizde çok iyi bir geri bildirim var. Umarım bu yıl da tekrarlayacağımız bu kampanyada, bu sayı, üç katına, beş katına katlanır. Bu arada Avustralya'daki dinleyicilere bir şey söylemek istiyorum, bu projeyi merak ediyorlarsa www.acikradyo.com.tr adresinde de yeterli bilgi bulabilirler.
AK: Seni dinlerken, radyo programından ve Açık Radyo'dan büyük bir heyecanla söz ettiğine tanık oldum.
ES: Evet, evet, benim hayatımın miladıdır çünkü, bunu çok açık söyleyebiliyorum.
AK: Sanıyorum radyonun hayatında çok başka bir yeri var ve öyle hissediyorum ki, çok iyi bir program yapımcısısın, daha da iyi olacaksın gibi geliyor bana. Sana çalışmalarında başarılar diliyorum.
ES: Teşekkür ederim. Tek derdim, Açık Radyo çok özel ve çok önemli bir yer ve açık kalmaya devam etmesi gereken bir yer. Orada, mikrofon karşısındaki tek derdim de bu yere layık olabilmek açıkcası, bunu samimiyetle söyleyebiliyorum.
AK: Sana çalışmalar diliyorum.
ES: Çok teşekkür ediyorum, kolay gelsin diyorum, SBS'e selamlar diyorum.
(Avustralya'da SBS Radyosunda 31 Ocak 2005 tarihinde yayınlanmıştır.)
*Ayşe Kemikoğlu, SBS Sidney Radyosu, Türkçe Yayınlar Koordinatörü
** Brock Brock, yağmurun geldiğini sezen bir yeşil kurbağa türü. Yağmur mevsimi öncesinde yapılan Jardiwampa kutlamalarının en önemli figürüdür. Bu kurbağlar kendilerini, çamurun içinde açtıkları çukurlara, üstüste gömerler. Muson bulutlarının gelişiyle birlikte, hep beraber şarkı söylemeye başlarlar.
Eser Coşkun'la Düş Zamanı: Açık Radyo 94.9, Cuma günleri, 16:30 - 17:00