12 Ekim 2004Mete Çubukçu
Irak'ın işgali ile bir grup insan oturup tartışmış ve "savaşa karşı çıkmak, protesto gösterileri düzenlemek," dışında neler yapılabileceği konusunda kafa yormuştu. Çünkü savaş karşı olmak tek başına, saldırıları durdurmak için yeterli olmuyordu. Çünkü karşımızda devasa bir güç duruyordu. Saldırı hemen yanı başımızda duran, bize çok yakın ama bir o kadar da "uzak" bir bölgeye yönelikti. Üstelik bu saldırı ne ilkti ne de son olacaktı.
Bir zamanların her bakımdan en zengin kültür ve medeniyet havzası olan bu bölge, "uygarlıklar çatışması" tezinden beslenen güçler tarafından iğdiş edilmiş, kibir ve saldırganlık dozu daha da sınırsızlaşan, yeni emperyal politikaların hedefi haline gelmişti. Son kurban da Irak'tı.
"Batı uygarlığının yükselişinden beri Ortadoğu benzer durumlarla karşı karşıya kaldı. Hatta denebilir ki; Batı'nın teknolojik, ekonomik ve askeri gelişimi, Ortadoğu üzerinde yeni tahakküm dalgası, işgaller, iç çatışmalar, baskıcı rejimler, suni sınırlar, derinleşen sosyal-siyasal uçurumlar olarak yansıdı, yansıtıldı".(Doğu Konferansı Girişimi Bildirgesinden)
BATI KARŞITI OLMADAN
Özellikle Ortadoğu'da bugünün en önemli sorunu yağmacı, saldırgan sömürücü politikalarıdır. Ama unutulmamalıdır ki Doğu toplumları (ki buna zaman zaman biz de dahiliz) kendilerini sorgulamak ve kendileri ile yüzleşmekten kaçınmakta, bugün varolan durumu hep dış koşullarda aramaktadır.
Bölgedeki temel problem Filistin ve Irak işgali olmakla birlikte, Ortadoğu, mevcut diktatörlükler, anti demokratik yapılar, demokrasi ve sivil toplumun olmaması, kadının konumu, yoksulluk, eğitimsizlik gibi önemli gündem başlıklarına sahiptir. Bölgede insanlar işgallerin tüm travmalarına karşı konuları tartışmaya başlaması gerekmektedir. Türkiye'de birçok kişinin Irak'ın işgaline kadar Doğu ve Ortadoğu'yu tanımadığı,Arap dünyasına mesafeli durduğu bilinmektedir.
Öyleyse önce birbirimizi tanımalı, Doğu toplumlarının dinamiklerini öğrenmek, anlamak için çaba göstermeliydik. Ancak, insanlar, kültürler, siyasetler buluşarak çözüm üretebilirdi. 1.5 yıl önce mütevazı sayıda insan Doğu'yu Batı'dan değil Doğu'dan yani yerinden görmek, bilmek ve öğrenmeye çalışmak için yollara düştü. Homojen bir düşünce ve siyasi yapıya sahip olmayan bir grup insan bu amaçla bir araya gelerek Doğu Konferansı girişimini oluşturdu. Ömer Laçiner, Mehmet Bekaroğlu, Aydın Çubukçu, Ertuğrul Günay, Mustafa Karaalioğlu ,İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, Nuray Mert, Nihat Genç, Hırant Dink, Ayşe Karabat, Kenan Çamurcu, Ayşe Böhürler, Ömer Özgüner, Can Dündar, Tanıl Bora, Sefer Turan bu grup içinde ilk akla gelenler isimler
MÜTEVAZI AMA ÖNEMLİ
Kendisine büyük, gerçekleşmeyecek misyonlar yüklemeyen ve sivil bir hareket olan Doğu Konferansı Girişimi bu süre zarfında farklı ülkelerde, farklı gruplarla temas ederek, gidilen ülkelerde gazetecilerden, akademisyenlere, politikacılardan, din adamların, sanatçılara kadar her kesimden insanla buluştu, o ülkelerin nabzını tutmaya çalıştı. Birlikte çözüm yolları üretmeye çözüm için yeni araçlar bulmaya çabaladı. Bu çaba devam ediyor. Ama hepsinden önemlisi grubun batı karşıtı bir girişim olmaması. Çünkü Türkiye'de kendimizi karşıtımızla tanımlama alışkanlığını hala aşmış değiliz. Bunu aşmanın yolu da Doğu'yu Batı karşıtlığı, bir Doğu-Batı antagonizması temelinde tanımlamanın kolaylık ve kısırlığına kapılmamaktan geçer.
İşte 1.5 yılın ardından geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da bir araya gelen yaklaşık 80 kişi bugüne kadar nelerin yapıldığını hatası ve sevabıyla tartıştı. "Doğu Nedir?" "Doğu'nun mevcut durumu nedir?", "Doğu ne yapmalıdır?", " Doğu hangi araçlarla seçenekler üretebilir?" başlıklarının ele alındığı 3 günlük toplantıda 2005 yılındaki Büyük Buluşma için de düğmeye basıldı.
Hafta sonu yapılan toplantılarda herkes " kendi doğusu"nu tanımlamaya çalıştı.Peki gerçekten neydi doğu? Nihat Genç "dünyada bombaların düştüğü her yer doğudur" demişti. Ben de "dünyada ezilenlerin bulunduğu her yer doğudur. Doğu bir vicdan, bir duygu halidir" diye ekledim. Peki sizce ne doğu?
HIRANT YALNIZ DEĞİL! Avrupa Birliği süreci ile Türkiye yeni ve zorlu bir kavşağa girmiş durumda. AB yolunda atılacak adımların Türkiye'ye her anlamda katkıda bulunacağını düşünüyorum. Ve sevgili Hırant Dink'e, Birgün gazetesindeki AB yazısı nedeniyle kendisine yönelik "saldırı" karşısında, yalnız olmadığını hatırlatmak istiyorum. |
Doğu Konferansı
-
Aa
+
a
a
a