ABD’li yetkililerin iddiasına göre, direniş örgütlerinin halen 5000 civarında üyesi bulunuyor. Bu kişiler arasındaki “yabancı mücahit” sayısı, çok az. 5000 kişilik bir silahlı gücü çeşitli açılardan destekleyen için onbinlerce Iraklının bulunduğu belirtiliyor.
‘Saddam için değil’
Gazetecilerin, Irak’ın güneyinde görüştüğü bir grup direnişçi, Saddam Hüseyin ile hiçbir ilgileri olmadığını belirtiyor. 7 İspanyol ajanın öldürüldüğü Latifiye kasabasında yapılan görüşmede, direnişçiler “Biz Saddam için savaşmıyoruz” diye konuştular.
Başkent Bağdat’ta halk, televizyonlara yansıyan Saddam’ın aşağılayıcı görüntülerine farklı tepkiler gösterdi. Kimileri sokaklara çıkıp kutlamalar yaparken, bazıları ise Saddam’ın yakalandığına inanmayı reddediyordu. Adının Hüseyin olduğunu söyleyen genç bir Iraklı, yaşananları “Amerikan tiyatrosu” olarak nitelendirdi. Hüseyin, “Eminim Amerikalılar onun nerede olduğunu baştan beri biliyorlardı. Ama Iraklıları tâbi tuttukları baskın ve aşağılamaları haklı çıkarmak için, bugüne dek bir şey yapmadılar. Amerikalılar bize, ‘Saddam’ın ipleri elimizde’ mesajı veriyor” diye konuştu.
Ülkenin çeşitli bölgelerinde gözlemler yapan gazeteciler, Saddam’ın tutuklanmasıyla direnişin sona ermeyeceğini açıkça dile getiriyor. Gazeteciler, Iraklıların direnişe destek vermesinin ardında, işgale son verme isteğinin yattığını belirtiyorlar.
Tikrit’te protesto
Bu arada, Tikrit Üniversitesi’nde Saddam Hüseyin’in ele geçirilmesini protesto amacıyla yaklaşık 300 öğrenci gösteri yaptı. Öğrencilerin Saddam’ın resimlerini taşıdıkları ve “Kanımızla ruhumuzla seni savunacağız Saddam Hüseyin” sloganları attıkları bildirildi. Gösteriye katılan öğrencilerden Necla Hüseyin, “gösteriye devlet başkanları Saddam Hüseyin’in tutuklanmasını protesto etmek amacıyla katıldığını ve kendisinin derhal serbest bırakılmasını istediklerini” söyledi.
Amerikan güçleri ile
Irak polisinin daha sonra öğrencileri dağıttığı ve bazılarını gözaltına aldığı belirtildi.
Hem polis, hem direnişçi!
Bağdat’ın kuzeyinde, Dicle kenarındaki verimli topraklar boyuna uzanan anti-Amerikan direniş, farklı bir canlılığa sahip.
Şafakta kuşlar cıvıldarken, siyahlar içindeki iriyarı bir Iraklı nine, 20 kişilik ailesine tandırda ekmek pişiriyor. Geceleri ise, yazdığı şiirleri okumakta. ABD kuvvetlerine karşı savaşan oğullarının cesaretine dair şiirler. Irak’ın cesur savaşçılarının, mayıs ayında bir Amerikan bombasıyla öldürülen kocasının intikamını alacağını, bunun için kefenleriyle yürüdüklerini anlatıyor.
Gaz lambasının ışığında, bizimle sükûnet içinde konuşuyor: “Bir milyon Irak evladının kanı, bir nehir gibi sizleri boğacak.”
Bu gururlu kadın, artık ailesinin reisi. Oğulları, geceleri yakınlardaki limon ve portakal korularında buluşuyorlar. Ebu Cabbar adlı oğul, ABD’nin kurduğu yeni polis kuvvetine girmiş. Amacı çok basit: Olabildiğince çok Amerikalı öldürmek ve onları çekilmeye zorlamak.
Kıvrılarak ilerleyen Dicle Vadisi, Irak’ta giderek güçlenen anti-Amerikan isyanın yatağı. Bu direniş, “Sünni üçgeni”nden kuzeye, Musul’a, hatta güneydeki Şii bölgelerine kadar yayılıyor.
Amerikalı yetkililer; kış ve ilkbahar ayları boyunca ülkede şiddetin tırmanmasını bekliyorlar.
Bağdat’ın kuzeyindeki ABD kuvvetleri, hiç bitmeyen bir operasyon yürütüyor. Vietnam’ı andıran bir biçimde, köyleri dikenli tellerle çevrelemişler. Vietnam’daki napalm bombalarının yerini, burada evlerin buldozerlerle yıkılması almış. Unutulmuş bir gazinin dediği gibi, “köyü kurtarmak için onu yıkıyorlar”. Ama buradaki gerilla hareketinin çok derin ve sarsılmaz kökleri olduğuna dair belirgin işaretler var.
Ebu Cabbar, Amerikan askerleriyle dolu bir otoyolda otomobille ilerliyor. Yanından geçen Iraklı polislere el sallıyor. Bize anlatıyor: Amerikalılar hizmetinde çalışırken, şüphelilerin silahlarını “arıyor gibi” yapıyormuş. Bu arada, kendi direniş örgütüne epey silah yollanmasını sağlamış.